Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

Amerika’nın Türkiye Hayali Humeyni’vari Tehdit Olmasın Sakın!

Amerika’nın Türkiye Hayali Humeyni’vari Tehdit Olmasın Sakın!

BUGÜN dünden sağlam durmaya çalışan bazı basın grubu, her nedense aniden gazetecilik ruhunu taşıdığını fark ediverdi. Fark etti etmesine de, bugünden sonra duruşunun halk adına ne anlama geldiğini daha iyi kavraması gerekiyor artık.

Gazeteciliğin ne kadar zor meslek olduğunu insan başına geldiğinde anlıyor herhalde. Bugün ve dün yaşananlar, bunu hakkıyla ispatlıyor. Esasen basın olarak bugünden sonrasını kavrayabilmek, ulus ve millet adına yarının Türkiye’ye neler getireceğini ve götürebileceğini düşünmektir önemli olan. Yoksa “Falan parti haklıdır”... “Filan partinin duruşu çok önemlidir”... “Siyasetçiler şöyle yapmalıdır”... “Böyle yapmalıdır”... diyerek methiyeler ve eleştiriler dizmek ne siyasetçilerin işine gelir... Ne de Meclis çatısı altında bulunan ve bulunmayanların işine gelir...

Bugünden sonra, artık yarınları düşünmenin ve düşündürmenin zamanıdır. Bunu kim yapacak?.. Elbette ki basın. Basın, sadece ve sadece Türkiye’nin yararına olan bilincin ve gelişmelerin hayrını veya bunun tam tersi şer’rini manşetine taşıyarak halkı uyarır. Mesela dış dünyada bugünlerde neler oluyor?.. Bize sorarsanız, aklımıza yeni belki de hiç olmayacak, hatta olması bile mümkün görünmeyen bir senaryo geliyor. Filmin orjinal adı: Ilımlı Müslüman: Türkiye. Filmin adı: 2. Humeyni Destanı... Filmin çekildiği yer: Amerika. Yönetmen: Barack Obama. Oynayanlar: Barack Obama, Ömer Şerif, Mesut Barzani, Netanyahu. Filmin konusu o kadar belli ki... Tıpkı Humeyni döneminde hazırlanan Fransız devriminin zıttı olan başka bir versiyonunun İran’da başlaması gibi.

Benzerlikler çok fazla.

– “Kiminle benzerlikler” derseniz?..

– “İran Humeyni’siyle.”

Türkiye F tipinin kurucusunu teslim almak isterse ve Amerika da buna yanaşmazsa eğer, bundan neyi anlayacağız?.. Veya anlamamız gerekir?.. Anlamamız gereken çok belli değil mi?..
Tıpkı Fransa gibi Amerika da, F’yi Türkiye’ye Humeynivari çıkışıyla Ankara’ya indirmek istiyor olabilir. Kimbilir, Amerika bunu bile düşünüyordur. Hem neden düşünmesin ki!..
Baksanıza BOP’vari dayatmayla Türkiye’yi ortadan bölecek planlar yapan Amerika değil mi?.. Pentagon’un kalbinde asılı duran Türkiye haritasının çok bölünmüşlüğü bunun kanıtı değil mi?..

Ama gelin görün ki, Amerika’ya halâ dost ve müttefik ülke demek çok saçma... Hatta bir o kadar da palavra. Eğer dost ve müttefik olsaydı, bugün ne Pentagon’da o parçalanmış Türkiye haritası olurdu... Ne de bugün sınırlarımızda caka satan Amerikan askerlerinin kırmızı çizgilerimizi tanımamaları yaşanırdı. Ama gelin görün ki buna itiraz etmeyen ve her zaman “Amerika bizim
dost ve müttefikimiz” diyen iktidarlarımız olmuştur. Tamam kabul ediyoruz, politikacı olmak zor iştir. Ama bir o kadar da milli duruşunuzla politikanızı yapacağınız siyasetinizle güçlendirmelisiniz. Binlerce kilometreden gelip de benim sınırlarımdaki gelişmelerden rahatsız olan Amerika’ya aynen şunları söylemelisiniz:

– “Hop hop, dur bakalım. Sana ne oluyor? Kim oluyorsun sen?.. Benim sınırlarımda... Burnumun dibindeki gelişmelerden sanane?.. Sen kim oluyorsun da sınırlarımdaki çizgiler üzerinde oyunlar oynuyorsun?.. Çıkarcılığın bu kadarı da fazla... Kürdistan mürdistan ayaklarıyla ulusumu ve milletimi asılsız gelişmelerle dayatma yapmaya ne hakkın var?.. Ben de senin ülkenle ilgili konuşmalar yapsam... Mesela zincilerin haklı olduğunu beyan ederek bunu bütün dünya ülkelerine söylesem... Kızılderililere nasıl da soykırım yaptığınızı sürekli gündemime alsam hoşunuza gider mi?..” Evet, bunları Amerika’ya kim veya hangi iktidarımız söyleyebilir?.. Hiç düşündünüz mü?.. 

Siz bırakın bunu söylemeyi... Amerika’nın Humeyni senaryosunu F tipiyle Türkiye’nin başına getirmeyeceği ve buna hazırlanmayacağı ne malum?.. Neden hazırlar biliyor musunuz?.. Çünkü ülkemizde doğru dürüst muhalefet yok. Vatan sevgisini doğru dürüst bünyesinde taşıyabilenler yok. Doğru dürüst politikayla “ithal düşüncelerin” vatana sokulmasına “Dur” diyebilecek bir babayiğit yok. Her parti, her vekil bulunduğu konumunu koruma derdine düşmüş. Kimsenin ulusunu ve milletini düşündüğü yok. Sınırlarımızın bu denli başıboş bırakılmasından rahatsız olanlarımız da yok. Varsa yoksa, “Partim önümüzdeki seçimlerde daha fazla oy alsın” derdinde.

YENİ ZAMLAR KAPIDA... BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNİN PERDE ARKASINDA HALK DAHA DA FAKİRLEŞİYOR

Türkiye’de siyaset sahnesi ağırlıklı olarak bu haldeyken, Meclis’teki bütçe görüşmeleri de son sürat devam ediyor.  Ama nedense halk adına hiçbir yenilik yok. Hatta düşünülmüyor bile. Ama hükümetlerin düşündükleri tek şey, “Nasıl bir zam yaratabilelim ki, açığımızı kapatalım” oluyor. Siz hiç iktidarların şunları düşündüğünü, hatta açıkça beyan ettiklerini duydunuz mu?..

1– “Halkımız yeni yılda asla sürpriz zamlar görmeyecek...”

2– “Halkımız gayri safi milli hasılanın getirisi olan zenginlik kavramını artık ceblerinde hissedebilecek.”

3– “Her yıl yeni zamlarla halkımızı bıktıran bütçe görüşmelerinde, bu yıldan itibaren asla yeni zamlarla halkımıza sürpriz yapmayacağız.”

4– “Doğalgazın fiyatlarını daha da düşüreceğiz.”

5– “Emeklilerin alım gücünü kuvvetlendirmek için çalışmalarımız var.”

6– “Evsize ev vermenin yeni sürprizlerle daha da geliştireceğimizi söyleyebiliriz.”

7– “Doğu’ya yatırılan yatırımların bugünden tezi yok Türkiye için ve iktidarımız için çok önemsendiğini açıklayacağız.”

8– “Tarıma ağırlık vererek sebze - meyvenin pazar tezgahlarındaki etiket fiyatlarını daha da ucuza getirmenin yoğun çalışmalarını yapmaktayız.”

9– “Köylümüzü mevsimlik işçi statüsünden kurtaracağız.”

10– “Bundan böyle modern yaşamanın Batı’da değil, Doğu’da da varlığını yoğun şekilde sürdürdüğünü ispatlayarak göstereceğiz.”

11– “Dövizin sıcak para üzerindeki etkisini aza indirerek ithal ürünlerdeki aşırı vergileri dış dünyaya uygun hale getireceğiz.”

12– “İhracattaki vergileri kaldırarak iç piyasayı bu yöne hareketlendireceğiz.”

13– “Saydığımız bu başlıkları, siyasi partilerin üzerinde yoğunlaşması gereken çalışmalar olarak devrimi başlatacağız.”

14– “Ülkemiz adına yapacağımız bu bütün çalışmalarımızı halkın beğenisine sunarak, bunların adına (Devletin ve milletin tüzüğü) ismiyle bütün siyasi partilere mal edeceğiz.”

15– Ağır sanayi ve mesleğin her dalında çağ atlatacak üretimlerin adımını atacağız.” Evet... Sizler, bu tür çalışmaların halkımızı şahlandıracağını hiç düşünmüyor musunuz?..
Siz bırakın şahlandırmayı, Avrupa Birliği’nin dahi başaramayacağı bunca kalemi yoktan var etmek başlı başına büyük bir başarı değil mi?..

Yok eğer, tıpkı bugünkü gibi her şeye zam yapıp... Dolar’ın ve Euro’nun inişli çıkışlı halleriyle Türkiye’nin kaderini bunların eline bırakırsanız buna, “Ülkemiz kendi kendine intihar ediyor” derler.
Bu saydığımız kalemleri sayabilecek... Bütçe görüşmelerinde zamsız konuşmalar yapabilecek... Sürekli aşırı vergilerle halkımızı üzmekten vaz geçerek yeni politikalar üretebilecek...
İç borçlanmayı tehlikeli boyutlardan uzaklaştırabilmek için yeni sistemler yaratabilecek... Ülkemizi kaos kaderciliğinden kurtarabilmek için yeni ekonomik politikalar üretebilecek... Petrolden aşırı vergi alınmasını önleyebilecek... Ve bunları yapabilmek için yeni vergiler icat ederek değil... Aksine ihracat yapmak isteyenlerin önündeki setleri kadırarak ithalatın girdisini misliyle katlayabilecek yeni ekonomik politikalar üretmektir önemli olan.

Yoksa zam yaparak, ülkeyi sürekli kemer sıkma politikasına götürmek ne ihracatınızı canlandırır... Ne de bütçenizi doğru yola getirir. Aslında her kaleme zam yaparak bütçenizi doğrultmak için değil...
Halkın alım gücünü artırarak piyasalara sıcak paranın girmesi için çalışmalısınız. Peki bugün bunları gerçekleştirebildik mi?.. Hayır... Keşke gerçekleşebilse... Ama gerçekleşmediği için, yerimizde sayıyoruz. Hatta arabamız patinaj yapıyor. Bir adım dahi ileri gidemiyoruz. Ne zaman ki Merkez Bankası Dolar’ın sert yükselişini durdurmak için piyasaya müdahale etmezse... Ne zaman ki faizin çıtasının yükseldiği seyri, piyasalardaki günlük getirilerin fazlalığıyla yenilgiye uğratılmazsa... Ne zaman ki işçi - işveren arasındaki rekabetin değil, birlikteliğin galip geldiği kanıtlanırsa... İşte o zaman Türkiye ne Avrupa Birliği’ne ihtiyaç duyacaktır... Ne de IMF denen belaya... Ama eğer bütçe görüşmelerinden sonra zam furyası gündeme gelirse, Türkiye’nin yükselmesi için saydığımız bu kalemlerin hepsini unutun. Ve şunu aklınıza getirin:

– “Bütçe görüşmeleri yeni Türkiye için bir kurtuluş reçetesi değil... Bilakis milleti ve devleti daha da borçlandıran bir görüşmeler zincirine dönüşmüş... Tehlikeli boyutlara (yeni vergilerle) yelken
açmış gidiyor. Dur diyen bile yok...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi