“AKP GİDİYOR MUSTAFA KEMAL AYAKTA“

“AKP GİDİYOR MUSTAFA KEMAL AYAKTA“
Türkiye'nin son yıllarda en çok okunan ve konuşulan köşe yazarı Yılmaz Özdil, YEREL KULİS gazetesinden Cengiz Alçayır'a konuştu: “Ben de yerelden geliyorum..."

Yılmaz Özdil:Nasıl ki kel'e kel diyorsam AKP'lilere de “Badem Bıyık“ diyorum

Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı...Hürriyet Gazetesi geleneğine göre özel bir yeri olan 3. sayfada gündeme dair konuları ele alan Usta Kalem Yılmaz Özdil, röportajında, gazeteciliğin, kendisine özel bir statü yüklemediğine işaret ederken, “köfteci olsaydım, en iyi köfteci olmayı hedeflerdim “ cümlesinde, gazeteciliğin, diğer mesleklerden ayrıcalığı olmadığının altını çizdi.

Yanıtlamasını istediğim ilk soru “yavşak” konusuydu. O yüzden söyleyişime de öyle başladım, “okur, size yavşak mesajını ilettiğinde ne hissettiniz, üzüldünüz mü?”
 

Yılmaz Özdil- “Yoo..Okurun ne hissettiği ya da gösterdiği tepkiyle ilgilenmem. Ben okura karşı özel şeyler hissetmem. Gördüğümü yazarım. Beğenip beğenmemesi okura kalmış.”
 

Cengiz Alçayır- İyi de, Gezi olaylarının başladığı günlerde eşiniz rahatsızlanmıştı ve iki gün izin istemiştiniz. Ondan sonra size bir sürü hakaret mesajları geldi. Etkilenmediniz mi?
 

Özdil- “ O yazıdaki amacım, ülkenin ruh halini gösteren bir tabloydu. Sevgiyle-nefret arasındaki çizginin ne kadar inceldiğini gösteren durumdu yani... O yüzden yazdım, yoksa kişisel değildi.”
 

Alçayır- Halk için mücadele ettiğinizi düşünüyor, sonrasında da değmezmiş filan diyor musunuz?
 

Özdil- “Öyle bir mücadele içinde değilim. Elimde bir köşe var, gördüğümü yazarım. Beğenirsin, beğenmezsin alırsın, almazsın o senin bileceğin iş.”
 

Alçayır- Yazılarınızı kaleme alırken, felsefi ya da mizahi yönüne mi önem veriyorsunuz?
 

Özdil- “Benim köşemin gereği, gazetenin üçüncü sayfasında günlük popüler konuların ele alınmasıdır. Bu, Hürriyet’in geleneğidir. Benden önce yazanlar, Oktay Ekşi, Rauf Tamer, Bekir Coşkun da bu geleneği sürdürenlerden... Ya bugün en çok konuşulan ya da yarın en çok konuşulacak konuları ele alıyorum. Dolayısıyla konuları seçerken, ben değil, ülke belirleyici oluyor. Ben sadece kendi görüşümü ortaya koyarım. Okur anlamında senin ne düşündüğün, şöyle yazarsam kızabilirler ya da tepki gösterirler gibi bir otosansür içinde değilim.”
 

Alçayır- Halk ile sistem arasında sıkıştığınızı, üzerinizde bir baskı olduğunu hissediyor musunuz?
 

Özdil- “ Hiç hissetmedim...Üzerimde böyle bir baskı olursa zaten yazmam olur biter. Beni, siyasetin günlük tenkitleri, öfkeleri hiç ilgilendirmez.”
 

Alçayır- Siyasi bir görüşünüz var mı, sıkı bir CHP’li misiniz?
 

Özdil- “Kemalistim.”
 

Alçayır- Tamam da, Kemalizm’i temsil eden bir parti var mı şuan?
 

Özdil- “Yok. Şuan yok bence...”
 

Alçayır- Kemalizm tehlikede mi?
 


"AKP GİDİYOR MUSTAFA KEMAL AYAKTA"
 

Özdil-
 “Tam tersine...  AKP’nin yanlış politikaları yüzünden bu ülkede Atatürk düşmanlığı yapılıyor. Atatürk düşmanlığı yapıldığı için kabuk kalktı, altından sağlam cilt çıktı. Çünkü bizim yaş kuşağımız böyle bir tehlike görmediği için laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir tehdit altında olduğunu düşünmedi. Önceki  iktidarlarda da ekonomik ve sosyal anlamda birçok hatalar yapıldı ama Atatürk düşmanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti tehlikesi yoktu. Bu yüzden bizim yaş kuşağımız ve bizden öncekiler bu duruma kafa yormuyordu. Ama bugünkü gençliğe baktığımızda, gazeteci olarak gördüğüm, üniversite, lise hatta ortaokul seviyesinde çocuklarda gençlerde inanılmaz bir Mustafa Kemal merakı olduğudur. Onlar, bizim gibi salatalık olmamak için, anlamaya, öğrenmeye ve kavramaya çalışıyor. Bizim kuşak geri zekâlıdır. Böyle olduğu için, Türkiye bu sonuca vardı.  Bu Gezi Parkı  olayı bunun bir tezahürü. Gezi parkına katılan gençlerin ne kadarı Atatürkçü ne kadarı CHP’li, MHP’li ,ya BDP’li olduğunu bilmiyorum. Mutlaka AKP’lilerin de çocukları da vardı orada. Mesela AKP borazanlığı yapan bazı gazetecilerin çocuklarının orada olduğunu biliyorum ben... O, kendisini Mustafa Kemalci olarak tarif etmiyor ama Atatürk Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu bir vizyon var. Bunu doğru algılarsan, bunun adı Kemalizm... Bugün Kemalizm, 11 yıldan bu yana Türkiye’de diktatörlük tek tipçiler statükoculuk gibi kelimelerle yaftalanmaya çalışılıyor. Vardığımız sonuç ne? AKP gidiyor Mustafa Kemal ayakta... Çağdaşlıkla mücadele edemezsin. “
 

Alçayır- Cidden gidiyor mu?
 

Özdil- “Tabii... Bu kaçınılmaz, iktidar dut gibidir... Çağdaşlıktan kastım illa senin gibi düşünen batıcı düşünen manada bir şeyden bahsetmiyorum. Türbanlı kız çocuklarının üniversiteye girmesini yıllardır Türkiye’de engellemeye çalıştılar. Bu, anti çağdaşlıktır. Yani çağdaşlık, mesela Müslümanlık sadece kafayı örtmek olmadığı gibi çağdaşlık da sadece başı açık kızları üniversiteye sokmak değildir. Neticede başörtülü kızlar kazandı. Neden? Çünkü doğrusu oydu. Çağdaşlık böyle bir şeydir. AKP pek çok yönden çağdaşlığa aykırı davranıyor.”
 

Alçayır- Sizce bunu bilmeden mi yapıyorlar yoksa kapasiteleri mi bu kadar?
 

Hepsini çok iyi tanımıyorum ama bir Ali Babacan’ın, Başbakan ile aynı fikirde olması bana göre mümkün değil. Veya bir Mehmet Ali Şahin ile bir Cemil Çiçek ile Ertuğrul Günay’ın aynı kafada olması bence imkansız...Bülent Arınç ile Egemen Bağışı’n aynı kafada olması bence imkansız... Bunları da iktidar çimentosu olarak görüyorum. İktidar çimentoları, iktidarken çok sağlamdır, gitmeye yakın çok gevşektir bu daha önceki iktidarlarda da hep böyleydi...”
 

Alçayır- AK Parti giderse yerine hangi parti gelecek, alternatifi var mı?
 

Özdil- “Orası beni ilgilendirmez...”
 

Söyleşinin ortalarında Özdil’in bam teline basan soru sorduğumu, yanıtını öfkeli verdiğinde hissediyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bazı köşe yazarlarının boğaz manzaralı mekanlarda ellerinde viski ve puroyla yazı yazdıkları iddiasını hatırlıyorum, “siz nerde, nasıl yazıyorsunuz” diye soruyorum.
 

"BOĞAZDA YALAN SÖYLEYEN DİNCİ HAKİKATEN GÖRDÜM"
 

Özdil- 
“İçkimi içerim, puro içmem, her İstanbullu kadar boğaza giderim. (Özdil, bundan sonrasında bir nebze öfkeli detaya girmeye devam ediyor.) Bu bahsettiğiniz iddia, klişe bir tabir. AKP’nin çok sık kullandığı bir tabir. Ama gördük ki, ellerine geçen ilk fırsatta boğazda ilk mekanı kendileri açtı. Alkolsüz mojito falan içmeye boğaza gidiyorlar Dolayısıyla, insanları eleştirdikleri konu, en çok özlemini duydukları konu, ve ellerine geçtikleri ilk fırsatta onu yaptılar.  Dolayısıyla insanları eleştirdikleri konu en çok özlemini duydukları konu. Ve ellerine geçen ilk fırsatta onu yaptılar. 31 yıllık gazeteciyim, boğazda, elinde viski puroyla yazı yazan gazeteciye şahit olmadım ama boğazda yalan söyleyen dinci hakikaten gördüm.”

 

Alçayır- Taraf mısınız, daha açıkçası şöyle sorayım, objektif olduğunuza inanıyor musunuz?
 

 

"SABAH AKŞAM İFTİRA ATAN GAZETECİLER VAR"


Özdil-
 “Gazetecilik, objektif bir meslek değil. Bana göre doğru olan sana göre yanlış, bana göre yumuşak olan sana göre sert olabilir. Yalnızca benim için geçerli değil bu herkes için böyle. Fikir sübjektiftir. Haberi oluştururken kullandığın kavramlar objektiftir. Önemli olan, ahlaklı, yalan söylemeden, iftira atmadan haber yapmaktır. Bu, doktor için de böyledir, piyango satıcısı için de, bir avukat için de...Gazeteciler, kendilerini, basın ilkeleri vesaire gibi ambalajlarla toplumdan farklı bir yere koyarak menfaat sağlamaya çalışıyor. Diğer mesleklerden hiçbir farkı ve ayrıcalığı yoktur gazetecinin. Gazeteci, hukuka, ahlaka uygun, doğru bildiğini yapmak durumundadır. Yalancıdan, iftiracıdan gazeteci olmaz. Ancak sabah akşam yalan yazıp iftira atan gazeteciler var bu ülkede...

  

Alçayır- Yerelkulis okurları merak ediyor ve ısrarla sormamı istedikleri birkaç soruları var. Misal, ‘Yılmaz Özdil hala nasıl Hürriyet’te yazı yazabiliyor’ merakındalar...

 

Özdil- “Onu, patronum Aydın Doğan’a soracaksın. Ben, hukuka uygun yazıyorum. Ama benim patronuma 1 milyon dolar ceza kestiler ve tamamen hukuksuz... Gazetecileri işten attırıyorlar, insanların ekmeğiyle oynuyorlar. Benim köşemde yazdığım yer çok güçlü bir yer. Yalaka diye tabir ettiğimiz gazetecilerin nerdeyse tamamı Hürriyet’te yazmak istedikleri için, bu gazetenin en çok okunan yazarlarını işten attırmaya çalışıyor. Bütün mesele bu...Bu gazetede sadece Yılmaz Özdil değil, Mehmet Yılmaz, Sedat Ergin, Yalçın Doğan, Yalçın Bayer, Ege Cansen, Erdal Sağlam gibi isimleri arttırabiliriz namuslu yazarlar var. Ben, en çok okunabilir, yazılarım, internette dolaşabilir. Bu yüzden sadece bir kişiden söz ediliyor gibi gelebilir. İsimleri tek tek sayabilir, saymadıklarımı rencide etmek istemem ama Vatan Gazetesi’nden Ruhat Mengi, Mustafa Mutlu, Milliyet’te Fikret Bila, Melih Aşık gibi namuslu gazeteciler var. Mesele, sadece Yılmaz Özdil meselesi değil, yerel basında, mesela, AKP’nin en güçlü olduğu Rize’de çatır çatır namuslu gazetecilik yapan yerel gazeteciler var.  Türkiye’de sadece bir tek kişi namuslu gazeteci var gibi göstermek AKP’nin ucuz propagandasıdır...”
 

 "HAKARET ETMİYORUM, BADEM BIYIKLAR..."
 

Alçayır- AK Parti’de dört eğilim bulunmasına rağmen, onlardan bahsederken ‘badem bıyık’  tanımlamasını yapıyorsunuz, maksadınız hakaret etmek mi?
 

Özdil- “Hayır, ne hakaret etmesi. Tespit bu. Badem bıyıklar...Badem bıyık yerine kel mi diyeyim. Nasıl kele, kel diyorsak, badem bıyığa da badem bıyık diyorum. Bunda bir şey yok. (Saçları oldukça gür Özdil’in, kel örneğinin ucu bana dokununca keyfim kaçıyor. Badem bıyık sorusunu sorduğum için de kendime kızıyorum.) Şunu da belirteyim, AKP’deki Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nu bir tutamam. Cemil Çiçek ile Bülent Arınç’ı, Mehmet Ali Şahin’i bir tutamam, aralarında bariz fark var...

  

Alçayır- Hiç mi güzel bir şey yapmadı AK Parti, bu kadar sert muhalefeti cidden hak ediyor mu?
 

Özdil- “Bak kardeşim, suçsuzluğuna yüzde 1 milyar inandığım Prof. Mehmet Haberal’i yıllardır cezaevinde yatırıyorlarsa AKP’nin yaptığı hiçbir şey doğru olamaz. Bunu yaptı ama şunu da güzel yaptı filan kıyası olmaz. Bu sadece AKP için geçerli değil, hangi iktidar yaparsa yapsın vebaldir bu. Bu vebale ortak olanlar da o iktidara oy veren seçmenleridir. Mesela ihracat çok güzel diyecekler, ne yapacağız alkışlayacak mıyız? İnsanların hayatı kayıyor kardeşim. Bu işten kanser olan, hapislerde ölenler var.”
 

"HABERAL, SİMGEYDİ" 
 

Alçayır- Haberal suçsuz idiyse neden onu içeri aldılar, Haberal simge miydi?
 

Özdil-  Simgeydi tabii... Mesela bir gazeteciyi, Mustafa Balbay’ı içeri atıyorsun, aslında arka planda bütün gazetecileri korkutmayı amaçlıyorsun. Bir tane sendikacıyı alıyorsun, diğer sendikacıların tamamını susturuyorsun. Bu yaptıklarıyla  bazı sektörlerde başarılı oldular. Cem Uzan’a bir operasyon yapıyorsun bütün iş dünyası susuyor ...Bunun gibi, kişilerle ilgilenmekten çok meslek gruplarıyla ilgilenmek lazım ama tamamen başarılı olamadıklarını söyleyebilirim...”
 

Alçayır- Yine bir okur sorusu, ‘Muhalefetin hiç mi eksikliği yok, neden muhalefeti de eleştirmiyor” sorgulamasını yapıyorlar.
 

Özdil- “Çok yazdım, çok eleştirdim muhalefeti. Yazılarım ortada. Hatta okuduğunu anlamayan bir CHP Milletvekili hapis cezası almam için beni mahkemeye verdi. İsmini de yazdım köşe yazımda, Sezgin Tanrıkulu...Bunlar, okuduklarını da anlamayanlardan. Benim yazılarımı takip edenler, iktidar-muhalefet ayrımı yapmadığımı görürler...”
 

 "İLLE DE GAZETECİ OLMAK DİYE BİR DERDİM YOKTU"
 

Alçayır- Özel hayatınız, kişisel bilgileriniz de adeta sır gibi, “Google” bile fazla bilgi vermiyor. Klasik soruyu yönelteyim bari, “Yılmaz Özdil kimdir..”
 

Özdil- Galiba akranız. ..İzmirliyim. (1965)- İzmir Atatürk lisesi, ardından Ege Üniversitesi  Basın Yayın Yüksek Okulu gazetecilik Bölümünü okudum. Babam, Yeni Asır Gazetesi’nde şofördü, benim de sigortalı bir işe ihtiyacım vardı. Aslında gazetecilik benim tercihim değildi, illa da gazetecilik yapayım diye bir derdim yoktu. Bizim dönemimizde önce tercihlerimizi yapıyorduk, puan, nereye denk gelirse orayı kazanmış oluyorduk. Benimki gazeteciliğe denk geldi. Babam da bir torpil yaptı ve Yeni Asır’da Ofis boy, Ege muhabiri olarak işe girdim. Okurken paraya ihtiyacım vardı çünkü...Babam Pınar Süt’te çalışsa oraya girerdim. Zaten gelişmiş bir ülkede yaşasaydık gazetecilik de yapmazdık.
 

 Alçayır- Aile yaşantınız, eşiniz çocuklarınız?
 

Özdil- Eşim Hülya Hanım ile Üniversitede tanıştım. Eczacılık Fakültesi mezunu ama benim yüzümden eczacılık yapamıyor. Bir kızım var, Pelin...
 

Alçayır- Yeni Asır Gazetesi demişken, yine bir Yerelkulis okur sorusu, “Özdil, geçmiş yıllarda bir toplumsal haberi  ‘Düşmanı denize döktük” başlığında manşet yaptı. Düşman dediği, polisten kaçan sivil göstericilerdi, şimdi ne oldu da sürekli polisi eleştiriyor” şeklinde. Gerçekten böyle bir manşet attınız mı?
 

Özdil- “Asla böyle bir şey söz konusu değil...Böyle bir haber yapmadım. Doğru değil...”
 

Alçayır- Ciddi manada ölüm tehditleri alıyor musunuz*
 

Özdil- “Yazmamak koşuluyla söylüyorum...

Alçayır- En çok merak edilen soru, "yazılarınızı tek başına mı yazıyorsunuz, yoksa bir ekipten mi yardım alıyorsunuz? Çünkü içindeki bilgiler araştırmayı gerektiriyor. Bir imamın bile seceresini birkaç günde bulabiliyorsunuz...."

Özdil- Ben yazıyorum, bu masada...31 yıllık gazeteciyim, deneyimlerim bilgilerim var...
 

Alçayır- Yakın zamanda bir kitabınız daha çıkacak. İsmini, şimdiden bizimle paylaşır mısınız?
 

Özdil- “Yayıncı kuruluşla bu konuda anlaşmam olmamış olsaydı seve seve ilk kez sizinle paylaşabilirdim. Ancak kitap konusunda şuan bir şey söyleyemem. Zaten yakında çıkacak...
 

Alçayır- Bu da benim mesleki ve kişisel merakım. Sizinle röportaj yapmak isteyen çok sayıda gazeteci ve TV yayıncısı olduğunu biliyorum. Yerel bir gazetenin röportaj teklifini nasıl oldu da bu kadar yoğunluğunuz arasında kabul edebildiniz?
 

Özdil- (Gülümseyerek...) “Ben de yerelden geliyorum..."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum