Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Protokol ve Çengelköy bademi!

Protokol ve Çengelköy bademi!

İlk söylenişte portakalı hatırlatmasına rağmen asla bir meyve değildir, hatta meyveye benzer çağrışım yaptıran tat itibariyle bek bir benzerliği olmamakla beraber Çengelköy bademide denilen lakin kartlaşınca adı hıyar olan meyveye biçim olarak çok benzemekte olup bu hıyarlaşan guruba dâhil olmak isteyenler ise toplumumuzda hiçte azımsanmayacak kadar bir kuru kalabalık teşkil etmektedirler.

Sinemaya Tiyatroya gidersin sağa sola bakar kimsecikleri görmeyince ön koltuk boş dersin, özel bir gündür ve oyun biletsizdir, birde bakarsın “protokol”. Bir yere girecek olursun “buradan değil burası protokol kapısı” diyen sert bir sesle karşılaşırsın.

Kalkıp yemek yiyecek olursun, sevinirsin cam kenarında masa var diye, bir kart ses daha: “Burası protokol”. Birilerine iktidar, güç ve statü kazandırmak için başka bir yerlerini yırtan bir toplum var mı bilmiyorum.

Dernek, Cemiyet veya Siyasi Parti yemeği vardır vermişsindir onca para, dersinki biraz erken gideyim de güzel bir yerlerde oturayım, Ama heyhat içeride görevlilerden başka kimse olmamasına rağmen oturacak yer bulamazsın.

Ön sıralar en büyüğe, Onun arkası ondan bir küçüğe, Onun bir arkası ondan bir küçüğün bir küçüğüne, Onun arkasının arkası onun bir küçüğünün bir küçüğünün bir küçüğüne, Daha arkası ise en küçüğüne ayrılmış kapı önleride sana kalmıştır!

Bir yerlerde bir kurum başarılı bulduğu gazeteciler ödül dağıtacaktır.

Yine aynı terane uygulanır.

Ön sıralar yine en büyüğe, onun arkası ondan bir küçüğe, onun bir arkası ondan bir küçüğün bir küçüğüne, onun arkasının arkası onun bir küçüğünün bir küçüğünün bir küçüğüne, daha arkası ise malum en küçüğüne ayrılmış kapı önleride ödül alacak olan gazetecilere kalmıştır! Beyefendiler ise Tahtakale mercandaki atölyelerde Çin malından mamul tanesi 5 liralık ucuz yollu plaketler ile ertesi gün en ucuz tarafından tüm gazetelerde boy gösterirler.

2004 yılının yaz aylarıdır. Avcılarda sünnet töreni yapılacaktır sanatçımız ise Yıldız Tilbe’dir ortalık yerde durmuş hem izliyor hemde birkaç fotoğraf alıyorum.

Ön koltuklar Belediye başkanı, Kaymakam, Komutan, Emniyet müdürü ve etrafına da yardımcıları ile belediye meclis üyeleri dizilmişler arka ikinci sırada ise iktidar ve ana muhalefet partisi ilçe yöneticileri vardır.

Bir şey dikkatimi çekti bir kadınla organizasyon görevlisi arsında bir tartışmadı sürüyor, Kulak misafiri oldum kadın diyor ki benim eşim “Polis Memuru” bende önde oturacağım! İşte bizim memleketimiz işte bizim protokolümüz böyle olur.

Bizde dedik bu protokol ne menem şeymiş bir araştıralım bakın ne çıktı karşımıza!

Protokol dilimize eski Latince ve Yunancadan geçme bir sözcükmüş!

Daha doğrusu :’Proto’ ve ‘Kolos’ sözcüklerinin birleşmesinden türeme bir deyimmiş.

Lügat anlamıyla “Proto” birinci demek “Kolos” ise g.t ün çoğulu. Sözcük anlamlarını birleştirdiğimizde ise deyimin tam
karşılığı “önde gelen g.t ler” olarak karşımıza çıkıyor.

”Kolos” sözcüğünün zamanla çoğul eki olan (os) deyimden atılmış, geriye “Protokol” yani “önde gelen g.t” lafı kalmış.
Toplum içinde hasbelkader yükselip de protokole giren bazılarının zamanla “müsait bir yerlerinin” kalkması da bundandır diye düşünülmektedir.

Bunların bazılarının malum yerleri hayatlarında bir kez koltuk görürler, gördüğü koltuğun tadından olsa gerek o yerlerinin hep koltuğa ait olduğunu sanırlar, işin garibi o günün kesatlığı yüzünden Abdurrahman çelebi olduklarını unutmuşlardır.

Bu müsait yeri koltuğa alışık ama koltuğun ağırlığını taşıyamayan kerameti kendinden menkullerde kendilerini hiç bitmeyen protokol sanırlar.

Gittikleri yerin sürekli gündeminde olmanın yolunu ararlar, hiçbir şey bulamazlar hep geçmişte kalan koltuğun düşük ısılı hararetini anlatır dururlar.

Bu abdurrahman çelebiler bazen ücretli davetiyelerle verilen etkinliğe giderler, girişte bileti unuttuk derler, ertesi günde utanmadan bileti iade ederler. Kendilerini haklı çıkartmak içinde “ yaaa hem veriyorlar hem alıyorlar”  dedikodusunu çıkartırlar.  Veya geleceğini beyan ederek çevreye hava atmak için dünya kadar yer ayırttırlar, gelmeyince de “gelmediğimiz davetin bedelini mi ödeyeceğiz” diye kıvırır bu önde gelenler.

Bu protokol belası bizim buralarda ise işte böyle uygulanır; eşitsizliği her daim hissettiren popo yerleştirmek için ayrımcılık torpili olmuştur, gerisine gayri ne diyem (!)

Ben ne yapıyorum biliyormusunuz? Hiçbir özellik aramadan bulduğum yere oturuyorum! Buda güzel değilmi? Tavsiye ederim sizde yapın...

*Eski bir yazımın güne uyarlanmış hali.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Hınıslı Arşivi