Sevim Güney

Sevim Güney

O adam Atatürk’tü

O adam Atatürk’tü

Bulgaristan’a ateşe olarak atandığı sırada şöyle bir olaya tanık olur.
Büyük bir otelin bahçesinde otururken, ayağında çarık, başında şapkası ile içeriye bir köylü girer.   

Orada bulunan herkes dikkat kesilmiş, adama bakmaktadır. Garsonlar hemen adamın yanına gidip, burayı terk etmesini ve ona servis yapamayacaklarını söylerler. Oysa adam, o otelin bahçesine yanlışlıkla girmiştir, zaten şaşkındır. Fakat garsonların oradan hemen çıkmasını istemeleri onu daha da şaşırtmıştır.
Köylü, oturmaya devam eder. Garsonlar başa çıkamayınca çaresiz, otel müdürünü çağırırlar.

Köylü onlara şöyle der; “Bulgaristan benim alnımın teriyle, benim ürettiğimi yiyerek geçiniyor. Paramı ödedikten sonra neden buradan gideceğim ki?”
Otel personeli polisi arar ancak nafile. Köylüyü otel bahçesinden çıkaramazlar.
Kendisi de bulunduğu yerde olayı izlemektedir. 

Arkadaşına olayı anlatırken şöyle der; “İşte Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum. Bizim köylümüzde bu adamlar gibi kendinden emin ve hakkına sahip çıkmalı. Köylümüz yurdun efendisi olmadıkça, Türkiye ilerleyemeyecektir.”
Köylüsünü, çiftçisini, milletine böylesine değer verip yüceltmeye çalışan adam,
İşte o adam Atatürk’tü…
***
Bir ülkenin gelişmesinde, müziğin, sanatın ve sanatçının çok önemli olduğunu biliyordu. Onun tek derdi, Ülkesini en üst medeniyet seviyesine taşımaktır.
Yine Sofya’daki görevi sırasında, duvarlarda Bizet’in “Carmen” eserinin gösterileceğini duyunca çok şaşırır. Bulgaristan’da opera binasının olabileceğini bile düşünmemiştir.
Dostuna iki bilet temin etmesini rica eder ve birlikte operayı izlemeye giderler. 

Dekorlar ve sahne beklentisinin çok üzerindedir. Opera’ya hayran olduğu kadar, opera izleyicisine de hayran olmuştur.
Opera’ya ara verildiğinde, Çar Ferdinand Mustafa Kemal’e büyük bir nezaketle sorar;“Operamızı nasıl buldunuz Mösyö?”
Mustafa Kemal:“Olağanüstü güzel,” diye yanıtlar.
Ve izlerken operanın muhakkak kendi Ülkesinde’de olması gerektiğini düşünmeye başlar. Çünkü,  müziğin birleştirici gücü olduğuna inanıyordu. Ona göre klasik müzik ve opera müziğin üst düzeyiydi. Çok sesli çağdaş Türk müziği ve operasının, Ülkeye girmesi yolunda çoktan hayaller kurmaya başlamıştı bile… 
Gece gösteriden sonra evlerine dönüp, arkadaşı Şakir Zümre ile odalarına çekilirler.
Fakat, Mustafa Kemal’i bir türlü uyku tutmaz. Dayanamaz ve sonunda arkadaşı Şakir Zümre’nin kapısını çalar.
Seslenir; “Şakir, uyumuyorsan biraz konuşabilir miyiz?”

Daha kapıdan girer girmez Mustafa Kemal, büyük bir heyecanla operayı anlatmaya başlar. 
Ve sonra şöyle der; “Neden bizi yendiklerini şimdi daha iyi anlıyorum Şakir,” 

Şakir Zümre, yarı uykulu ve şaşkındır. “Savaşın ve yenilginin operayla ne gibi bir ilişkisi olabilir ki”, diye düşünürken, Mustafa Kemal heyecanla konuşmaya devam eder;
“Şakir, bu ülke bu müzisyenleri ne ara yetiştirdi? İnanamıyorum, opera binaları bile var. Hem de binanın olağanüstü bir mimarisi var. Bizden ne kadar ilerideler. Şimdi bizi Balkan Savaşı’nda neden yendiklerini daha iyi anlıyorum.”diyordu. Opera önemli iş, artist gerekli, müzisyen gerekli, dekor gerekli.”
Ve en sonunda bir dilekte bulunur; “Acaba bizim de bir operamızın olacağı günü görebilecek miyim?”

Kim bilir, belki o gece kafasında bir opera binası tasarlayıp, yerini bile belirleyip, izlemiştir diye düşünüyorum. 
Sanata, sanatçıya bu kadar değer veren, Milletini en ileri seviyeye taşımaktan başka arzusu olmayan o adam,
İşte, o adam Atatürk’tü.
***
Yıl, 1927 Ankara
Ulu önder Atatürk, Türk Milletine şöyle sesleniyordu;
"Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu gibi yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, selçuklu ve osmanlı'yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil, yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.
Ayrıca unutmayın ki, o gün geldiğinde, her bir taraf diğerini dinsizlikle ve vatan hainliği ile suçlamaktan geri kalmayacaktır."
    ***
Böylesine ileri görüşlü, milletini korumak adına, tehlikelere karşı yıllar öncesinden uyarmaya çalışan, bazılarının ilkelerini hala anlayamadığı, o büyük adam,
İşte o adam Atatürk’tü.
***
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sevim Güney Arşivi