Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

Dersim Olaylarını Bugüne Taşımak İntihardır, Uyanın!

Dersim Olaylarını Bugüne Taşımak İntihardır, Uyanın!

OSMANLI tarihi diye övünür dururuz. Ama asıl mesele olarak ne zaman ki Atatürk Cumhuriyeti dillere dolanır, işte o andan itibaren Türk düşmanlığı ve Cumhuriyete olan kin ve nefret su yüzüne çıkmaya başlar. Hem de acil olarak başlar. Ama nedense geçmiş tarihini çok seven Türk toplumu ve (Türk olmayı sevmeyen) Türk vatandaşları, en küçük bir tartışma konusunda hemen Türkiye Cumhuriyeti’ni masaya yatırırlar.Sanki bugün ekmekleri ellerinden alınmış gibi...Sanki yaşadığı ortamda kendisini yerinden - yurdundan eden devletin varlığı varmış gibi...

Ama nedense, asıl o taptıkları Osmanlı padişahlarının acımasızca ve gaddarca bütün aile fertlerini ve sülalesini kılıçtan geçirttiklerini anımsamak istemezler.
Bugün Dersim meselesini masaya yatıranlar, aslında Türkiye’yi tam ortadan bölme emellerine yardım eden emperyalistlerin tuzağına düştüğünü bir türlü görmezler. Görmek de istemezler. Oysa Türk tarihinin, asıl doğudan gelen büyük bir imparatorluklar zincirinin son halkası olduğunu kabul etmeli ve okumalılar. 

Bunu neden mi söylüyoruz?.. Şunun için:

Bir gün siyasi görüşü belli olan bir ferdin metro yolculuğunda yanında olmaya denk gelmiştim. Benimle merhabalaştıktan sonra konuşkan biri olduğunu sezinledim. İlk etapta eskilere giderek bugünün gelişmelerini yakıştırmayarak dertlenmişti. Eh, biz de aynı görüşü elbette savunuyoruz. Atatürk Cumhuriyeti’nin o birliktelik mücadelesiyle bugünün mücadelesi elbette bir değil. Fakat yolcu arkadaş, daha da geriye giderek tarihe hayranlığını Osmanlılıkla tamamlıyordu. Ben de, usül ve konuşma olarak susarak onu dinlemeye karar vermiştim. Fakat nedense yolcu arkadaş, önümüzdeki yüzyılların bir bilim ve uzay çağı olduğunu bir türlü kabullenmiyordu. Buradan çıkardığım sonuç ise, bu tür düşünceyi taşıyanların hepsi
Atatürk ilke ve inkılaplarına asla sıcak bakmadığıdır. 

Oysa yolcu arkadaş, çok geçmişe gittiği Osmanlılığın tam bir saray entrikalarıyla çalkalandığını kabul etseydi, işte o zaman Osmanlının son 200 yılının neden çöküş yılı olduğunu... Emperyalistlerin “Hasta Adam” diye adlandırdığı Osmanlının nasıl oldu da birden silkelenerek Atatürk sayesinde tekrar Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştüğünü daha iyi anlayacaktı. Yolcu arkadaşın konuşmalarından çıkardığım sonuç ise, aynen şu olmuştur: “GEÇMİŞİYLE ÖVÜNEN, GELECEĞE BİR ŞEY VAAD EDEMEYEN BİR MİLLET OLMUŞUZ.” Arap milliyetçiliğine doğru gidiyoruz.
DERSİM OLAYLARINDA TARİHİ OKUMADAN, ORDUSUNA VE TÜRK HALKINA SİLAH ÇEKMEK BÖLÜCÜLÜKTÜR...

İlk başta şunu belirtmemiz ve hatırlatmamız gerekiyor: “Dersim olayları, 1937 ve 1938 yılları arasında o zamanki merkezi hükümet ile Dersim’de (Dersim Tunceli’nin değil, bölgenin adıdır) aşiretler arasında meydana gelen anlaşmazlıklardan dolayı yaşanan istenmeyen olaylardır.” Bugün, geçmişten hesap sorulacaksa (Ki niyet odur) o zaman tarihçiler bu olayı çözmeli ve sonuçta Türkiye’yi ve ulusunu parçalamadan ve kaybetmeden son nokta konularak fikir birliğine varılmalıdır. 

Yok eğer bunu fırsat bilerek sırf Atatürk’ü ve Cumhuriyeti yaralamak için zemin aranacaksa, o zaman emperyalistlerin ekmeğine bal çalıyorsunuz demektir. Gelin o dönemki tarihe bir giriş yapalım. Gerçi o tarihi bu kısacık köşede açıklamak çok zordur. Çünkü sayfalar yetmez. Ama başlangıcından itibaren yanlış ve doğru olan her şeyin zeminine biraz olsun buradan ulaşmak istiyoruz. Dersim meselesinin kökü Osmanlı’ya kadar uzanır. O dönemde Rus işgali yaşanmaktadır. Osmanlı’nın Dersimlilere, “Kendinizi savunun ve özerkliği hakedin” anlaşmasıyla mücadeleli yıllar başlar. Daha sonra
Ruslar başarısız olunca, Dersimliler anlaşmayı gündeme taşırlar.

Fakat düşünülemeyen bir konu vardır. O da şudur: “Dersim, Anadolu topraklarında ayrı ve bağımsız bir devlet statüsüne bürünürse, bu; emperyalistlerin bulamayacağı büyük bir fırsatın yaratılması anlamını taşıyacaktır.” Çünkü nasıl ki bugün Türk düşmanlığı dünya devletlerinde ön sırada yer
alıyorsa... O dönemde de, Osmanlı’ya olan düşmanlık ve intikam, emperyalistlerin sürekli düşündükleri kin dolu düşünce olarak hafızalarda kalmıştır.
Ama gelin görün ki, Dersim’in gelişememesi ve merkezi hükümetle anlaşamamasının en büyük nedeninde ağalık düzeninin varlığı vardır.
Tarihçiler de iyi bilirler ki, Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyen bir düzenin savunucuları, her zaman ülkesine değil, dış güçlerin emellerine hizmet etmiş olacaklardır.

Neden mi?..

1920 yılının Şubat ayında Koçgirililer, o dönemde Amerikan Başkanı Wilson’un o ünlü “14 ilkesi”nin 12 ilkesi doğrultusunda hareket ettikleri için... Sanki Amerika, o dönemde Osmanlı’nın ve devamı olan Türklerin dostuymuş gibi... Aksine dost değil, tam anlamıyla düşmanıdır. Herkes bilir ki, Pentagon’da o dönemden bugüne kadar Türkiye haritası tam ortadan bölünmüş ve Kürdistan adı altında yeni bir harita çizilmiştir. Ve o harita da duvarda yıllarca asılı durmaktadır.

Kimse bugün bize gelip de, “Dersim olaylarında Amerika barışsever olarak bizi hep destekledi” diyemez. Çünkü Amerika bugün nasıl ki Kuzey Irak’ta sınırlarımızda meydana gelen olaylardan rahatsız olarak sırf İsrail için toprak arayışına giriyorsa... Aynı şekilde Türkiye’nin iç meselesine de burnunu sokarak Türk - Kürt düşmanlığını körüklemeye çalışmaktadır.
Hatta PKK terör örgütü silahlarını Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim etmesi gerekirken... Bu olay, Amerika’nın işine gelmediği için, Kandil’de PKK’ya silah yardımı yapma kararı alarak Türkiye’yi tehlikeli sulara doğru çekmeye çalışmaktadır. İşte tam da burada Türk düşmanlığının nasıl da Amerikan tuzağıyla hortladığını görmemiz gerekiyor. Bunu bir tek bizler değil, o bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımızın da görmesi gerekiyor. Dersim olaylarını değerlendirirken, toprak istemek değil, daha çok Türk - Kürt kardeşliğinin devamını sağlamak için çalışılmalıdır.

Hatırlarsak, Osmanlı döneminde de 1847, 1877, 1878, 1885, 1892, 1893, 1895, 1907, 1911 ve 1916 yıllarında da isyanlar vardı. O dönemlerde Osmanlı’ya ait toprakların büyüklüğü devasaydı ama bilim ve irfanla uğraşmayarak “Hasta Adam” ifadesini kazanmaları çöküşü oldu. İşte bu
bütünlüğü ve parçalı yönetimlerin birleşememesinden dolayı Anadolu toprakları çok acılar çekti. Buna son noktayı koyan da Atatürk oldu. Barış ve kardeşlik içinde tek bayrak altında milletleri bir araya getirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Bugün PKK meselesini kaşıyanlar, tekrardan Dersim olaylarını
hortlatarak Türkiye Cumhuriyeti’ni tam ortadan bölmeye çalışmaktalar.

Dersim olayını kaşımakla intihar etmenin aynı olduğunu düşünemeyenler, emperyalistlerin acımasız tuzağına düştüklerini yıllar sonra anlayacaklardır.
Dersim meselesinde nasıl ki Osmanlı döneminde yıllarca ayaklanmalar ve isyanlar devam ettiyse... Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti döneminde
1921 yılında bağımsız Kürt devleti amacıyla ilk Kürt ayaklanması gerçekleştirilmiştir. Tarihçiler, “Kürt milliyetçilerinin, Türk ordusunun tarih boyunca en aciz durumda kaldığı anda çıkarttığı ayaklanma” hemfikirine sahiptirler. Hatta bütün tarih kitaplarında, “Türk karakolu basılmış, koca bir Türk alayı ele geçirilip subayları kurşuna dizilmiş, isyan genişleyince Türk köylerinde katliama girişilmiş bir ayaklanmadır” diye yazar.

Ama şu bilinmelidir ki, Türk devleti kurmak için yapılan ayaklanmalar ve isyan hiçbir şekilde Alevilerin giriştikleri bir isyan değildir. Ayrıca şu da iyi bilinmelidir ki, o dönemde yaşayan Kürtlerin birçoğu asker kaçağıdır. Bazılarının da Türk nüfusunda kayıtları dahi yoktur. Sebep olarak da Kürt devleti kurmak ve Osmanlı veya Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımadıkları için askerliğe gitmemektedirler. Bugün bir Kürt devleti kurma gayreti gösterenler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak çalışmaktalar.

Hiç beğenmedikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün nimetlerinden yararlanmaktalar. Hatta Kürt olarak başbakanlık yapmış, cumhurbaşkanlığı yapmış, askeri alanda ordu görevini en üst rütbelerde tamamlamış subalarımız da var. Eğer Türk ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti kardeşimiz olan Kürtleri olumsuz bir karar alarak dışlamış olsalardı, bugüne kadar Kürt kökenli hatırı sayılır kişiler devletin en üst kademelerinde görev yapamamış olurlardı. Diyeceğimiz odur ki, geçmişi kaşıyanlar, her zaman emperyalistlerin tuzağına düşeceklerdir. Ortadoğu’daki gelişmelerin birer parçası olacaklardır. BOP ile Türkiye’yi bölecek olan Amerikan’ın şerefsiz oyununa alet olacaklardır.

Nasıl mı?..

Kuzey Irak’ta IŞİD terör örgütünü bahane eden Amerika, beslediği ve yarattığı bu örgütleri kendi emelleri için yok edecek ve İsrail’i Kuzey Irak’a taşıyacaktır. Eeeee İsrail de boş durur mu?.. Onlar da, bugün nasıl Filistin’i açık ceza evine çevirdilerse, aynısını Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türklere yapacaklar. Kürtleri ve affedilmesi düşünülen PKK’lı teröristleri tekrardan Batı Anadolu’ya sürerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu boşaltacaklar. Ve, Doğu
Karadeniz’e çıkarak Ermenistan’ın topraklarını Doğu Anadolu’ya doğru genişleterek Büyük Ermenistan ülkesini kuracaklar. Böylelikle Amerika da, Yahudi lobisinin maddi gücüyle dünyaya hükmetme yarışına girişerek Rusya’yı radarlarla dinlemeye başlayacaklar. Tabii ki Uzakdoğu’ya bir türlü ulaşamayan Amerikan politikaları, sonuçta Çin’in Yuan şöhretini devirmek için sabırsızlanacaklar.
AMERİKA’YI, ÜNLÜ KAHİN BABA VANGA’NIN KEHANETLERİ Mİ TELAŞLANDIRIYOR?..

Bunları neden yazıyoruz biliyor musunuz?.. Ünlü kahin nine Vanga (bugünkü adıyla Baba Vanga) 11 Eylül saldırılarını ve Rusya’nın Gürcistan’ı işgalini bilmesine kadar birçok gelişmeleri (görmeyen) gözleriyle görmüştü. Kehanetleri dünyada şok etkisi yaratmıştı. Yine aynı şekilde Baba Vanga içinde bulunduğumuz 2014 yılı için Kuzey Yarımküre’de radyoaktif kalıntılar, hayvan ve bikilerin yok olmasına neden olacak bir kehaneti de olmuştu. Aynı şekilde 2018 yılı da, “Dünyanın yeni süper gücü Çin Cumhuriyeti olacak.

Sömürenler, sömürge haline gelecek” demişti. Kimbilir, belki de Amerikalı fitneci politikacılar, ellerinden geldiği kadar bu kehanetlerin tutmaması için binbir türlü dolaplar çevirerek ülkeleri birbirine kırıp Baba Vanga’nın kehaneti durduracaklarını umuyorlardır. Ama Baba Vanga’nın kehaneti tutarsa, Amerika da dahil bütün Batı dünyası Doğu ülkelerinin rejimi ve ekonomik politikalarıyla sarsılacak.

Bunu biz demiyoruz, ünlü kahin Baba Vanga söylüyor. Son olarak şunları söylemek gerekir ki... Bütün gelişmeler... Ülkemizin üzerinde oynanan bütün tezgahlar... Amerika’nın ve Avrupalı sözde dost ülkelerin bütün fitnecilikleri, Türkiye’yi dağıtmak... Parçalamak... Bölmek... Ve yönetmek adınadır... Bunları görmeyen... Bu gelişmeleri es geçen... Atatürk’ün kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyamayanlar... Bugün - yarın Dersim olaylarını
kaşıyarak ülkeyi intihara sürükleyeceklerini iyi bilmelidirler. Son olarak, bugün Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni Dersim olaylarıyla yaralamak isteyenlere şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz:

– “Türkiye Cumhuriyeti’ni Dersim’le ilgili suçlayanlar, 1847 - 1877 - 1878 - 1885 - 1892 - 1893 - 1895 - 1907 - 1911 ve 1916 yıllarında yaşanan isyanları gündeme getirerek Osmanlı padişahlarını neden suçlamazlar?..” Buna cevap versinler bakalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi