AK PARTİYE İKİNCİ ŞOK

AK PARTİYE İKİNCİ ŞOK
Silivri’de 2004 yerel seçimlerine iddialı giren ancak seçimden mağlup ayrılan Ak Parti’ye Silivri’den ikinci bir şok. CHP’nin Silivri köy ve mahallelerinde gerçekleştirdiği referandum turları Silivrilinin referanduma dönük tavrını da ortaya koydu. Gerçekl
Referandum çalışmaları kapsamında Silivri’nin köy ve mahallelerini ziyarette bulunan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci, AKP hükümetine yüklenerek, hayır oyunun önemini ve gerekliliklerini anlattı. İlk tur ziyaretlerini tamamlayan CHP’liler ikinci tur çalışmalarına da hızlı bir şekilde başladı.  Gidilmedik köy ve mahalle bırakmayan Işıklar ve Değirmenci, her gittiği yerde yoğun ilgi ile karşılanıyorlar. 
 
 
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci, anayasa paketinin oylanacağı 12 Eylül referandumu ile ilgili turlarını sürdürüyor. Ekibin son durağı Silivri’nin Ortaköy Mahallesi oldu. Gerçekleştirdiği her toplantıda yoğun ilgi gören CHP’lilere Ortaköy’de coşkulu bir kalabalık eşlik etti.
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci’nin köy köy, mahalle mahalle gerçekleştirdiği referandum çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. 28.08.2010 Cumartesi akşamı Ortaköy Mahallesi’ne yapılan ziyaret, coşkulu bir katılımla gerçekleşti. CHP Silivri İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri, CHP Silivri İl Genel ve Belediye Meclis Üyeleri, CHP Silivri eski İlçe Başkanı Muharrem Aydoğan, Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Ali Tabakoğlu ve Ortaköy Mahalle Muhtarı Fedai Güzdemir’in de katıldığı programa Ortaköylü vatandaşlar yoğun katılım gösterdi.
 
 
Amaç yüksek yargıyı ortadan kaldırmak
Mahalle ve köy ziyaretlerinde anaysa paketindeki değişikliğine ve referandum konusunda halka bilgilendiren CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci yaptığı konuşmada AK Partin politikalarını eleştirdi. Anayasa paketine karşı hayır oyu kullanmanın önem ve gerekliliklerine değinen Değirmenci, “ Ülkede korku imparatorluğu kurdular” sözleri ile Başbakan’ı eleştirdi. Değirmenci konuşmasında “Uzun zamandır Silivri’de kadınlarımız kapı kapı, ev ev dolaşarak çalışıyorlar. Karanlığa sürüklenen bu ülkeyi, tekrar aydınlık bir geleceğe taşımak adına mücadele veriyorlar. Ortaköy’de bulunan kadınlarımız ve gençlerimiz de bu mücadeleye çok ciddi destek veriyorlar. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. 15 gün sonra bir referandum var. Ülke gereksiz yere bir gerilime sokuldu. Bir anayasa değiştireceğim dedi, oysa anayasa değişiklikleri ülkelerin genel mutabakatıyla yapılan değişikliklerdir. Başka partilerin de görüşü alınarak yapılması gereken değişikliklerdir. Fakat Sayın Başbakanımız sivil dikta özlemini uygulayabilmek için hiç kimsenin görüşünü almadan, kendi üç beş uzmanıyla hazırlamış olduğu bir anayasa değişikliği ile karşımıza çıktı. Yapmak istedikleri çok önemliydi. Yüksek yargıyı ortadan kaldırmak ya da emri altına almak. Yine, ileride olurda yüce divana düşerse kendini yargılayacak hâkimleri ayarlamak için, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda atamayı parlamentoda çoğunluğu olan gruba verme düşüncesi içindeydi. Bu iki maddeyi uygulayabilmek için 24 tane daha başka değişiklikler önerdi. Bu 24 maddeye Türkiye’nin hiçbir kesiminin itirazı yok. Bunlar referandum da olmadan çok rahat değiştirilebilirdi. Fakat Sayın Başbakan bu iki maddeyi anca, bu 24 maddeyle gizleyebilirdi. Eğer sadece bu iki maddeyle ilgili referanduma giderse, kendi partilileri de dâhil Türkiye’de kabul görmeyeceğini biliyordu. Ülkenin kaderini, sınırlarını değiştirecek, ülkeyi bölünmeye götürecek bu iki maddeyi kabul ettirebilmek için, diğer 24 maddeyle onları gizlemeye çalıştı. Biz bunu zehri şekere sarıp da yedirmeye çalışmak olarak nitelendiriyoruz. Hep güzel olanları söylüyor Sayın Başbakan, esas amacını hep gizliyor. Geçtiğimiz 23 Nisan’da parlamentoda yerine oturan çocuğa ‘Sen şimdi başbakansın, astığın astık kestiğin kestik. Ne istiyorsan onu yap’ dedi. Sayın Başbakan o makamı yasa tanımaz, astığı astık kestiği kestik, istediği her şeyi yapabileceği bir makam sanıyor. O’nu frenleyen yasaların olduğunu bir türlü kabullenmiyor. O kadar yasa tanımaz ve gözü dönmüş olarak gidiyorlar ki, bu referandum da bile ilçe seçim kurulları propaganda malzemelerinin neler olacağını ve bu malzemeleri nerelere asılacağını bir bir belirtiyor. Belirtilen yerler dışında bir yere afiş, broşür asmak yasak. Gelin görün ki AKP, tüm yol kenarlarına, köprülere, üst geçitlere yol kenarlarına her tarafa pankartlar, afişler asıyor. Bunları biz yapsak kesin suç. Fakat onlara jandarma da polis de müdahale edemiyor. Çünkü iktidar bu ülkeyi korkutarak yönetiyor. Bugün Silivri Fevzi Çakmak Caddemizde eski İçişleri Bakanımız Sayın Abdulkadir Aksu, AKP’li arkadaşlarla esnafı dolaşırken orada bir vatandaşımız ‘Evetçilere evet yok, sonuna kadar hayır’ diyerek onların yanından uzaklaşıyor, polis arkasından koşuyor kolundan tutarak, tutuklayıp götürüyor. Ülkeyi korku imparatorluğu haline getirdiler. Telefonların dinlenmediği kişi var mı? Eğer sizlere bugün müdahale etmiyorlarsa, henüz sizinle işleri olmadıkları içindir.
 
Cebinizden çalıp kendilerini zengin ediyorlar
Sayın Başbakanın bütün umudu 12 Eylül’de evet çıkarmakta. Eğer evet çıkarsa hemen ertesi gün Anayasa Mahkemesi üyelerinin atamasını yapacak ondan sonra da, istediği yasaları çıkarıp ülkeyi sivil diktayla yönetecek. Referandumun hemen arkasında, bu yılın sonlarında ya da yeni yılın başlarında en geç 5-6 ay içinde bir seçim olacak. Bu referandumda evet çıktığı anda, o seçimden sonra Türkiye’de bir daha seçim olmayacaktır. Olsa bile, o seçimlerin şekli İran’da, Afganistan’da olduğu gibi, sonucu belli olan seçimler olacaktır. Bunları çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Bu referandumun bir tekrarı yok. Sonradan gelecek pişmanlıkların fayda etmeyeceğini bugünden görmemiz gerekiyor. Biz size bunları anlatarak, gerçekleri göstermeliyiz. AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana ülkemizin ne hale geldiğine bir bakalım. Her geçen gün biraz daha yoksulluğa sürüklenmedik mi? İşçimiz sefalet sınırına gelmedi mi? Esnaflarımız da aynı durumda değiller mi? Esnaf Odası Başkanımız burada, Erdoğan Başbakan olduğunda Silivri’de 8100 civarında esnafımız varmış. Nüfusumuz neredeyse ikiye katladı ancak bugün esnaf sayımız 3200’lere düşmüş. Bu insanların sefalete gittiğinin en güzel örneği değil midir? Sizin kazançlarınızı sizlerin cebinden alarak, kendi partililerinin zenginleşmesi için kullanıyorlar. Etrafınıza bir bakın; Silivri’de AKP’li arkadaşlarda olmak üzere daha 6 yıl önce ayakkabısını boyatamayan insanların bugün nasıl bir lüks içinde yaşadıklarını, sadece parti ve belediye yönetimlerinde görev yaptıkları halde nasıl zengin olduklarını gözlerinizle görebilirsiniz. Bu sefaleti kendimize hak görmüyorsak, bizi yoksulluğa, yeşil karta mahkûm eden, insanların onurluca yaşamasına engel olan bu hükümete git diyeceksek, hayır vermeliyiz değerli arkadaşlar.
 
Bu proje halk ve devleti birbirine düşman edecek
 
Köy ve Mahalalle ziyaretlerinde konuşan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar AK Parti hükümetinin hazırladığı anayasa değişikliği paketinin ülkede halk ve devleti birbirine düşman edecek nitelikte bir paket olduğunu söyledi. Vatandaşlara paketin dikkatle incelenmesi gerektiği yönünde telkinde bulunan Başkan Işıklar; “Bu pakete kesinlikle hayır denilmesi gerektiğine de vurgu yaptı. Başkan Işıklar konuşmasında “Referandum için iki hafta bir süremiz kaldı. Türkiye, tarihinde bu kadar sıkışmış ve kilitlenmiş, halkıyla devleti düşman edecek bir proje içerisine itilmemişti. Kurulduğundan bu yana birçok anayasa yapıldı, değiştirildi ama böyle bir gerginlik hiç yaşanmamıştı. Olağanüstü bir durum yokken, ülkenin fakirlikten, çaresizlikten ve yoksulluktan kıvrandığı bir dönemde bu anayasa değişikliğinin anlamı ne? Ortada bir niyet var ve bu niyete götürürüm diye kafa karıştırmaktan başka hiçbir şey yok. 26 tane madde getirmişler ve bu maddelerin 2 tanesi haricinde 24 tanesine parlamentoda grubu bulunan ve bulunmayanların çoğunun ortak kararı geçirelim yönünde.  Anayasalar da değişebilir, kutsal kitap değildir. İnsanların ihtiyaçlarına ve günün şartlarına göre değişmesi lazımdır. Bu doğru, fakat bunları değiştirmek için de bir mutabakat lazım. Ülkeye, anayasaya ve değerlere saygınlık anca bu şekilde olur. Biz hukuk herkesin olsun dedik. 24 maddeyi geçirelim fakat iki maddeye halk oylaması yapalım istedik. Bu iki madde de hukuk ile ilgili arkadaşlar. Bu devletin bütün kurumları bir tarikat anlayışı içerisinde teslim alınmış. Emniyetinden tutun, sağlığına, eğitimine kadar hepsi bir partizan anlayışı içinde teslim alınmaya çalışılmış. Buna ses çıkaran, acı duyan bağıran emniyet müdürleri var. Televizyonlarda görüyorsunuz, kitabı sayfa sayfa internette dolaşıyor, basında medyada yayınlanıyor. Kendini muhafazakâr ve milliyetçi olarak nitelendiren Hanefi Avcı, son noktaya, isyan eden bir duruma gelmiş ve o kitabı yayımlamış. Kitabın yarısından fazlasını okudum. Çok net bir şekilde devletteki örgütlenmeden bahsediyor. Devletin nasıl sarıldığını, kuşatıldığını ve bir ideolojiyle kafasının yıkatılarak, insanların aynı kalıptan çıkmışçasına, sadece verilen emirlere uyar duruma getirildiğini anlatıyor. Tam bir ibret vesikası. Devlet teslim alınmış. Bunu da, beyni yıkanmış kadrolarla yapıyorlar. Cumhuriyet değerlerinin örselendiği, yıpratıldığı ve yok edilmek istendiği bu kadar fütursuzca bir döneme rastlanmamıştır. Gelinen son noktada, bu iki maddeyle birlikte hukuk düzeni de teslim alınmak isteniyor. Hukuku, yargıyı, mahkemeyi yok sayacak, sonra bunu bir ulema mantığıyla ülkeyi karanlıklar içine götürmekten başka bir amaçları yok. İşte bunu iyi anlamamız gerekiyor. Bu iki maddede diretmesi, 10 yargıcı ben atayacağım demesinin altında yatan gerçekler bunlar. Korkuyorlar, çünkü yargıya teslim olacaklar. En yakın zamanda yapılacak olan ilk seçimde sandığa gömülecekler ve yargının önüne çıkacaklar. Kendi çıkmadan önce şimdiden önünü temizleyeme çalışıyor.
Silivri’de yaptırdığım bir ankette işsizlik % 40 olarak çıktı. Evet, sokakta gezen 10 kişiden 4’ü işsiz. Geleceğe umutla bakamıyor. Köyleri dolaşıyoruz, çiftçimizin hali ortada. Yüzlerinden okuyorsunuz fakirliği, çaresizliği ve mutsuzluğu. Son 8 yılda en büyük darbeyi tarım yedi. Bir KİPA olayı, Silivri’de 300 dükkânın kapanmasına neden oldu. Kendi köşe başlarını, kendi yandaşlarına peşkeş çekerek halkı ve esnafı bunlara kurban ettiler. Bu fütursuzluğu bir korku imparatorluğuna dönüştürüp, ‘belediye başkanına müfettiş gönderirim, oda başkanına sen partinin arka bahçesi misin o kurumu başına yıkarım’ deme cesaretini gösteriyor. Bu memleket, bu insanlar senin başına yıkacaklar. Sen kim oluyorsun? Ne yapmış oda başkanı? Ne yapmış belediye başkanı? Bu yoksullukları, bu çaresizlikleri, fakirlikten, fukaralıktan beslenen bu kültürü anlattığı için mi bunlar? Esnafla vatandaşı buluşturmak için bir Gece Pazarı açtık. Binlerce, milyarlarca liraya peşkeş çekilen yerleri kamuya veriyoruz. İnsanların fakirliğini yüzüne vurarak, alay ederek, yokluğunu siyasete dönüştüren bir anlayışla çalışan Beyaz Masaları kaldırdık. Artık böyle bir kültür, böyle bir aşağılama yok. Sağ elin verdiğini sol el görmeden 2400 haneye gıda yardımı yapıyoruz. Onun için kurmadık Ramazan çadırlarını. İnsanlar senenin 364 günü yoklukla, çaresizlikle kıvranacak arkanı döneceksin, kendi yandaşlarına peşkeş çekeceksin, bir gününde bir kap yemekle teslim alacaksın. İşte onlar buna layık görüyorlar. Fitre ve zekât fakire verilir. Dinimizin ve inancımızın gereği olarak, Ramazan aylarında, dini günlerde ve belli dönemlerde fitre ve zekât veririz. Fakat bunların verdiği sadaka. Senede bir gün getirip, sadaka vererek teslim almaya çalışan bir anlayış.
 
Ezanı da marşı da susturmalarına izin vermeyeceğiz
 
Biz 81 ilden hemşerimizin yaşadığı bir ilçede yaşıyoruz. Bir ayrımcılık, kayırma ve dışlanma yaşanmadan barış içinde yaşıyoruz. Fakat Türkiye’de 8 yıldır farklı bir mecra açıldı. Ülkede kamplaşma ve kutuplaşma burada başladı. Kendisinden olmayanı düşman gibi görüyor, ayırıyor ve ayırdığını da yoksullaştırıyor. Bugün 8 milyon insana yeşil kart veriyor. İnsanların yüzünü yeşile boyuyor, o mübarek rengi de fakirlik ve fukaralıkla eş bir hale getirmiş. İnsanlara ‘sen çalışma, yat ben sana bakarım’ diyor. Peki, neyle bakacak? Sizin burada çalışıp, emek vererek bu memlekete verdiğimiz vergilerimizi, alın terimizi, toplumun bir kesiminden alarak kendi yandaşlara bakacak. Artık halkta da kalmadı. Bugün alacaklarını devletin hiçbir kurumu toplayamaz hale geldi. Bu memleketi teslim almak isteyen güçlerin getirdiği, dışarıdan akıttığı parayla da son kozlarını oynayacak. Ülkemizin bütün zenginliklerinin satılmasına ve 8 yıldır fakirlik, yoksulluk edebiyatı yapılarak satılmasına rağmen bu memleket bugün ayakta duruyorsa, bizim hasretlerimizden duruyor. Sabrımızın daha fazla zorlanmasına izin vermemeliyiz. Ülkeyi karanlığa götürecek, yoklukla, açlıkla, çaresizlikle terbiye etmeye çalışıp, yandaşlarına peşkeş çeken anlayışa hayır diyeceğiz. Bu memleket kendini ayakta tutacak değerlere sahiptir, yeter ki o değerleri koruyalım. Türkiye önemli bir dönemeçte. Geçtiğimiz seçimlerde Silivri’de demokrasiye, aydınlık bir ilçenin yönetilmesine yönelik vermiş olduğunuz kararı yinelemenizi istiyoruz. Ya siyah ya da beyaz olacak. Bu bayrağın renginin kırmızı kalması, bu ezanın, bu marşın susmaması için hayır diyeceğiz. Ya aydınlık yarınlara giden bir Türkiye, ya da karanlıklarda kaybolmuş Türkiye olacak. Biz beyazdan yana olacağız, hayır diyeceğiz. Sandıkta da kafa karıştırmak istiyorlar, evet mührüyle hayır oyu kullandıracaklar ama bu oyuna da gelmeyeceğiz. Oylar kullanıldıktan seçim kuruluna gidene kadar sandıklarımıza sahip çıkacağız. 7 milyon seçmen ilavesi var. Nüfus azalıyor, seçmen artıyor. Böyle bir tuzakla da karşı karşıyayız. Biz bu Cumhuriyetin kurucusunun kim olduğunu, ne pahasına kurulduğunu, memleketin nasıl bir vurgunla ve talanla yağmalandığını unutmadan oyumuzu kullanacağız. Ben oyunuz Hayır’lı olsun diyorum, hepinize iyi akşamlar diliyorum.”
 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.