Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

Anayasa Mahkemesi Siyasi Arızaları Düzeltir!

Anayasa Mahkemesi Siyasi Arızaları Düzeltir!

GÜN geçmiyor ki Türkiye rahat bir nefes alsın. Sürekli siyasi gerginlik... Siyaset üstü rekabet... Meclis kargaşası ve Anayasa üzerinde oynanan oyunlar... Ve bitmez tükenmez dedikodular... Bunların hepsi bir kenara bir de bunun üstüne CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruklu saldırı olayını yaşayınca siyasette ipler kopma noktasına geldi.

Geldi gelmesine ama ya bundan sonra ne olacak?.. Olacağını söyleyeyim: Yine kavga, yine sıkıntı ve yine şikayetler... Zaten bugünkü siyaset de bunun üzerine kurulu değil mi?.. Yerel seçimlerden sonra şaibelerin bitmediği bir atmosferde sinirler gerginken ve tam da ortalık yatışacak denirken bu kez de cumhurbaşkanı seçimi Türk milletinin üstüne oturuverdi. Bugün “Cumhurbaşkanı kim olacak?” diye fikirler yürütülürken, yine AKP kendince hep zaferle sonuçlanması için Köşk meselesine dört elle sarılmaya başladı.

Sarıldı sarılmasına da, kendi içinde politik nedenler buna izin verecek mi?.. Veya izinsiz ama düşüncede izinli bir adayın kendince plan program yapması ne derece doğru olacak?..
Sanki muhalefet yokmuş gibi davranılarak cumhurbaşkanının bir tek AKP’de olması gerekliymiş gibi tavırlar alınması, son derece yanlış ve demokratik değildir.

Esas bilinmesi gereken, halkın Anayasası’na sadık ve onu sonuna kadar koruyan bir cumhurbaşkanı adayının ortaya çıkmasıdır. Mesela, kanunlar ve yasalar çiğnenirken, “Hop, durun bakalım. Kendi başınıza her şeyi oldu - bittiye getiremezsiniz. Buraya kadar tırmanan siyasi gerginliği Anayasa çerçevesine aykırı bir şekilde çoğaltarak halkın ve yasaların yıpranmasına asla müsaade etmem. Herkes yerini bilecek” diyebilen bir cumhurbaşkanı seçmemiz gerekiyor.

Bize şöyle bir soru sorulabilir:

– “Bugün, Anayasal hakların korunması için ele alınması gereken sorunlar var mı?..”
Evet... Var tabii ki... Hem de öyle bir var ki... Örneğin daha düne kadar AKP iktidarı 25 Nisan 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi için şu övgü dolu sözleri söylemişti:

– “Ülkem adına iftiharla ifade etmeliyim ki şu anda özgürlükleri, demokrasiyi, milli egemenliği güçlü şekilde muhafaza eden bir Anayasa Mahkemesi var...” Daha doğrusu bu açıklamayı Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a övgüler yağdırarak yapmıştı. Ya bugün?.. Bugün ne oldu da iktidar bu karardan dönüverdi?.. Bakın birkaç gün önce iktidar partisinin lideri Anayasa Mahkemesi ve onun Başkanı Haşim Kılıç için ne demişti:

– “Anayasa kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek. Yüzlerce dosya beklerken, bunu acele acele karara bağlamak kendilerini birinci mahkeme yerine koymak millete yapılmış haksızlıktır. HSYK kararıyla ilgili böyle bir karar alınmıştır. Herkes yetkisini bilmeli. Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarır siyasetini yapar" demişti. İktidar şunu iyi bilmelidir ki Anayasa Mahkemesi, siyasetin tam merkezindedir. Adı üzerinde: Anayasa Mahkemesi.
Neyin Anayasası?.. Siyasetin... Hatta, halkın anayasal haklarının siyasi düzende yerinin iyi belirlenmesi için hatırlatmaya çalışan bir Anayasa Mahkemesi... Anayasa’ya aykırı davranan veya onu hiçe sayan kim varsa aldığı kararlarla o kuruma veya o kişilere, “Anayasa’ya aykırı davranışlar sergilemeyin” hatırlatmasını yapmaktadır. Buna içerlenen Başbakan, Anayasa Mahkemesi’ni yok hükmünde görmek istemektedir. Oysa hukuk ve yasal zemin Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararlarla rayına oturmaktadır.

İktidar partisinin aldığı kararlar Batı demokrasilerinde sürekli eleştiriye uğruyorsa, bunda sorumluluğu Anayasa Mahkemesi’nde ve onun Başkanı Haşim Kılıç’ta değil... Aksine kendi iktidarının aldığı yasal olmayan kararlarda aramalıdır. Sürekli yasal zeminin kaygan olması için çaba sarf eden iktidar partisi, Anayasa Mahkemesi için “Siyaset yapacaksan çıkar cübbeni, öyle gel” derse (ki diyor) yanlış yapıyor. Hem de çok büyük yanlış yapıyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, iktidarın “...Şu anda özgürlükleri, demokrasiyi, milli egemenliği güçlü şekilde muhafaza eden bir Anayasa Mahkemesi var...” derken ne değişti de bugün Anayasa Mahkemesi düşman görünüverdi?.. Öyle görülüyor ki, iktidar partisi; kendisine kim muhalefet ederse... Kim aldıkları kararda yanlışlık görürse onu ya düşman görüyor... Ya da
cemaatin adamları diye suçlamalarda bulunuyor.

Oysa, görünen o değildir. Esas görünmesi gereken Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin iyi bilinmemesidir. Bugün Anayasa Mahkemesi’ne “Siyaset yapacaksan çıkar cübbeni öyle gel”
denirse, o zaman hak ve hukukun bilinmediğini düşünürüz. Anayasa Mahkemesi’ne “Ne iş yapıyor ki?..” suçlamasını yapan iktidar, siyasette bulunmaması gereken bir kurummuş gibi bir duruma getirmeye çalışmaktadır.

İşte tam da burada bu sorusya şu hukuki ifadeyle cevap verilmelidir: ANAYASA MAHKEMESİ’nin Görev ve Yetkileri: “..Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin ve TBMM iç tüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. cumhuriyet Başsavcılığının açacağı dava üzerine siyasi partilerin kapatılmasını karara bağlar.

Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerin anayasaya aykırılığı için Anayasa Mahkemesine dava açılamaz. YÜCE DİVAN Yetkisi: “...Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet
Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkanı ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar...”

Anayasa Mahkemesi’ni hukuki yönden açıklamaya çalıştığımız bu ifadeler, sadece yaptığı görevlerini belirtmek içindi. Ama bir de buna “Cübbeni çıkar, siyasete gel” sözleriyle “Anayasa Mahkemesi’ni siyasetin dışındaymış gibi” göstermeye çalışmak da, bir o kadar hatadır.

Sözlükte Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tanım aynen şudur: “Tüm yasal işlemlerin anayasaya uygun olup olmadığını denetleyen yüksek mahkeme.” Demek oluyor ki Anayasa Mahkemesi siyasetin dışında değil, aksine tam dibindedir. Zeminindedir. Hatta ona yön verendir. Cübbeli olarak da siyasetin zaten içindedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi