MÜBADİLLER ATA TOPRAKLARINDA...

MÜBADİLLER ATA TOPRAKLARINDA...
BÜYÜKÇEKMECE MÜBADELE DERNEĞİ’NİN DÜZENLEDİĞİ GEZİ EKİBİ TERKEDİLMİŞ BİR TÜRK KÖYÜNDE. ATA TOPRAKLARINDA...
Yunanistan gezisine katılanlar
gezi izlenimlerini HABERDAR’a anlattı...


Emre Ak;
Bu geziye katılmama vesile olan Büyük Mübadele Derneği Başkanı Aşkın Bey’e kendim ve ailem adına çok teşekkür ediyorum. Ben ve ailem için 29 Ekim gibi son yıllarda anlamına anlam katılan bir günde, bu günün anlam kazanmasını sağlayan Büyük Önder Atatürk’ün evini ziyaret etme ayrıcalığını yaşamak üzere çıktığımız yolculuğumuzun kültürel olarak düşüncelerimizin ötesinde bizi tatmin etti. Her zaman kendimize sorduğumuz “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” sorusunun cevabının gene cevapsız kaldığı bir gezi oldu. Bu güzelliği yaşadığımız herkese çok selamlar.
Sevil HOŞMAN:
BİZE KALAN YÜREK SIZISI….
İlk okula giderken, tatillerde köylerine giden arkadaşlarıma özenirdim, onların bir köyü vardı ve tatillerini köylerinde geçirmeye giderlerdi, bizim köyümüz burasıydı, köy diye bir yere gitmezdik,    İstanbul’ un şimdiki oturduğumuz ilçesinde Esenlerde,( burası o zaman küçük bir köydü ) biz binlerce yıldır yaşıyormuşuz gibi gelirdi bana.., O zamanlar, büyüklerin konuşmalarından anlayabildiğim kadarıyla, biz de bir yerlerden buraya gelmiştik ama tatiller de nedense oraya gidemiyorduk.
Oturduğumuz bu küçük köyümüzde, küçükte bir sinemamız vardı, sinemaya her gittiğimizde duvarlar da bulunan insan yüzü resimleri ilgimi çekerdi, uzun uzun resimlere bakardım, bize yabancı gibiydiler, çok uzaklardan bakıyorlardı hepimize ve hiç kimse onları görmüyor gibiydi … ama nedense o   yüzlerin üzerleri karalanmıştı, birkaç zaman sonra sinemamızın içi tamamen beyaza boyandı, bir daha o resimleri göremedim.
Zaman geçtikçe, mahalle sinemamızın aslında bir kilise olduğunu öğrendim.
Bizden önce burada yaşayan Rumların burada ibadet yeriydi ve sinemanın duvarlarında gördüğüm o yüzler de azizlerin resimleriydi.
Rumlar , burada kendi köylerinde, evlerinde yaşarken , bu kilisede evlenmişler, mutlu olmuşlar, yakınlarını kaybetmiş, ağlamışlar, bayramlar kutlamışlardı. Dualar etmişler ve kimbilir dualarında neler dilemişlerdi…
Tanrı dileklerini kabul etmiş miydi? duvarlar beyaza boyanınca yüzyıllardır edilen o dualar, yaşanan mutluluklar, acılar ve dilekler yok olmuş muydu? yoksa takılıp kalmış mıydı şu an sadece dört duvarı kalmış kilisenin her bir taşına ….
Aynı tarihlerde Rumlar buradaki bu küçük kilisede dua ederken, büyük dedemler, ninemler Nasliç’ te, kavala’ da, manastır’ da   kendi camilerinde aynı dileklerle mi dua ediyorlardı? aynı acıları , mutlulukları onlarda yaşıyorlar mıydı? Tanrı onlarında dileklerini kabul etmiş miydi,? Onların da camileri yıkıldığında duaları, aynı buradaki gibi, takılıp kalmışmıydı duvar taşlarına … bilmiyorum.
Ama eminim ki her iki tarafta dualarında, evlerinde ve yurtlarında kalmayı, oldukları yerde doğup, yine orada bulundukları topraklarda ölmeyi dilemişlerdir tanrıdan.
Çocuk yaşlarımdan beri aklıma takılan bu anılar ve cevabını bulamadığım sorularım o kadar çoktu ki, artık soracak kimse de yoktu, bu yüzden anıların ve soruların peşine takılıp, geldiğimiz yerlere gitmeyi hep istedim, ama olmadı.
 Seneler sonra Büyük Mübadele Derneğinin Cumhuriyet bayramında düzenlediği tura katılarak, geldiğimiz topraklara gittim, daha doğrusu 3 günlükte olsa geldiğimiz topraklara döndüm.
Bu gezide, mübadele şehirlerinden Selanik, langaza, nea kalikratya, halkidiki, seres ve babaannemin memleketi olan Kavala’ yı görme şansını buldum.
Dönüşte otobüste, bize bu gezide sizi en çok etkileyen neydi diye sordular, kısaca orada karşılaştığımız ikinci nesil mübadillerin ilgisi diye yanıtladım. Bu kadar kısa değildi aslında söyleyeceklerim, ama uzun uzun anlatırsam ağlarım diye düşündüm.
Langaza da gördüğümüz 83 yaşındaki amca, Osmanlı köyünde bize kahve ikram etmek için ısrar edenler yaşlı kadınlar,Seres’te konuştuğumuz iki yaşlı teyze, hepsi anne ve babalarından öğrendikleri Türkçe birkaç kelime ile bize buralardan geldiklerini anlatmaya çalıştılar.Hiç yabancılık çekmiyorduk, sanki yıllardır görmedikleri bir yakınları gibiydik, komşuları gibiydik… hemen paylaşmak istediler anılarını.
Ailelerinin ölene dek taşıdıkları geriye, evlerine dönme özlemlerini onların gözlerinden görmek mümkündü, bildikleri birkaç kelime ile sınırlı olsa da heyecanla anlattılar Türkiye’nin neresinden geldiklerini.. Türklerle aralarında hiçbir düşmanlık olmadığını.. zorlandıkları yerde Rumca konuştular, ama biz anladık demek istediklerini, düşmanlığı yaratanların sadece ‘’ politik’’ acı’lar olduğunu … 
Ortak anılarımız ve acılarımız, ortak şarkılarımız vardı, bizim gibiydiler, bizde onlar gibiydik. Nasıl düşman olabilirdik ki…
Konuştuğumu ve tanıştığımız herkesin bu yaklaşımı, gezimizde hepimizde duygusal bir hava yarattı. Yaşanan duygusallıklar ve geçmişin acı tatlı anılarıyla yaşaran gözlerimize rağmen gezimiz, yeni dostluklar, uzo, balık ve kalamar, çiftetelli, sirtaki ve zeybetiko ile güzelleşti , keyiflendi.
Dönüş yolunda ise bizlere, güzel anılar, yeni dostlar, biraz özlem ve bir hayli yürek sızısı kaldı.
Yassouuuu…….
---------------------  
Ramazan Sözer: Çok güzel üç günün ardından yazı yazmak çok zor.
29 ekim'de cumhuriyetimizin 87. yılında atamın doğduğu evde olmak,o havayı solumak kendimi bir anda zaman tünelinde buldum.
sanki yıllar önce bende orada yaşamışım hissine kapıldım.inanılmaz güzel duygular ve dedelerimin geldiği toprakları ve yaşadığı yerleri bulduğum anda gözlerimden belli belirsiz yaşlar süzüldü.
çok zor ayrıldığım köylerdi. enkısa zamanda tekrar ziyarete gideceğim.sevgilerimle...

HABERDAR Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Mert’in kaleminden Yunanistan yazısı. Büyükçekmece Mübadele Derneği ile Selanik gezisine çıkan Mert izlenimlerini aktardı.
YAZI İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.haberdar.com.tr/kalimera-yunanistan-makale,464.html

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.