Mehmet Ali Çatal

Mehmet Ali Çatal

Kızıl gezegen..

Kızıl gezegen..

“Mars” filminde astronotun 2 fırtlık oksijeni kalıyordu.. Ki filmin en civcivli sahnelerinden biri.. “Dım dım, dım dım” olayı başlıyor, astronot kafayı yiyor ve kafasındaki dalgayı çıkartıp atıyordu.. Battı balık yan gider yapıyordu yani, madem ölücem, yüzüm açık öliyim.. Oha, herif ölmüyor, bu artist hareketle Mars’ta hayat mematı buluyordu.. Bakar mısın..
 
***
 
Anasını satayım ben de öyle yaptım.. Facebook’tan kaldırdığım bi kız vardı.. Kuran’ı Kerim şefkati ve iyi niyetiyle yaklaştım, terbiye fışkıran mesajlarımı attım, bir sürü temiz çocuk numarası, iyi niyet elçiliği, bok bile demeyen bi dil… Numaralar numaralar..
Yalnız cevaplar hep iki harfli, “S.klemeyen kız dili”nden: 
Ok.. 
By.. 
Hm.. 
:)
Bir gram bakmıyor.. “Sinemaya gidelim”i bile üç ayda zor dedim.. Ama sadece dedim..
Amerikalılar bile uydudan mesajlarımı okuyup benlen şamatalar yaptı..
Artık gururumu yemiş, günde beş yüz kere öldüre öldüre çaldırma utanmazlığına kadar varmıştım.. “Heeeööööğğğ, anne beni aldır bu dünyadan” diye dualara başlamıştım..
Zamanla o 2 harfli mesajlar da gelmemeye, telim sefilleri oynamaya başlayınca..
Artık “Mars”taki başlığı çıkaran adam evresine geldim, son hareket olarak “Ulan isterse beş yüz tane abisi olsun” dedim ve “Bu akşam gelsene, sevişiriz” diye mesajı bastım..
Kıyamet koptu.. Ama iyi anlamda bi kıyamet.. İki harfi bile geçen, ok mok filan değil, adam gibi bi mesaj düştü kutuma.. Resmen bu bir cümleydi:
“Sen gel, şurdayım, şu, şu..”
O zamanki adımımla, bi adımım bir metreydi, saniyesinde durakta bittim.. Beni gören kesin ambulanslık bi işim var zannederdi.. Am tamam ama bulansla hiç alakam yoktu..
Otobüse bindim, akbil geçtim.. Arabamız günün anlam ve önemini destekler biçimde uçtu ve daha akbilimin inlemesi bitmemişken geldik..
İner inmez yine uzun atlama adımlarımla koştum.. İnmek kolay da adres?.. Evi bulana kadar 50’ye yakın “yanlış zil”den özür diledim.. Ama değdi.. Hatta sürtündü ve girdi.. :)
Valla kız çok film çıktı.. Hemen dum dum tıs yapmadık tabii, önce “Libya’nın devrik ve ölük liderinden”, efendim “Memleketlere göre adam çıkarma oranlarından” bahsettik..
Odasının duvarında asılı Ayetel Kürsi vardı.. Onu görünce “Olmıycak” diye manyak korktum.. 
Sonra konu attığım “zararsız çocuk” mesajlarıma geldi.. “Boş zamanlarında biraz yalan çalış” diye laf koydu..
Ha ha ha ki ki kimiz, ta ki memelerine kilitlendiğimi fark edene kadar sürdü.. Fark edince “Çeşitlerimiz alt katta” dedi.. Elimi alıp oraya götürdü, “Bakmak istemez misiniz” diyerekten.. Fermuarına kadar soktu, “Buradan açınız” dedi..
“Yuhh, çok iyi” dedim.. “Dikkat kaygan zemin” diye devam etti AVM diliyle şakalaşmaya..
"Tamam edebiyat yapma" dedim, dayanamayıp hemen yatakta ayağa kalktım ve duvardaki Ayetel Kürsi’yi tersine çevirdim..
Sonra o kaygan kızıl gezegende derin derin nefesler alıp vererek hayat mematın tadını çıkarttım.. (Not: Su vardı..)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Ali Çatal Arşivi