Fatma Sarıbıyık Yıldırım

Fatma Sarıbıyık Yıldırım

Odunu bol memleketin şizofren kentindeyim

Odunu bol memleketin şizofren kentindeyim



Bu yazıyı yazdığım şu saatlerde onca dert, tasa, sıkıntıya rağmen, ülke gündemini meşgul eden onca meseleye karşın ben nedense garip bir biçimde neşeliyim. Pek böyle olmam aslında. Garipsenen bir olumlu ruh hali içerisinde olsam da bunu pek yansıtmamaya gayret ederim. Havalar çarpmış olsa gerek.. Bu sefer saklayamıyorum. 
Bahar geldi, güneş açtı da ondan oldu sanırım. Yazının başlığına bakan siz değerli okurlar, çıldırmış olabileceğimi düşünebilir. Ama ben ciddiyim. 
Neden böyle bir başlık seçtiğimi merak edenleriniz illa ki var. Köşe yazıma başlamadan önce elimden geçen son iki haber, aklıma yukarıdaki cümleyi getirdi ve tebessüme neden oldu. 
AK Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş Rumeli TV’de program konuğu oldu. Biz bölge gazetecileri de davetliydik. “Koşun” dedi program yapımcısı Mehmet Mert. “Sizin Silivri’den konuk var, hep birlikte terletelim”
Kambersiz düğün olmaz ya, koştum vallahi ne yalan söyleyeyim… 
O sohbet esnasında geçti bu ruh hastalığı hali. Şizofreni teşhisini orada koydum Silivri için. 
Yıllardır bu ilçenin derdi ne diye düşünür dururdum. Karakaş anlatırken bir ruh sağlığı uzmanı edasıyla dinledim. 
“Silivri’nin tek bir kimliği yok” dedi Karakaş… “Denizi ile turizm kentiyiz. Fabrikaları ile sanayi kenti. Biraz köylere doğru kayarsak tarımı da geliştiririz. E üniversiteler ile de kültür kenti olabiliriz. Yıllardır aranan kimlik sorununu özetlersek bu kentte bir kimlik mozaiği yaratabiliriz”
Şak diye koydum teşhisi.. 
Silivri’nin derdi belli. Şizofreni… 
Bunalıma girdi koca kent vallahi. Bir yanı turist ister, öbür yanı kültür, üniversite, bilgi.. Arada da canı turizm çeker ama en iyisi sanayi… 
O kimlikten öbür kimliğe sürüklenirken de ruhu çıkmazlara girince al sana teşhis işte. Bu kentin sorunu şizofreni… 
Bu Rumeli TV muhabbetini yazdım koydum kenara da arkasından gelen haber daha bir ilgimi çekti. Orman İşletmeleri Çatalca Müdürünün bir konuşmasında tanık oldum. İnanamazsınız. Türkiye, ağaçlandırma konusunda Avrupa’da resmen birinci, Dünya’da ikinci sıradaymış. Odunun kaynağı belli oldu. Ben diyordum var bir keramet diye… Meğer tek sorumlusu TEMA Vakfı imiş. Verdiler tohumu, filizi toprağa, odundan geçilmez oldu bu coğrafyada…
Ama olsun… Ağaç iyidir. Odunu sev, ağacı koru gibiydi sanırım o söz. Tam hatırlayamadım şimdi… 
Bu enerji dolu, fırlama hallerime bakmayın siz. Şaka yahu, şaka… 
Güneş açtı ya, ondandır aklımdan geçen bunca muzip düşünce… 
Yoksa çok şükür odunumuzdan da yok bir şikayetim, turizmimizden de, sanayimizden de, üniversitemizden de, tarımımızdan da… 
Velhasıl güzel bir programdı Rumeli TV’de gerçekleştirdiğimiz… Karakaş da iyiydi… Meslektaşlarım da öyle… 
Arada bir yapmak lazım böyle. Siyasileri alıp karşımıza sormak lazım aklımıza hergele’ni her geldiğinde… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Sarıbıyık Yıldırım Arşivi