Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

KARADENİZ’DE İLERLEYEN SİNSİ TEHLİKE

KARADENİZ’DE İLERLEYEN SİNSİ TEHLİKE

30 yıldır ta! İTÜ’de çalışırken arkadaşlarla zaman zaman Durusu Karaburun’a kaçamaklar yapar denizden yeni çıkmış balık yer dönerdik. Hala da sık sık Karaburun’a giderim. Dostlarımı da götürmekten keyif alırım.

Artık balık bolluğu ve çeşitliliğini göremiyorum. Orada eskiden 10-15 kişilik öğrenci grupları ile kamp yaptığımız Dostlar Restoran ve Pansiyonunu işleten Sami dostum iyi bir balık ustası eşi de güzel mezeler yapar, Karadeniz’den çıkan balıkların ilk müşterisi o olurdu. Artık onda bile çeşitlilik azaldı. Karadeniz’in hızla kirlendiğini biliyorum. Neler değişiyor diye araştırırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bir yayını geçti elime tam da aradığım bilgilere ulaştım. Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, Karadeniz’i bekleyen tehlikeleri araştırmış.

Çoğu bildik şeyler ama tekrarlamakta fayda var. Fikirlerine sadık kalarak özetliyorum. Şöyle diyor. Karadeniz’deki kirliliğin ana kaynakları nehirlerdir. Bu nehirlerin en önemlileri Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don ve Kuban’dır.

Bunlara ilaveten Türkiye ve Bulgaristan gelen akarsular da var, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya var. Bu nehirler gıda, plastik, sigara, gübre, tekstil ve pestisit taşırlar fabrikalardan. Bu fabrikaların çoğu arıtma ünitesine sahip değillerdir. Batı Karadeniz bölgesinde, iki önemli demir çelik fabrikası, Doğu Karadeniz bölgesinde ise fındık üretim fabrikaları, un fabrikası, balık yağı fabrikaları, kağıt farikası ve meyve suyu fabrikaları bölgenin önemli endüstri kaynaklarını oluşturur. Denizlerin atıklar için alıcı ortam olarak düşünülmesi, atıkların denize gönderilmesi deniz kaynaklarının azalmasına ve ekosistemin bozulmasına neden olmaktadır. Atık sularda bulunan kirletici kaynakların sulamada kullanılması ve denize döküldüğü yerde canlılara ve dolayısıyla besin zincirine girişi nedeniyle, halk sağlığı yönünden de önem taşımaktadır.

Gelen sağlıksız maddeler, demir, bakır, kurşun ve çinko gibi ağır metallerdir. Buna son yılların modası olan maden yatakları, toprak ve kayaların erozyonu, orman yangınları gibi insan faaliyetleri de eklenince bu metaller balıkların solungaçlarından direk vücutlarına girer. Onlardan diğer canlılara geçer. Canlılarda etkileri ne olur? Sinirler, kas fonksiyonları, solunum, dolaşım, bağışıklık sistemi, hormonsal denge kaybı gibi fonksiyonların zayıflamasını hızlandırır ve davranış, büyüme, üreme gibi canlının birçok fonksiyonunu etkiler, geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelir. Bu olumsuzlukları önleyebilmek için şu tedbirler alınmalıdır; 

1- Kanalizasyon ve atık suların deşarjında ön filtrasyon sistemi kurulmalıdır.

2- Deniz trafiği içinde petrol kirlenmesine önem verilerek denizi kirleten taşıtlara verilen ceza ağırlaştırılmalıdır. Deniz kirlenmesi güncel halde tutulmalıdır.
Karadeniz’de balık azalması, aşırı avlanma ve kirliliğe bağlı olarak balık türlerinin gelecekte yok olma riski vardır.  Mezgit, kefal, levrek, mırmır, barbunya, altınbaş kefal, izmarit, karagöz, çipura, mercan, sinarit, traça, orfoz, lahoz gibi ekonomik değeri olan balıklarımızın nesillerinin ortadan kalkması sorumsuzca avlanma ve deniz kirliliğinin bir sonucudur. Devlet ve Bilim Adamları bu tehlikenin önüne geçebilmek için deniz araştırmalarına önem vermesi ve sağlam bir deniz araştırma ve izleme politikası oluşturmalıdır.

Karadeniz’de canlıların henüz tam bir envanteri mevcut değildir. Öncelikle bu listenin oluşturulup Karadeniz’e giren yabancı türlerin de takibi yapılmalıdır. DEÇED olarak bu ay Karaburun yapmak dileğimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi