CHP'den başka toplanacağımız hiçbir yer yok

CHP'den başka toplanacağımız hiçbir yer yok
Bağcılar'ın yakından tanıdığı bir isim olan Seydali Güneş, CHP'den milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Özellikle kendini solda gören partilerin bir araya gelme zorunluluğu olduğunu söyleyen Güneş, bu birleşmenin de CHP'de olması gerektiğini belirtt
CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı Seydali Güneş,  7 Haziran'daki genel seçimlerde AK Parti'nin karşısındaki partilerin birlik içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti. CHP ile HDP arasında Almanya – Bavyera veya İngiltere – İskoçya modeli gibi işbirliği yapılabileceğini söyleyen Güneş, “Karşımızda faşizan uygulamaları tavan yapan bir parti var. Cumhuriyet Halk Partisi'nden başka toplanacağımız hiçbir yer yok. Diğerleri kötü demiyorum ama bir faşist parti karşısında bir cumhuriyetçi partinin ayakta kalması çok önemlidir. Sıkıntılı ama önemli bir durum. Bu sıkıntıyı bahane edip sağa sola kaçarsan, ona buna küsersen sonunda yenileceksin” diye konuştu.

 

 CHP'de ön seçim yapılacak olması aday adaylık kararınızı etkiledi mi?

Ben CHP'nin her dönem aktif üyelerinden birisiyim. Bunu dayanarak, buna güvenerek aday adayı oldum. Ve tabi ki ön seçim olmasaydı aday olmayacaktım. Ben Genel Merkez'deki atama mantığının nedenlerini de anlayabiliyorum. Kemal Bey yeni isimler, popülaritesi yüksek isimler, mümkünse sağ seçmeni tatmin etmeye yönelik isimlerin gelmesini dikkat ediyor. Ama o isimlerden biri olan Emine Ülker Tarhan'da olduğu gibi bir disipline kavuşmuyor. Kavuşmadığı zaman da partili olamıyorlar.

 

Ama şöyle de bir durum var. CHP'nin oy oranı belli, bu oyu arttırıp iktidar olmak için sağdan oy almak zorunda. Bu nedenle de sağ tantanstan isimlerin partiye katılmak istenmesi doğal karşılanamaz mı?

Bunlar kamuoyuna yerleştirilmiş yanlış algılar. Doğrusu bu değil. Doğrusu, Türkiye'de iki çeşit insan var. Sağcı ve solcu veya Alevi ve Sünni olarak değil. Batı yaşama biçiminden yana olanlar; Ortadoğu İslamcı yaşam biçiminden yana olanlar... Bunların toplumdaki oranı yüzde 50 – yüzde 50. Sanayi arttıkça, para arttıkça, kapitalizm geliştikçe batı yaşama biçimini isteyenler artar çünkü o evrenseldir. Diğeri yereldir. Ortadoğu yaşama biçimi feodal, köylü, ataerkil bir yaşama biçimidir.  Evrensel değerler  gelişmeye devam eder. Mustafa Kemal sıfırdan almış getirmiştir. Şimdi madem ki para çoğalmış, madem ki milli gelir artmış, madem ki zenginleşme artmış batı yaşama biçimi de otomatik olarak artar. Nitekim Türkiye'de bu oran yüzde 50'dir ama parça parçadır. Bir kısmı CHP'de, bir kısmı BDP'de, hatta bir kısmı MHP'de, İşçi Partisi'ni de buna katabiliriz. Ama AKP Ortadoğu yaşama biçimini isteyenlerin neredeyse tamamının oyunu alıyor. Belki bir küçük bir kısmı MHP'de olabilir. CHP'nin olumsuz yanı bu batı yaşama biçimi isteyenlerin tamamını toparlayacak bir yeni yapılanma oluşturamasıdır.

 

Almanya modeli uygulanabilinir

 

Nasıl bir yapılanma olmalı?

Çok basit... Bunun çeşitli yolları var. Mesela İngiltere – İskoçya modelini Türkiye tartışsa BDP sorunu ortadan kalkar. İskoçya'nın kültürü farklı, dili farklı... Ama İngiltere ile entgere halinde. Hatta geçenlerde ayrılmak için yapılan referandumdan hayır kararı çıktı.

Yine Almanya – Bavyera modeli tartışılsa BDP meselesi halledilir. Bavyera'da iki parti var; CDU ve CSU. Mesela CDU Almanya'nın diğer eyaletlerinde seçime giriyor ama Bavyera'da seçime girmiyor. CSU ise sadece Bavyera'da seçime giriyor, diğer eyalerlerde girmiyor. Ama Alman Parlamentosu'na gittikleri zaman ikisi aynı parti olup CDU olarak hareket ediyorlar. Türkiye'de de bu CHP ve BDP arasında; doğuda ve batıda uygulanabilir. Ama Meclis'e gidildiğinde CHP olarak hareket edilmeli. Sıkıntı burada. Cumhuriyet Halk Partisi batı yaşama biçiminin tamamı demektir. Ama bunu temsil edebiliyor mu, maalesef yetersiz.

 

Ama şöyle de bir gerçek var. AK Parti'nin oyu yüzde 50, CHP'nin oyu ise yüzde 25'lerde.

Türkiye'de faşizan uygulamalarını esas alan, bu yüzden esasında milliyetçi olduğu halde milliyetçiliğini gizleyen bir parti var. Bunun karşısında hiç kimse sağlam duramaz.

 

AK Parti'den mi bahsediyorsunuz?

Evet... Bakın Almanya'da, Rosa Luxemburg'un partisi Hitler karşısında sağlam kalamadı. Bu öyle bir sıkıntılı iştir ki, anlatılması kolay ama uygulaması zordur. Çünkü Hitler'in partisi aktivite kullanmadan bu kadar başarılı olamazdı, ta ki 2. Dünya Savaşı'na kadar. Bugün de AK Parti dediğimiz parti her seçim döneminde bir aktivite kullanarak ancak ayakta kalabilir. Bunun karşısında CHP'nin çok daha etkin olması gerekir.

 

HDP aslan gölgesinde yatıyor

 

Bu seçimde CHP nasıl bir politika izlemeli ki iktidar olabilsin. Ya da AK Parti'nin oylarını azaltsın? CHP'nin ne yapması gerekiyor?

CHP 10 ana dala dayanır, 10 ana besleyici damarı var. Bir batı yaşama biçimi seçmiş olan halk yani cumhuriyetçiler, laikler. İki örgütlü biçimi olan TÜSİAD, üç ordu, dört üniversiteler, beş bürokrasi ağırlıkla da yargı, altı sendikalar, yedi çalışan kadınlar, sekiz sanatçılar entelektüel kesim, dokuz medya ve onuncu da Aleviler. Bunların hepsi ağır darbelere uğratılmıştır. Ve buna liberaller, yeni yetişmekte olan solcular da destek vermiştir. Zannetmişlerdir ki demokrasi getiriliyor. 'Orduya iyi oldu, çünkü o da darbe yapıyor' düşüncesinde olmuşlardır. Ama tüm bu darbeler MİT'in Amerika ile işbirliği ile yapılmıştır. Ordu batı yaşama biçimi her zaman savunmuştur. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi'nden başka toplanacağımız hiçbir yer yok. Diğerleri kötü demiyorum ama bir faşist parti karşısında bir cumhuriyetçi partinin ayakta kalması çok önemlidir. Sıkıntılı ama önemli bir durum. Bu sıkıntıyı bahane edip sağa sola kaçarsan, ona buna küsersen sonunda yenileceksin.

 

BDP'nin politikalarını nasıl görüyorsunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin yarattığı demokratik iklim olmasa HDP politika yapamaz. HDP'nin söylediklerini sadece CHP'liler dinliyor. HDP aslan gölgesinde yatıyor ama kendi gölgesi sanıyor. Sen AKP'ye 4 buçuk sene bastonluk yaptın, onu ayakta tuttun. Aldığın ne, bir şey yok. Aldıysa da CHP dediği için almıştır. Sen bunun bir parçasısın, buna dahil olmaya bak. Ama öyle yapmıyor. Acaba ben bu milliyetçilik akımından ne koparacağım diye bakıyor. Bu işin basit bir tarafı. Şimdi Kürt pazarı diye bir pazar oluşturma şansın var mı? Dünya pazarları entegre olurken 18'nci yüzyıldan kalma bir sloganla nasıl yapacaksın bu işi? Dil üzerinden politika yapılıyor ama teknoloji geliştikçe bütün diller asimile olacak. Dille ilgili işler yerel parlamentoya bırakılır; ikinci dil olarak Kürtçe okutulmak istenirse okutulur. Bu kadar basit aslında. Ama ne yapılıyor, CHP'nin faşist saldırılar karşısında zayıflatılmış haline hücum edilerek solcular soğutuluyor. Zamanın yetmez ama evetçileri şimdi de diyorlar ki, HDP barajı geçsin şöyle böyle...

 

Son dönemde AK Parti. CHP ile ilgili 'paralelcilerle işbirliği yapıyor' eleştirisinde bulunuyor. Bunun etkileri ne olur?

Bunu söyleyen çok ahlaksızlık yapıyor. Başka bir kelime bulamam. Kendi defolarını örtmek için söylüyorlar. Ama CHP liderliği buna etkili bir dille cevap vermediği, halkın anladığı bir frekansla söylemediği için bu böyle görünüyor. Yoksa Cumhuriyet Halk Partisi'nin ne tabanı, ne örgütü ne destek vereni böyle bir işbirliği içindedir ne de sıcak bakar. Ama eğe Fettullahçılar Türkiye'de İslami değerlerin IŞİD gibi kullanılmasına da karşıysa, aferin diyorum ben ona.

 

1989 örneği yaşanabilir

 

Seçim sonuçlarını nasıl öngörüyorsunuz. Ön seçimin de yapıldığı bir CHP 3'ncü bölgede kaç milletvekili çıkarır? Siz kendinizi ne kadar şanslı görüyorsunuz?

1989 yerel seçimlerde kamuoyu araştırmaları Bedrettin Dalan'ı yüzde 80 oy alacak diye gösteriyordu. Ben CHP'nin seçim kazanacağını ilan ettim.

 

Herkes size gülmüştür o zaman...

Dikkatli dinlemediler, ben öyle diyeyim. Bu öngörüyle ilgili birkaç sebebim vardı. Özal'a oy veren mütedeyyin insanlar kızının davulcuyla evlenmesi, Semra Hanım'ın papatya partileri nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Özal'ın danışmanlarının liberallerden seçilmesi de mütedeyyinlerde tepki oluşturdu, 'oyu biz veriyoruz danışmanları onlar oluyor' dediler. Bunun ötesinde Nurettin Sözen'in hemşehrileri olan Sivaslıların nüfusunun çok fazla olması etken oldu. Alevi Sünni ayrımı olmaksızın Sözen için çaba gösterdiler. O seçimde CHP tüm ilçelerde imaj olarak iyi adaylar gösterdi. Profesörler, doktorlar, makine mühendisleri, Fatma Girik gibi isimler... Halk bunlara bir şans vermek gerekir diye düşündü. Bir de Dalan yüzde 80'in üzerinde görüldüğü için onu destekleyenlerin çoğu 'nasıl olsa seçilecek' diye sandığa gitmedi. Yani gidip CHP'ye oy vermedi, hiç evinden çıkmadı. Ben bu seçimde de benzer bir durum yaşanacağını iddia ediyorum. Hepsi CHP'ye oy verecek demiyorum. Bir kısmı MHP'ye oy verecek. Ancak CHP bunu iyi kullanır mı diye kaygılıyım. Çünkü bu çatışmalı ortamda halk yine gidip bildiğine oy verebilir. Çünkü halk tel örgülerle hapsedilmiş durumda. Kemal Kılıçdaroğlu; Mehmet Bekaroğlu ile, Ekmeleddin İhsanoğlu ile o kapıları açacağını zannediyor. Ama bizim bunları bırakıp kendi tarafımıza bakmamız lazım. Ne vereceğimizi tek tek anlatmamız gerekiyor. Uzatmadan, insanları sıkmadan. Eğer uzatırsan anlatılan da kaybolur gider. Yani halkın frekansına göre anlatmak gerek. Sen 100.5'ten yayın yapıyorsun; halk 98.3'ü dinliyor! Dolayısıyla bir çatışma ortamından uzaklaşıp kendimizi anlatmamız gerek. Çünkü AKP'ye oy verenlerin en az yüzde 20'si kararsızdır ve bunlar Batı Karadenizlidir. Biz eğer kendimizi bu yüzde 20'ye doğru anlatırsak iktidar olmamamız işten bile değil.

 

 Çocuklar binalara hapsedildi

Seydali Güneş, “Seçilirseniz İstanbul milletvekili olacaksınız. Size göre burada yaşayan bir vatandaş İstanbul'un sorunları neler?” sorusuna şu cevabı verdi, “Bizim asıl amacımız insanların özgürlüğü, hayvanların ve doğanın yaşam hakkı olmalı. Bunun için İstanbul'a da bu çerçevede bakıyorum ve doğrusunu isterseniz çok kötü uygulamalar görüyorum. İstanbul'da yeni yetişmekte olan kuşağa çok büyük kötülük yapılıyor. Evinden çıkan çocuğun iki sokak gidince oynayacağı parklar olmalı. Bunların olmadığını hepimiz görüyoruz. Çocukların oynayacağı, enerjisini atacağı yerler yok. Çocuklar binalara adeta hapsedilmiş durumda. Bunun dışında doğa hunharca katlediliyor. 3'ncü köprüyü yap ama ağaçları kesmeden, ormanları katletmeden yerin altından git, 20 kilometrede bir viyadüklerle çıkışlar ver. Buradaki ağaçları, kuşları, sürüngenleri, hayvanları yok etme. Tarihi kültürlere de değer verilmiyor. Mesela Topkapı surlarının durumu ortada, bir restorasyon yok. Nurettin Sözen zamanında yapılan restorasyonla duruyor. Taş üzerine taş konulmamış; sanki bunlar Türkiye'nin kültürel mirası değil gibi. Yıkılacak hepsi. Niye, tek nedeni var çünkü evrensel dünya mirasını anlamıyor. Anlasa bile siyaseten işine gelmediği için bu işlere el atmıyor. Oysa bu senin en büyük mirasın, gelmiş geçmiş bütün ecdadın burada yaşamış.”

 

Delikanlının deli tarafı

1946 Tunceli doğumluyum. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Öğretmen kökenliyim. Türkiye'nin birçok yerinde Edebiyat – Türkçe öğretmenliği yaptım. Birçok okulda müdürlük yaptım. TÖBDER faaliyetleri içerisinde bulundum. Siyasi olarak yargılandım, sürgün yedim, meslekten ihraç edildim. Ama ben bunları hayatımın doğal bir parçası olarak sayıyorum. Benim bir artım ya da eksim değil. Normal bir yaşamda delikanlının deli tarafına denk gelen kısımlar. CHP'nin eski bir üyesiyim. Bahçelievler, Küçükçekmece gibi ilçelere bölünmeden önce Bakırköy'de İlçe Başkanlığı yaptım. Bağcılar'da belediye başkan adaylığım oldu. Birkaç dönem kurultay delegeliği yaptım.

 

KELİME OYUNU

Aile: İki eşit insanın bir hayatı tamamlaması

Çocuk: Doğanın devamı

Siyaset: Kazanmak için halkı bölme sanatı

İstanbul: Bir yerde daha bulunmaz

Türkiye: Sevilecek bir yer

Dostluk: Sahte değilse iyidir

Geçmiş: 40'ından sonra geçmişi neyse geleceği de odur

Gelecek: Gelecekte geçmişimize bakarak var oluruz

Muhalefet: Fazla sevmem

İktidar: Güzeldir

CHP: Harikadır

AK Parti: Sevmem

KAYNAK:GAZETE İSTANBUL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.