Muharrem orucu başlıyor

Muharrem orucu başlıyor
Canlar 25 Ekim itibarıyla oruçlu olacak. 12 gün buyunca Tüm Alevi dünyası mümkün olduğunca yemeden, içmeden, gezip-eğlenmeye, süslenmeye cevaz vermeden, olabildiğince naif ve mütevazı yaşayarak başta İmam Hüseyin, aile efradı, tüm mazlumlar ve hakkı hukuk
Bıçak, kesici alet, ateşli silah gibi şiddet çağrıştıran alet ve olgulardan uzak durulacak, toplu ibadetler yapılacak, Ehlibeyt tarihi, Kerbela mezalimi ve menkıbeleri okunacak, birlikte ağıtlar söylenecek, üzüntünün hüznün en dorukları yaşanacak, şehitlerin en yücesi İmam Hüseyin aşkına hiç değilse bir damla gözyaşı akıtılacak…
Kerbela’ya üzülecek, Çorum’u, Maraş’ı, Madımak’ın kor ateşini, yananı-yakanı, diri diri ateşe atanı bir daha düşünecek-yaşayacak, Sivas’a Kepçeli Meydanına gidecek ‘ah’ edecekler. Pir Sultan’ın asanlara, Nesimi’yi yüzenlere, Mansur’u darda koyanlara lanetler yağdıracaklar. Nazım’ın, Ahmet Kaya’nın vatan toprağına hasret edilmelerine, Denizlere, Hasret Gültekin’e, Koray Kaya’ya, Muhlis Akarsu’ya, Ali İsmail Korkmaz’a, Gezi Parkı yitiklerine üzülecek, günümüz Yezid’ine duş olan kaderlerine yanacak, ağlayacaklar!
Şah kalender’i, Nurhak’ı, Başsaz’ı, Dulkadr’i anacaklar… İhaneti alçaklığı Şeytanı Yezid’i lanetleyecek, minik yavru Ali Asgar’ın bebek kokusunu duyumsayacak ‘ahh’ edecekler!
Ağızları bıçak açmayacak yine… İşe aşa rızık aramaya devam edilecek, oruçluluk yine gizlenecek, oniki gün boyunca kimseler gülmeyecek… Düğün-dernek, telaş, gürültü olmayacak, yüksek sesle konuşulmayacak, dinginlik korunacak. Yemek telaşı, “ne yiyeceğim” hesabı yapılmayacak, trafik tıkanmayacak, “iftara yetişeceğim” kavgası olmayacak, ağızlar köpürmeyecek, kimseler incitilmeyecek.
Çadırlar kurulmayacak, beytülmale el atılmayacak, destursuz lokma yenmeyecek, ‘bir hırka bir lokma’ misali duayla gelip, duayla giden helal edilmiş, gönülden verilen lokmalar paylaşılacak. Dua ve ibadetler için “seyir için değil, aşk için olsun” denilecek…
Kötü koşullarının, itilmişliklerinin, gasp edilmiş haklarının, çalınmış hayatlarının nedenlerini konuşacak, anlamaya çalışacak, haklarını-hukuklarını kimlerin gasp ettiğini, neden gasp ettiğini ve gaspçıların şeceresini sorgulayacaklar.
RUH HALLERİ KÖTÜ!
“Yavuz’a hayranlık duyan, anısına havaalanları inşa eden zihniyetten hak beklenir mi; “Pir Sultan aman diledi mi; İmam Hüseyin Fırat’ın suyunu içti mi?” diyorlar. Kerbela’dan-Sivas’a, oradan Gazi’ye değin birçok kez rastladıkları Yezid’in kimliğini-kişiliğini ezbere biliyorlar. “Yezid” diyorlar ona! Katliamlar için Yezid’in emir verdiğini, hak-hukuk tanımazlığını, sadistliğini, hasta ruhlu olduğunu biliyorlar…
Olumsuz kısırdöngülerine üzülüyorlar elbette… Kendi yurtlarında mülteciden de kötü koşullara mahkûm olmak ağırlarına gidiyor. Geleceklerini Yezidlerin tayin etmesinden, yeni yeni Kerbela vakalarının ihtimal dâhilinde olmasından endişe ediyor, korkuyorlar. İçinde bulundukları ağır, incitici ve aşağılayıcı koşullara “kader-alınyazısı” demiyorlar artık.
Bugüne değin sürdürdükleri yöntemi değiştirmeye ve çare üretmeye çalışıyor; tartışıyorlar. Statükonun, “sizi muhatap almıyoruz; haklarınızı da iade etmiyoruz. Çünkü siz şiddete başvurmuyor, yakıp-yıkmıyorsunuz” anlamına gelen akıldışı tutumu canlarını sıksa da, döngüyü bir şekilde değiştirmeye kararlı görünüyorlar.
Hakk’ın rızası, Ehlibeyt ve tüm mazlumlar için tuttuğumuz yas, Ulu Divan’a kaydedilsin, Yaradan, ibadetimizi, niyetimizi kabul etsin.
Bu vesileyle son söz;
Canlar kararlı görünüyor; “koyun olmayacağız; can için yalvarmayacağız, Yezid’e, Yavuz’a, Yavuz hırsıza biat etmedik; etmeyeceğiz” diyorlar…
Yaradılanların en kötüsü, en ahlaksızı, en yalancısı ve ikiyüzlüsü olan Yezid Bin Muaviye’ye duyurulur!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.