Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

Gül’ün Kararı AKP’yi Ve Erdoğan’ı Çıkmaza Soktu...

Gül’ün Kararı AKP’yi Ve Erdoğan’ı Çıkmaza Soktu...



BİRKAÇ ay önce sürekli şu ifadeyi kullanıyorduk: “Önümüzde iki,
bilemedin üç seçim var. Bu seçimler Türkiye’nin kaderini belirler
nitelikte olacak. Birincisi yerel seçimler. İkincisi cumhurbaşkanlığı.
Ve üçüncüsü de genel seçimler.”
Birinciyi geride bıraktık. Bıraktık bırakmasına da epey zahmetli ve
sorunlu bir bırakış oldu. Kimse bize dönüp de, “Yerel seçimlerde
hiçbir şaibe olmadı. Herkes gönül rahatlığı içinde oyunu kullandı ve
evine veya işine döndü. Pazar günü gerçekleşen yerel seçimler ülkemize
bir rahatlık ve huzur getirdi” diyemez.
Eğer öyle olmuş olsaydı, bugün halâ illerde ve ilçelerde yapılan
seçimlere itirazlar devam etmezdi. Hatta bitmesi gerekirdi. Ama ne
yazık ki ne itirazların bittiği var, ne de stresinin.
CHP ve MHP’den bugüne kadar devam eden seçim itirazları YSK tarafından
kabul edilmezken. Nedense iktidar tarafından yapılan itirazlar kabul
ediliyor. 16 kez itirazlara rağmen halâ iktidarın iptal istemi devam
ediyorsa, siz düşünün cumhurbaşkanlığı seçimini.
Şu anda yerel seçimler geride bırakıldı ama önümüzdeki
cumhurbaşkanlığı seçimi aynı şüpheleri ve şaibeli seçim trafiğini
bitirebilecek bir sistem açıklanmadı. Ne olursa olsun Köşk seçimi
başlı başına büyük bir sorun olarak önümüzde durmakta.
Hal böyleyken bir de bunun üstüne “Cumhurbaşkanı Erdoğan mı olsun, Gül
mü olsun?” diye ortaya atılan yeni söylemler, sanki AKP dışında başka
bir parti yokmuş gibi bir ima yaratılmaya çalışılmakta. Gerçi yalaka
basın bu görevini iyi yapmakta ama onların yüzünü kara çıkaracak süper
bir uygulamanın muhalefetçe mutlaka ortaya konulması gerekiyor.

ERDOĞAN “AKP DAĞILIR MI?” DİYE KORKARKEN, GÜL “BAŞBAKANLIK YAPARIM AMA
PASİF KALMAM” DEMEKTE...

Başbakan Erdoğan, Köşk seçimi için milletvekilleriyle yaptığı
toplantılarda kendisinin ön plana çıkmasından hoşnut. Ancak bu
hoşnutluğunun yerini zaman zaman büyük korku da almakta. O da “AKP
dağılır mı?” düşüncesi.
Çünkü bunun örneğini ANAP hükümetinde gördük. Özal Köşk’e çıkarken,
ANAP Genel Başkanlığı’na ve başbakanlığa Akbulut getirildiğinde her
yer cennet bahçesi gibi gösteriliyordu. Ama işin aslı hiç de öyle
olmamıştı. ANAP yavaş yavaş çöküş devrine girmiş, partinin mirasçıları
mücadeleye erken bile davranmıştı.
Sonra mı ne oldu?..
Zamanının en büyük ve en güçlü partisi olan ANAP, ofislerinin ve
binalarının elektrik parasını veremeyecek duruma düştü ve hepsi arka
arkaya kapandı. Tabii bu muazzam çöküş ANAP’ı Türk siyaseti hayatından
sildi.
Bunun aynısını yaşamak istemeyen AKP, ne yaparsa yapsın, mutlaka bir
yerde çatlak verecektir. Yani Erdoğan Köşk’e çıktığında “Bütün güç
yine bende olmalı” derken... Yerine geçecek olan Gül’ün “Yok öyle şey.
Ben cumhurbaşkanı görevini yapmış biriyim. Ben şimdi başbakanlık
görevini üstleneceksem, kendime göre de düşüncelerim ve
alternatiflerim olacak. Köşk başka, başbakanlık başka” diyecektir.
Bu kesindir.
İşte tam da burada Erdoğan, ya başbakanlık görevine devam edecek... Ya
da Gül’süz bir formül bularak (Tıpkı Akbulut-Özal hükümetlerinde
olduğu gibi) bir sistem üzerinde yoğunlaşacak. Ama bu formülün de
sonunda ihtilaf olmayacağının garantisini kim verebelir?..
Hiç kimse...
Ama AKP için şu andan itibaren tehlike çanları çalmaktadır. Bu
çanların sesi Köşk arifesinde mutlaka çıkacaktır. Bir defa Gül’ün
başbakanlığı kabul edemeyeceği görüşü kendi ağzından duyuldu. Bunu
ekranlarda herkes dinledi ve gördü. Fakat Gül başbakanlığı daha sonra
kabul etse bile, yine iki lider arasında büyük bir ihtilafın
kopacağını görmemiz muhakkaktır. Çünkü AKP’de ilahlaşmak başka
şeydir... İdareci kadroda Türkiye’yi yönetmek başka şeydir...
Gül de, pekala bu başkalaşmanın mimarı olmak ister. Erdoğan’ın
uyguladığı rejimin aksine kendine göre bir rejim yaratarak Türkiye’ye
yeni bir düşünceyle Gül hükümeti düşüncesini yaratmak isteyebilir.
Bize burada, “Peki bu nedir?..” diye soru sorulabilir.
Tabii ki AKP içinde Gül’ü tutanlar vardır - tutmayanlar vardır.
Tutanların azınlıkta kalması ve çoğunluğa ulaşmak için alternatif
politikalar üretmesi mutlaka yaşanacaktır. Bu da AKP için ya ölüm, ya
da dönüm noktası olacaktır.
Bu tehlikeyi gören ama görmek istemeyen Erdoğan, partinin başında ya
başbakanlık yoluna devam edecektir... Ya da Gül’ün masaya yatırdığı
bütün şartlarına “evet” diyerek Köşk’e çıkmayı kabul edecektir.

KÖŞK AKP  İÇİN ÇANTADA KEKLİK Mİ?.. MUHALEFETİN NE YAPACAĞINI HİÇ Mİ
DÜŞÜNMÜYOR?..

Bugün yalaka basının olağanüstü (mecburi) desteğiyle Köşk seçimini
çantada keklik olarak görmek isteyen AKP, halkın nabzını mutlaka
yoklamak isteyecektir. Ama halkımızın düşüncesinin ve tepkisinin ne
olacağını şimdiden kestirmek çok zordur. Çünkü görüldü ki yerel
seçimlerde o kadar basının desteği olduğu halde İstanbul’da, Adana’da,
Hatay’da, İzmir’de, Van’da ve Ankara’da nasıl zorlandığını inkâr
edemez.
Bunun yanında cumhurbaşkanlığı seçiminde ise halkın düşüncesi en çok
“partili cumhurbaşkanı olur mu - olmaz mı?” yönünde olacaktır. Çünkü
bir partili Köşk adayının tek adamlığı başkanlık ya da yarı başkanlık
sistemini getireceğinin şüphesini halkımız yaşayacaktır.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Evet ama Gül tekrar partisine başbakan olarak döndüğünde, Erdoğan’ın
hayallerini süslediği başkanlık sistemi içinde Köşk’ten gelen her
yasayı onaylamak gibi bir durumu yaşamayacak mı?..
Yaşayacaktır tabii ki...
Bakın nasıl yaşayacak?..
Mesela Erdoğan Köşk’e çıkarsa, yasaların hazırlanış şekilleri
değişecektir. Yani, Meclis’te ele alınan yasalar onaylansın diye
Çankaya’ya gönderilmesi yerine... Bunun tam aksi olarak Köşk’te alınan
yasal kararlar onaylansın diye AKP’ye ve oradan da Meclis’e
sunulacatır.
İşte buna partili bir cumhurbaşkanın Türkiye versiyonu denir. Siz
bakmayın Amerikan toplumunun başkanlık sistemi içinde yaşatıldığında.
Eğer bizde başkanlık veya yarı başkanlık sistemi gerçekleşirse
(Amerika’nın aksine) her şey Türk usulüne dönecek ve Gül pasif duruma
düşürülerek bütün kararlar ve yetkiler Çankaya Köşk’ünden geleccktir.
Gül işte bunları şimdiden gördüğü için “AKP’ye dönüşe hayır” demekte.
Tabii önümüzdeki günler her şeyi daha net şekilde gösterecek.
Evet ama, muhalefet partilerinin eli armut mu topluyor?
Onlarda en keskin ve en çarpıcı bir ismi mutlaka bulacaklardır.
Kimbilir AKP içinden de bazı çatlak sesler gelecek ve muhalefetin bu
yönde güçlenmesi daha ağır basacaktır.
“Hadi canım sende...” diyeniniz mutlaka olacaktır.
Ama iş öyle “Hadi canım sende” gibi değildir. Çünkü AKP dağılmasın
diye yeni planlar üretilecek olunursa (Ki mutlaka üretilecek)... Bir
de buna milletvekili seçilememe şartının parti içi tüzükteki
rahatsızlık hesaba katıldığında... Siz o zaman görün AKP içindeki
çatlak sesleri...
İşte muhalefetin gücü ve etkinliği tam da burada başlayacaktır. Onun
için muhalefet ya tek ses olarak ortaya çıkıp birr kişi üzerinde
yoğunlaşacaktır... Ya da ayrı ayrı isimler üzerinde hemfikir olmak
için halkın nabzı yoklanacaktır.
Bunu önümüzdeki günlerde mutlaka göreceğiz ve yaşayacağız. Ama olsun,
bu da ayrı bir heyecan ve ayrı bir güzellik. Madem demokrasilerde
seçme ve seçilme özgürlüğü vardır. O halde bu özgürlüğü demokratik
kurallar içinde uygulatmalı ve yaşatılmalıdır.
Yok eğer bunun tersi yapılacaksa (Ki AKP hep ben diyor), işte o zaman
iktidar tam bir labirentin içine düşmüş olacaktır. Çünkü bugün
vekillerin Köşk seçimine aynı isim üzerinde durması her ne kadar doğru
gözükse de, bugün değil yarının AKP’ye ne getireceğini kimse
bilmemekte ve kestirememektedir.
Zaten her şey bilinseydi, bugün Erdoğan kalkıp, “Ben adayım” diye
kesin konuşurdu. Ama Gül’ün olumsuz açıklamaları AKP içinde büyük hir
huzursuzluk yaşatacak gibidir.
Ama şu da görüldü ki, “Yerel  seçimlerde basının ve diğer organların
desteği olduğu halde iktidarın zorlandığının görülmesi... Köşk
seçiminde de bu zorlanışın daha da artacağı” kuşkusunun yaşanacağıdır.
Yani son sözü AKP’nin değil, muhalefetin söyleyeceği anlamı
çıkmaktadır.
Neden mi?..
AKP içindeki olumsuz sesler muhalefetin güçlenmesine yarayacaktır.
Eeeee, bu da politik stratejidir. İyi kullanan kazanır. Kötü kullanan
kaybeder.
Bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi