Seçil Erus

Seçil Erus

NASIL BİR EĞİTİM?

NASIL BİR EĞİTİM?

Dilimizden düşürmediğimiz bir sözcük eğitim.       
 Ne zaman başımıza bir dert musallat olsa önce eğitim diye feryat ediyoruz hepimiz.
Kaba sabalıklarımız, bilgisizliklerimiz, beceriksizliğimiz, sevgisizliğimiz, saygısızlığımız, yüksek sesle bağıra çağıra konuşmalarımız, yerlere tükürmelerimiz, çevremize ve başka yaşamlara ve doğaya hoyratlığımız, açgözlülüğümüz, günü gün edişimiz, hesapçılığımız, çıkar ilişkilerimiz, güce-güçlüye tapınma hastalığımız, kayıtsızlığımız, umarsızlığımız, boşvermelerimiz değil mi ki hep bu eğitimsizliğimiz yüzünden.           

Ama bu kadar çok teleffuz etmemize rağmen çözemiyoruz bir türlü eğitimle sorunumuzu.
Geçtiğimiz haftalarda ünlü sosyologumuz Şerif Mardin bile “öğretmenin yenilgisinden söz edivermedi mi?”      
Öğretmenin yeniligisi öğrencinin yenilgisiydi.
Kocaman diplomalar, niteliksiz mezunlar…       
İnsan gibi insan olmayı zulmetmemeyi, hak yememeyi, ahlâklı, dürüst, çalışkan, düşünen, sorgulayan bir birey olmayı öğretemez miydi bir öğretmen?
Nasıl bir eğitimci? boyutunu yazma işi inşallah gelecek haftaya.  
1980’li yıllardan beri her yeni gelen Milli Eğitim Bakanı eğitim sistemimizin çöktüğünü, sistemin ihtiyaçlara cevap veremediğini, mutlaka köklü değişiklikler yapılması gerektiğini söyleyip durdu. Kimilerinin ömrü bu değişimi tamamlamaya yetmedi, kimileri de bu eğitim işini öğrenciler üzerinde bir deneme tahtasına çevirdi.  
İş dünyası okulların beklenilen özelliklerde insan gücü yetiştiremeyişinden, mezun öğrenciler ise okulların kendilerini yeterince girişimci, yaratıcı ve üretken kılamadığından dert yakınıp durdu.
ÖSYM Başkanı Yarımağan bile 2006 ÖSS’de sınava giren adayların yarısının basit dört işlemi bile yapamadıklarını belirtti ve  “ İşte eğitim sistemimizin düzeyi” deyiverdi.
Geçmiş yılların sonuçları gösteriyor ki; 2001 yılından beri ÖSS’de sıfır puan alanların sayısı yükseldi. 2000 yılında 9 bin 322, 2001 yılında 9 bin 319, 2002’de 8 bin  819, 2003’te 26 bin 448, 2004’te 32 bin 177, 2005’te 57 bin 163, 2006 ÖSS’de 25 bin, 1 milyon 615 bin kişinin girdiği 2007 ÖSS’de 47 bin genç sıfır puan çekti.  Yani bu öğrenciler doğru yanıt verdikleri soruların en az dört katı kadar da yanlış cevap verdiler.    
1 milyon 644 bin 73 gencin iyi bir gelecek hayaliyle 180 dakika boyunca ter döktüğü pazar günkü Öğrenci Seçme Sınavında da sonuçlar açıklandığında kimbilir ne istatistikler çıkacak karşımıza.
Liselerin neden niteliksiz mezunlar yetiştirdiği, dersane masrafını karşılayamayan ailelerin çocuklarının üniversitede okuma haklarının neredeyse ellerinden alınmış olması üzerine kimse kafa yormayacak yine. 
İş dünyası okulların öğrenmeyi öğrenmiş mezunlar vermesini arzuluyor.                                         
Okuma yazmayı öğrenmek, bazı bilgilerle yüklenmiş olmak mezunların iş dünyasında başarılı olmasına yetmiyor.                           
İlk okulda başlayan, lise hatta üniversitelerimizde bile süregelen ezberleten, not almaya ve geçmeye endeksli sistem  öğrencileri bilgi üreten değil bilginin amelesi haline getiriyor.
Öğrenilen bilgilerin neredeyse bir ömür boyu değişmediği bir dünyada bazı bilgileri sanki kutsal metinlermiş gibi ezberlemek belki anlamlı olabilirdi. Ancak günümüz dünyasında edinilen bilgi ne kadar kapsamlı ve geçerli olursa olsun, 1-2 yıl içinde yeni bilgi birikimi yüzünden yetersiz ya da tamamen geçersiz hale geliyor. 
Kolay sınıf geçme sistemini bir başarı gibi sunanlar dişilinin çarklarından çıkan mezunları artık sorgulamak zorundadır. 
Bir çok genç fikirsiz, idealsiz savrulup durmaktadır.
Çoğunluk değil niteliğin önemli olduğu unutulmamalıdır.
Eğitim, bir kazanç ve siyasi çıkar kapsı olarak düşünüldüğü sürece, gençlerimizin hayata başarılı olması veya sorunlarına çözüm bulması da mümkün değildir.   
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seçil Erus Arşivi