Ayna ellerim oldu

Ayna ellerim oldu
Bir döneme damgasını vuran şarkıcı ve oyuncu Deniz Akbulut, 1998 yılında kaybettiği görme yetisinin ardından bembeyaz hayatına sımsıkı sarılarak sanat dünyasına hizmet etmeye devam ediyor. Akbulut, gazetemize verdiği söyleşide “Ayna ellerim oldu. Gözlerim
 Bir gün telefonum çaldı, karşımdaki ses, “Ben Fahrettin Aslan, sizi sahneye çıkaracağım” dedi. Maksim gazinosu’nda assolist olarak sahne almaya başladı Görme yetimi kaybetmemin ardındançöpten kalpler filminde gözleri gören bir kadın karakteri canlandırdım

Deniz Akbulut, Madame Olga Bale ve Mankenlik Okulu'ndan birincilikle mezun olduktan sonra Londra'da Lady Okuluna devam etti. Ülkeye dönmesinin ardından tiyatro oyuncusu annesinin isteği ile girdiği Nejat Uygur tiyatrosunun ardından sinema sektörüne de adım attı. Akbulut, "Sahne tozunu bir kez yutuktan sonra bir daha vazgeçemedim" diyor. Büyük gazinolarda da asolist olarak sahne alan Akbulut, görme yetisini kaybetmesini ile hayata küsmeyerek hem sahneye çıkıyor hem de sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya devam ediyor.


Lady okulunda ne dersleri alıyordunuz ve o dönem kaç yaşındaydınız?

13 yaşındayken Tepebaşı'nda Madame Olga Bale ve Manken Okulu'na devam ediyordum. Balerinlikte yaptım o dönem. Bu okullar her türlü eğitimi veriyorlardı. Aslında her genç kızın gitmise gereken okullar. Oturma, kalkma, hareket... Biz koreografi ile diplomalarımızı aldık ve hocam beni birinci seçmişti. Kızların tuvalet, erkekler smokin giydi. En son podyuma ben çıktım ve hocam bana gelinlik giydirmişti. 

Londra'ya Türklerin alınması çok zordu o zaman. VeHocam beni Londra Lady'lik okuluna gönderdi. İki sene sürdü oradaki eğitimim ve rahmetli Prenses Diana ile arkadaşlık yaptım. 

 

Sanat hayatına ne zaman başladınız?

Tiyatro oyuncusu annemin isteğiyle 13 yaşımda Nejat Uygur Tiyatrosu ile sanat hayatıma başladım. İlk tiyatro hocam da Nejat Uygur'du. Mankenlik okuluna giderken ne manken olma hayaliyle ne de tiyatro oyuncusu olma hayaliyle gittim. Benim isteğim yine güzel sanatlarla ilgiliydi ve güzel sanatlar okuluna devam ediyordum. Hepsi bir arada olduğu için çok yönlü yaşadım. Tiyatroya başladım ve sahne tozunu yutmam ile bir daha vazgeçemedim.


50'yi aşkın filmde rol aldım


Film sektörüne Yirmidört Saat fimi ile giriş yaptınız. Film sektörüne girmeniz nasıl oldu?

1976 yılında Yirmidört Saat filmi, ilk oynadığım filmimdi. Ben tesadüf eseri sinemaya başlamak zorunda kaldım. Film teklifleri geliyordu. Aynı zamanda profesyonel mankenlik de yapıyordum.Daha sonra Cüneyt Arkın'la üst üste Babaocağı, Kanun Gücü, Kader Arkadaşı ve Baba Kartal filmlerini çektik. Sonrasında sırasıyla Bulut Aras ile oynadım. Nuri Alço, Coşkun Göğen, İlyas Salman, Gökhan Güney, Kadir İnanır ile beraber oynadım. Bir dönem şarkıcıların ve türkücülerin filmleri çok meşhurdu ve bundan dolayı Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses ile de filmlerde rol aldım. 50'yi aşkın oynadığım film var. 

Atatürk ne demiş; "Herkes herşeyi olabilir ama sanatçı olamaz." Gerçekten mesaj veren filmler bir çocuğun yetişmesinde çok önemli. Biz bu şekilde yetiştik. 


O fotoğrafları kaldırtmak istiyorum


Mankenliğe Erkekçe Dergisi'ne kapak olmanızla birlikte mi başladınız?

Herkes onu biliyor. O fotoğrafları ben kaldırtmak istiyorum. Çoğu sanatçının çok cüretkar filmleri var ama ben daima aile filmlerinde oynadım. Yasemin Bozurt bana, "Müjde Ar'lar böyle yapıyor, üzerine birşeyler koyacağım" derken eşi çekti fotoğraflarımızı. Ve ben basmalarını istemedim. Meğer o dergi her ay bir güzel şeçermiş ve beni birinci seçtiler. Ben şimdi üzülüyorum.

Banu Alkan'ın da güzel filmleri vardı ama o hep seksapeliyle önplana gelmeyi seçti. Ben öyle değildim. Hanım hanımcık aile filmlerinde, köy filmlerinde oynadım. 


Bir ara ekranlardan uzaklaşmıştınız. Bunun sebebi neydi?

Bir ara sinemaya ara verdim. Çünkü sinemacılar kralıyla nişanlanmıştım. Ayrılınca işlerime engel olmaya çalıştı. Ayrılığın ardından film teklifleri kesildi. Ben bu arada çalışmaya başladım. Nota ve solfej dersleri alıyordum. 

Yurtdışında Türkiye'yi temsil ettim


Sahnelere nasıl adım attınız?

Bir gün telefonum çaldı. Telefonu açtığımda karşıdaki ses, "Ben Fahrettin Aslan, sizi sahneye çıkaracağım" dedi. Ve ilk olarak sahneye Maksim Gazinosu'nda çıktım. Ahu Tuba, Sibel Can, Selami Şahin, Mehmetali Erbil, Çiğdem Tunç benim alt kadromdalardı. Daha sonra İzmir Gazinosu, Konak Gazinosu, Maksim Gazinosu, Ankara Başkent Gazinosu, Ankara Dedeman, Adana Dedeman gibi hep büyük gazinolarda sahne aldım. Bu arada tekrardan film çekimleri başladı ve çok yoğun çalışıyordum. İki tane de albüm çıkarttım.

Fransa ile Atina'da manken ve foto-model olarak Türkiye'yi temsil ettim. Atina'nın en büyük gazinosu'nda assolist olarak sahne aldım ve tekrar ülkemi temsil ettim.


Evde neler yaptığınızdan bahsedebilir misiniz?

Mesela evimi ben tertiplerim. Kadın gelip temizlik yapıyor ama o ayrı. Ertesi gün heryeri ellerimle tekrar silerim çünkü biraz titizim. Herşeyin yeri benim dediğim gibi durur. Mesela ben kalabalık bir evde asla yaşayamam. Yalnızken üretkenim, yalnızken beynimi çalıştırıyorum. Bir de insanlar ne kadar dikkat ederse etsin objeler yer değiştirebiliyor. Beyni en çok aramak yoruyor. 


5 duyu Allah'ın takdiri


Görme duyusu kaybedildiğinde diğer duyu organlarının maksimum seviyede çalıştığı söylenir.

5 duyu Allah'ın takdiri. Biri olmayınca diğerleri ile yaşanıyor. Gözler görmeyince diğer duyu organları maksimum seviyede çalışıyor. Bu yüzden kedi gibi en ufak sesi duyabiliyorum. Tad alma duyusu da aynı şekilde. Avrupa'da yapılan son araştırmalara göre bilim insanları "Herkes gözlerini en az 1 saat siyah bir bantla kapasın ve evinde, iş yerinde öyle hareket etsin" diyorlar. Gözleriniz kapalı olduğunda beyniniz çok hızlı çalışıyor. Uyuyana kadar beynim çok hızlı çalışıyor. Bu da sürekli beyin jimlastiği yapmamı sağlıyor. 


Görme yetinizi ne zaman, nasıl yitirdiniz?

Ben görme yetimi 1998 yılında 28 yaşındayken yitirdim. Bir kaza oldu, çok fazla detaya girmek istemiyorum. Benim kalbim durmuş. O sırada eşimle birlikte Büyükçekmece'de yazlığımdaydım. Yeni evliydik ve evlenme yıldönümümüzde oldu. Sadece eşimin nabız gitti dediğini hatırlıyorum. Hastaneye götürülüyorum ve orada "Bu kadın ölmüş, morga kaldıracağız" diyorlar. Bunun üzerine eşim, "Ölmedi, ölemez" diyerek beni tercihli yolda bir araba öncülüğünda ambulansla İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüyor. Ambulansla giderken kalbim pompalamaya devam edip duruyormuş. Bir ay yoğun bakımda kalıyorum. Bu süreç sonrasında doktorlar yakınlarıma yaşayacağımı fakat gözlerimin görmeyeceği haberini veriyorlar. Bir de felç olacağımı söylüyorlar. 


Niçin karanlık odadayım


Gözlerinizi açtığınızda ve göremediğinizde ne düşündünüz?

Ben gözlerimi açtığımda görmediğimi bilmiyordum. Niçin beni karanlık odaya sokmuşlar diye düşünmüştüm. Daha sonra tekerlekli iskemleyle bahçeye çıkartıyorlar. Dışarıda olduğumu güneşin ısısından anladım. Doktorlar, psikiyatristler, görmediğimi öğrenirsem, o renkli dünyadan sonra kendime birşey yapacağımı düşündüler. Üzüldüm fakat hiç umursamadım. Hiç birşey olmamış gibi hayata sıkıca sarıldım. Ama bugün yarın gözlerim açılacak diye bekledim. 3 ayda tekerlekli iskemle ile dolaştım. Babam o dönem bana çok destek oldu. Fizik tedavi ve kemiklerime iyi gelecek yiyeceklerle yürümeye tekrar başladım. 


Görme yetinizi kaybetmenizin sebebi ne?

Kalp durunca beyine oksijen gitmiyor ve bu da sinirlerin harap olmasına neden oluyor. Görme yetimi sinirler sebebiyle yitirdim. Tamamiyle karanlıktaydım ama zamanla gölgeli görmeye başladım. Daha önce gördüğüm için herşeyi biliyorum. Renkleri biliyorum. Kendimi biliyorum, yüzümü tanıyorum. Ayna ellerim oldu. Mesela makyajımı kendim yaptım. 

Şuan sinirler kendini yenileyebilir diyorlar. Onu bekliyorum. Çünkü sinir nakli yok. Ben gözümü birine bağışlasam, o kişi görebilir. 


Düğüne 2 gün kala ayrıldım


4 kere nişanlanmışsınız.

Aslında 3 kez nişanlandım, bir tanesinde henüz sözlüydüm. İlk sözlüm senaristti ve bizi Cüneyt Arkın tanıştırmıştı. Ben istemedim ve yüzüğü iade ettim. İkincisi sinemacılar kralı Ali Kocabekir'di. Düğüne son iki gün kala ki o zamanlar Marmara Etap'tı ismi şimdi ise The Marmara'da çok güzel bir nişan yapmıştım. O da Sheraton'da düğün yapacaktı. Çok büyük hadiseydi yaşadığım ve yüzüğü eline verdim. Üçüncü nişanlımı çok sevdim. Aşkı onda tattım ama olmadı. Dördüncü nişanımda ise Kadir İnanır takmıştı nişan yüzüklerimi. Böyle sonu gelmedi. Hep evlilikten kaçtım. Benim felsefem şudur: 

Nişanlılık, tanıma devresidir. Nişanlılıkta olmayacağını görüyordum ve evlendiğimizde daha kötü olacaktı. İleriyi görüyordum. 

Evliliği düşünmediğim bir anda evlendim. Bir kere evlilik yaptım ve onu da mecburen yaptım. Aile dostumuzdu. Yaşı epey de büyüktü benden. Onunla birinci yıldönümümüzde bu olay geldi başıma. O dönem bana yardımcı olmasının yanında başka şeylere sebep de oldu. Ve ben 2 sene daha evli kaldım ve boşandım. 


Kitap çıkarıyorum ve detayların biraz ona kalmasını istiyorum. 

 

Boşanmanız nasıl oldu?

Boşanmam da bütün 80 milyonun önünde oldu. Orada ben ayrılma kararı aldım. Avukatım Cengiz Kurtoğlu'da yanımdaydı. Babamın evine gittim ve onunla mahkemede tek celsede ayrıldık.


Erkek itibar sahibi olmalı


Daha sonra hayatınızı başka biriyle birleştirmeyi düşündünüz mü?

Evliliği düşünmedim. Bazen düşünüyorum ama çok zor. Niçin zor, çünkü erkeklerde çok fazla beyin arıyorum. Ben bilirim diyen insanları sevmiyorum. Bildiğim şeyi iddia ederim. Bilmediğim şeyleri dinlerim. Benim için evlilik önce beyin, karşılıklı alışveriş. Sonra sizi taşıması çok önemli. Tabii ki genel olarak temizlik önemli. Giyim, kuşam, beni taşıması... Erkek itibar sahibi olmalı. Yani o benim yanımdayken ben onunla iftihar etmeliyim. 


Peki, hiç anne olmayı istediniz mi?

Ben zamanında anne oldum ve karnımda 5 aylıkken bebek öldü. Ondan sonra da zaten fırsatım olmadı. Fırsatım kendime olan özgüvenimi kazanmaktı. Babam rahmetli olalı 5 sene oluyor. Beni hayata bağladı. Hayatın güzel olduğunu anladım. Daha sonra herşeye alıştım. Özgüvenimi kazanmam da bir cenazede Orhan Gencebay'ın bana, "Deniz sakın üzülme. Allah seni mertebesine layık görmüş. Sen Allah'ın mertebesindesin. Ah ne demek" sözleri de yardımcı oldu. 

Ben sabah kalktığımda ruhumu Allah’ın sevgisiyle beslerim. Gece yatarken de duamı ederim. İnanın ki edilen dua müslümanlık şartlarını yerine getirebilme benim ruhumu güzelleştiriyor. Ruh güzelleştiğinde yüze vuruyor. Ve hayata güzel bakmaya başlıyorsunuz. Eğer kendinizi sevmiyorsanız, ruhunuz parazitse veya rahat değilse zaten yüze yansır. Zaten ruh güzelleşince kalp de güzelleşiyor. Sevgi doluyor kalp. Pozitif olunca etrafıma da mutluluk saçıyorum. Tabi bunun karşılığını göremediğim insanlardan kaçıyorum. Kimsenin beni mutsuz etmesine izin vermiyorum. 


Para için kendimi satmam


Görme yetinizi kaybettikten sonra ekrar bir filmde veya tiyatro da rol aldınız mı? 

En son Çöpten Kalpler filminde gören bir kadını oynadım. Sağır ve dilsiz çocuğum vardı. Güzel siyasi bir hikayesi vardı. Tiyatro oyunu da oynadım. Sahneyi ezberliyordum. Öyle oyun oynuyordum. Sahne de aldım. Yine sahneyi ezberledip şarkı söylüyordum. Arkamda saz ekibi, ön tarafta ben rahatça hareket ederek şarkıları seslendirdim. Gözlerim böyle oldu diye oturmuyorum. Dizi teklifi de geldi ama para için kendimi satmam. Şuan ben çok büyük paralar kazanmıyorum ama hiç birşeye de ihtiyacım yok. Tabii sanatçılık hayatımda kazandığım paralar nedeniyle paraya alışkınım. Tabii ki çalışmak zorundayım. Çünkü bu şekilde yetiştim. Ailelerin gözünde itibarımı düşürecek rollerde yer almak istemiyorum. 


Ayrıca ilgilendiğiniz birşey daha var mı?

Açıköğretimde üniversitede sosyoloji bölümü okuyorum. İki senedir devam ediyorum. Görme engellilerde beyin çok çalıştığı için yeni bilgileri daha kolay alabiliyor. Politikayı düşünmeye başladım ama sonrasında daha erken olduğuna karar verdim çünkü sanat için daha yapacak çok şeyim var. 


Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mı?

En güzel mesaj sevgi. En büyük aşk denelence aklıma yüce Allah'ım gelir. O aşkla zaten ayakta duruyorum. O aşkla kendimi, güzel şeyleri seviyorum. Tanrıma şöyle şükrediyorum; Bize her türlü uzvu vermiş. Beyin de vermiş ve "beyninizi çalıştırın ve yapın" demiş. Herkesin kendisini önce yüce rabbimizin sevgisiyle beslemesini ve o sevgiyle beyni ve ruhunu güzelleştirmesini. Ruh beslenince kalp daha güzel yaşıyor. Kalp güzelleşince de sevgi veriyor insanlar. 

PROJELERDE YER ALIYORUM

Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?

Tabii ki yer alıyorum. Gece toplantılarımız, gündüz faaliyetlerimiz oluyor. Görme engelliler adına derneklerde çalışıyorum. Tüm engelliler adına faaliyetlerde bulunuyorum. Evrensel Akademi Engelliler Derneği'nin yönetimindeyim aynı zamanda. Sokak Çocukları Vakfı, Kimsesiz Çocuklar Vakıflarında çalışıyorum. Tekerlekli iskemleler dağıtıyoruz. Kötü durumda olanlara erzak yardımı yapıyoruz. Gözlerim görmüyor diye yerimde saymıyorum

Hayatını kitaplaştırıyor

Yazdığınız kitapta kendi hayatınızı mı anlatıyorsunuz?

Evet hayat hikayemi yazıyorum. İnce davranıyorum çünkü karakterler kendilerini anlayabilirler. Bunların içinde en yakınların da var. Öncelikli amacım kitabımı çıkartmak. Kitabım için editör arıyorum ama her editöre de güvenemiyorum. Ben ses kaydı alıyorum ve onların yazılması gerekiyor.  Bunun dışında sinema idealistiyim ben. Şuan yazdığım üç hikayem var. Sinema filmi de olabilir, dizi de olabilir. 

KAYNAK:GAZETE İSTANBUL

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.