Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

FARKINDA MIYIZ

FARKINDA MIYIZ



Sevgili Okuyucular. Haftada bir gün buluştuğumuz için bazen ilk bilgi veren olamıyorum. Bu yazıyı 17 Ocak Salı günü hazırladım ama 19 Ocakta bu konuyu Haber Türk gazetesinde gördüm. Neyse birde benden okuyun.

 

12 Ocak Perşembe günü ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) Genel Merkezindeydik. Orada genç bir kızla tanıştım. “Taksim Platformu” isimli bir birlik oluşturmuşlar. Gençlerin ülkeye böyle sahip çıkmaları çok hoşuma gidiyor. Bize Taksim trafiğini meydanının altına alınacağı, yapılacak tünel yollardan bahsetti. Üstteki yoğunluk yer altına taşınacakmış. Gezi parkı yok edilip, eski topçu kışlası inşa edilecekmiş. Orada olabilecek kazalara ulaşımı, ekzoz gazlarının nasıl ve nereye gönderileceğini konuştuk. Bana bir mail göndermiş. Platformun çekincelerini anlatıyor. Okuyun bakalım siz ne diyeceksiniz.

 

 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 16 Eylül 2011'de, Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce açıkladığı  "Taksim Projesi"ni onayladı. Meclis üyelerinin oybirliği ile kabul ettiği, CHP'lilerin de tebrik ettikleri bu proje ile Taksim Meydanı'na ulaşan anayollar dalış tünelleri ile meydanın altına alınacak. Kamuoyunun ve durumdan etkilenecek tarafların karar süreçlerine dahil edilmediği, bilgilendirilmediği ve konuya dair katkılarının samimiyetle alınmadığı bir durum daha yaşanıyor.

 

 Projeye göre; Gümüşsuyu, Sıraselviler ve Mete Caddesinde derinliği on metreyi bulan yarıklar açılarak, dalış tünelleri ile meydanın altına giriliyor. Bu caddelerin yanlarına istinat duvarları yapılıyor. Kaldırımlar servis yoluna dönüşüyor, ağaçlar tehdit altında. Yürüyerek Taksim'e çıkmak imkansızlaşıyor. Araçlar ise yok olmuyor sadece yeraltına iniyor. Dar yollar ve sert virajlarla bezeli bu tünellerle ulaşım gerçekten rahatlayacak mı?

 Proje 10 Ocak 2011'de  İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunda da onaylandı. Kuruldaki proje sadece sıfır kotunun altındaki trafik düzenlemesini içeriyordu.  Yani yerin üstündeki çevre düzenlemesi ve olası inşaatlar ile ulaşım projelerinin ilişkilendirilmediği, Taksim'in bir bütün olarak  ele alınmadığı, görülüyor. Belediye Meclisi tarafından kabul edilen Taksim projesinin gerekçesi nedir, ne elde edilmek isteniyor, bu projeden kimler yararlanacak, sorularının cevaplarını meclis üyelerinin temsil ettiği vatandaşlar, kentiler bilmiyorlar. Bu projeyi vergileri ile finanse eden ve oyları ile politikacılarını karar merkezlerine taşıyan kentlilere sorulmuyor, anlatılmıyor, müzakereye açılmıyor. Her şey bir tarafa,  bu yeraltı ve yerüstü uygulamalarla Taksim Meydanı ne kadar süreyle  şantiye halinde kalacak? Semt sakinleri ve esnaf, sosyo-ekonomik, psikolojik açıdan bu süreçten göreceği zararlar hesaplandı mı? Şehir merkezine gelen turistler, kültür insanları, kongre turizmi, oteller, konsolosluklar durumdan ne ölçüde etkilenecek? Hepimizin ortak değeri olan Taksim'de şüphesiz yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yenikapı-Taksim metro hattı çalışmaya başladığında bu ihtiyaç daha da büyüyecek. Yeni bir projeymiş gibi tanıtılan bu düzenlemenin mazisi neredeyse yirmibeş yıl ve artık şehir planlamacıları açısından terk edilmiş bir uygulama biçimi içeriyor. Kent merkezine, hele hele Taksim gibi belki de ülkenin en önemli meydanını yalnızca bir ulaşım projesi olarak planlamak yeterli değil. Güncel, geleceğe dair vizyonu olan, yenilikçi, yaratıcı bir proje yaklaşımına ihtiyaç var.

Taksim sadece bir meydandan ibaret değil. Her kesimden, her yaştan insanın ortak değeri, gelenekselleşmiş bir ifade alanı. Toplumsal belleğimizin önemli bir mekanı.

 

Projelendirilen düzenlemenin herşeyden önce bir vizyona ihtiyacı var. Vizyon, ihtiyaçların doğru bir şekilde tesbit edilmesi ve çözüme yönelik senaryo ile. İhtiyaçlar ise proje konusunun tüm paydaşlarının katılımı sonucu anlaşılabilinir. Biz kentliler bu paydaşlar listesinin bir öznesiyiz. Taksim vizyonunun vazgeçilmez bileşeniyiz. Vizyon, tüm paydaşların katılabildiği bir süreçle elde edildikten sonra Taksim'e ilişkin, hem yerin altı hem yerin üstü birlikte değerlendirilmelidir. Taksim ancak etrafındaki mahalleleriyle birlikte, yaşayanı, işyeri ve ziyaretçisi ile birlikte tüm değerleri ile ele alındığında uygulanabilir bir program ortaya çıkacaktır. Bu süreç programın uluslararası bir mimarlık yarışması gibi ne tür yöntemlerle hayata geçirilebileceğini de ortaya koyacaktır. İstediğimiz budur.

 

İstanbul gibi küresel bir kentin en simgesel kamu alanının böyle bir projeyi hak ettiğini düşünüyoruz. Derdimiz elbette hayır demek değil, demokratik katılım hakkımızı kullanmak, sürecin parçası olmak, alınmasında ve değerlendirilmesinde söz sahibi olmak istiyoruz. Hep birlikte kazanmak istiyoruz. Taksimden trafiğin kaldırılması kulağa hoş geliyor. Ama İstanbul’un dört bir tarafına yolcu taşıyan otobüsler nereden kalkacak? Üstteki o kargaşa aşağıda nasıl halledilecek? Bekleyip göreceğiz bakalım. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi