Tarhan: Asıl muhalefet Fuat Avni

Tarhan: Asıl muhalefet Fuat Avni
Emine Ülker Tarhan, yeni partisiyle 2015 seçimlerine hazırlanıyor. Partinin 61 ildeki örgütlenmesi bitti. Yönetimdeki kadın ağırlığı ise dikkat çekiyor. Tarhan, kadınların siyasette daha aktif olmak istediğini belirtiyor ve sebebini açıklıyor: Çünkü yaşam


Yağmurlu bir Ankara sabahı… Şimdilik ofis olarak kullanılan bir avukat dostun bürosundan içeri giriyoruz. Dünyanın en sade kadını, Anadolu Partisi’nin Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan karşılıyor bizi. Çok güzel bir kadın. Değişik. Anlattıkları ise çok önemli şeyler… Belki de ilk kez kahramanım dediği babasından bu kadar uzun söz ediyor. Ve Türkiye hayalini aktarıyor: “Siyasetin kısır döngüsünü kırmak istiyoruz. Bu gidiş iyi bir gidiş değil, karanlığa gidiş.”

İMECE USULÜ ÇALIŞMA YAPTIK

- Yepyeni bir partinin genel başkanı olarak bizi ağırlıyorsunuz. Örgütlenmeniz bitti mi?
7 Aralık itibariyle 61 ilde ilçeleriyle birlikte örgütlenmemiz bitti.
- Bu büyük de bir finansman gerektirir. Onu nasıl aştınız?
Çok büyük sorun olmadı. O kadar gönüllü insan var ki, kendiliğinden örgüt kurma konusunda gelen, çalışan, elinden geleni yapan… Bizim özel bir maddi katkımız olmadı, kendi aramızda imece usuluyle yürütmeye çalışıyoruz, olağanüstü paralar filan harcamadık, zaten her şey şeffaf.

SİYASETTE YENİ SAYFA AÇTIK
- Kadronuzu sormak isterim?
Her kesime kapımızı açtık, değerlerimiz net. Kurucu felsefeye bağlılık, cumhuriyet değerleri, çağdaş ulus devlet ve demokratik, laik, hukuk devleti. Kadrolarımız yeni yüzler ve hepsinin amacı, sayfayı çevirelim ve yeni bir bölüm yazalım. Orduya kumpasa karşı onurlu bir istifa sergilemiş olan Türker Ertürk Bey var örneğin, Ecevit’in örgütü emanet ettiği İstanbul İl Başkanı Hasan Fehmi Bey var, Kamuran İnan’ın yeğeni İrem Geylani var, Mümtaz İdil var… Kadın il başkanlarımız var, şu anda 61 ilden 10’u kadın başkan. Çok sayıda da kadın ilçe başkanımız var.

TEMSİL EDİLMEK İSTİYORLAR…

- Niye kadınlar siyasete daha çok ilgi gösterdi acaba?
Yaşam alanlarının daraldığını düşünüyorlar ve temsil edilmediklerini hissediyorlar. Çocuklarıyla ilgili kaygılar taşıyorlar. Türkiye’nin geleceğine sahip çıkmak istiyorlar. Bir karanlığa gidiş olduğunu hissediyorlar ve en çok onların yaşamını etkileyeceğini biliyorlar. Bunu fark eden kadınlar sokaklarda, bürokraside, demokratik kitle örgütlerinde siyasette olmak konusunda belki daha istekliler…
- Siz mi CHP’de daha fazla kalacak bir zemin olmadığını hissettiniz, yoksa CHP mi sizi taşıyamadı?
Demokrasiyi demokrasi kılan muhalefetlerdir. Muhalefetin gücüdür. CHP’de, Atatürk’ün devrimci ruhuna uygun bir muhalefet anlayışı ve iktidar odaklı bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini düşünüyordum. Ancak şunu gördüm ki CHP’nin bir iktidar hedefi yok. Bir tür muhalefet zehirlenmesi bu.

ATATÜRK SÖZDEN İBARET DEĞİL

- Ayrıldığınız nokta biraz da Atatürkçülük konusunu anlayış ve kavrayıştaki farklılıklar mıydı?
Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözden ibaret olmadığını düşünüyorum. Atatürk’e en büyük zararı kim verdi biliyor musunuz, 1980 darbesi. En çok Atatürk’ün kutsandığı dönemdir o. Ben din gibi Atatürk’ün de, Cumhuriyet’in de istismar edilmemesi gerektiğini düşünenlerdenim. Kadın erkek eşitliğine değer vermektir Atatürk. Eşit yurttaşlıktır Atatürk ve o devrim ruhunu sürekli güncellemeyi sağlamaktır. Halkla iç içe olmaktır. Sadece kurultaydan kurultaya hatırlayamayız cumhuriyeti ve Ulu Önder Atatürk’ü. Sorun budur.
- CHP’nin yönetim anlayışı size uymadı. MHP’de ya da İşçi Partisi’nde de mi size uygun bir siyasi yaklaşım yoktu?
Ben, ancak yeni bir hareketle bu kısır döngünün kırılabileceğini düşünüyorum ve yeni bir halk hareketiyle. Bu sadece benim fikrim değil, büyük bir toplumsal taleptir. Yoksa ben kendi başıma bir bina tutup içinde oturup seçim kampanyaları filan yapacak kadar akıl dışı bir tutumda olamam!

HER ŞEY TEK ADAMA BAĞLI
- Peki Anadolu Partisi nasıl bir Türkiye hayal ediyor?
Bu sıkışmış siyasetin kısır döngüsünü kırmak istiyoruz. Bu gidiş iyi bir gidiş değil, karanlığa gidiş. Tek adam rejimi zaten fiilen uygulanıyor. Tek adam. Her şeyi o dizayn ediyor. Önce buna bir dur demek gerekiyor. Ben öncelikle özgürlükçü bir insanım, özgürlüklerin geliştirilmesi gerekiyor bu ülkede. Adalete inanıyorum, bu dünyada gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum adaletin. Yargı bağımsızlığı. Demokrasinin temeli budur.
- Barajı sormak isterim, bu konuda beklentiniz nedir?
Sürekli her şeye darbe diyen bir zihniyet var ya, şimdi de “Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştiririz, o kararı yok sayarız” diyor, işte asıl bu darbe… Benim anlayamadığım şey şu, muhalefet niye buna yeterince destek vermiyor? Bence 4’lü bir koalisyon var. Garip bir siyaset statükosu mevcut, herkes durumundan memnun. İktidar zaten memnun. Muhalefet memnun. HDP de memnun. Bir majeste var, sağında iktidarı var, solunda ana muhalefeti var, diğerleri var. Herkes mevcut koltuğundan memnun. Araya yeni bir gücün girip ortalığı darmadağın etmesinden ve deyim yerindeyse, bu döngüyü kırmasından rahatsız oluyorlar.
FEDA GELENEĞİNDEN GELİYORUM
- O baraj kalkmazsa ve Anadolu Partisi barajın altında kalırsa, siz ve partiniz ne yapacaksınız?
Ben feda geleneğine inananlardanım. Ülkeniz için, inançlarınız için, ilkeleriniz için bir takım şeyleri feda edebilirsiniz. Ben aynı zamanda temkinli bir hukukçuyum, biz barajı aşabileceğimizi düşünüyoruz. Meclis’e yeni bir partinin girmesi halinde umutsuzlara umut olunacağını görüyoruz. Başaramazsak bir adım olur… O zaman da gelir, genç bir insan o bayrağı bizden alır ve devam eder.
ASIL MUHALEFET FUAT AVNİ’DİR
- Peki size göre Türkiye’nin en büyük sorunu nedir sizce?
İşsizlik. Emekli maaşları. Özgürlük. O kadar çok ki… Bence en büyüğü adalet. Adaletsizlik cinayetten bile daha beter çünkü. Korkunç bir şey. Her şeyin temeli hukuk devleti, onun yeniden inşası gerekiyor. Türkiye’nin ana muhalafeti şu anda kim olduğunu bilmediğimiz Fuat Avni diye birisi! Nasıl bu hale gelebildik biz? Açlık sınırında, hatta onun da altında bir asgari ücretten söz ediyoruz. O kadar çok ki o asgari ücretle geçinmek zorunda olan insan… YARSAV Başkanı’yken söylemiştim, demokrasi gemisine bindiğini zannedenler var, AKP’nin gemisine binenler, liberaller, kocaman bilim adamları, edebiyatçılar, cemaat, hepsi bu demokrasi gemisinden atılacaklar, tek tek…
Nurlu ufuklara filan gitmiyor o gemi, o gemi diktatörlüğe gidiyordu. Bugün onun sonuçlarını görüyorlar ama çok geç kaldı bütün “yetmez ama evetçi”ler.
İKİ KAHRAMANIM VAR BİRİ BABAM BİRİ ATATÜRK
- Halktan, emekten, eşitlikten bahsediyorsunuz. Bu kavramları sık kullanmanıza rağmen bir kitle tarafından “Beyaz Türk, elitist, yukarıdan bakan bir sarışın kadın” olarak algılanıyorsunuz… Neden?
Bilmiyorum, bir fikrim yok. Ben her türlü istismara karşı olduğum için belki kendimi yeterince anlatamamış olabilirim. Kendini anlatmaya çok meraklı birisi olmamış olabilirim, bilemiyorum. Ben, Anadolu’nun tam göbeğinden, Tarsus’tan gelmiş, elleri çalışmaktan şişmiş bir Ali Usta’nın kızıyım.

YOKSULSANIZ, ZENCİSİNİZ…
- Ne iş yapardı babanız?
Benim babam bir ayakkabı zanaatkarıydı, Tarsus’ta. Hem ayakkabı yapar, hem tamir ederdi. Bizi, dört çocuğunu o şekilde büyüttü. Hâlâ Tarsus’ta. Günde belki 15 saat çalışmanın etkisiyle bacakları pek tutmuyor. Eller zaten pek çalışmıyor. İyi durumda değil. Beyaz Türk’le neyi kastediyorlar, tam bilemiyorum ama, tenimden bahsediyorlarsa haklılar. Başka bir şeyden bahsediyorlarsa bir kadınsanız, yoksulsanız, yoksul bir küçük kızsanız ve güvenebileceğiniz hiç kimse yoksa kaç kere zencisiniz bu ülkede biliyor musunuz?
- Çocukluğunuzdan hatırladığınız en mutlu anlar neler?
Benim kahramanlarım var hayatta. Birincisi hep söylerim, Mustafa Kemal, yoksul ve yetim. İkincisi babam Ali Usta. Ben babamın kızıyım. Annemi de çok seviyorum, çok zeki, neşeli bir kadındır. Bize her şeyi öğretti. Elektrik tamiratından tutun, ayakla çevrilen dikiş makinesinde dikişe kadar. Ama babamın kızıyım. Niye? Onu bilemiyorum. En mutlu anlarım onu uyurken görmekti, çünkü dinleniyordu uyurken… O kadar çok yorulurdu ki. Uyumasını isterdim. Elleri o zamktan ve tutkaldan… (konuşamıyor) Beni çok duygusallaştırdınız…
- Partinin ismini kim buldu?
Ekip olarak bulduk. Anadolu iyi insanların ülkesi, pek çok kültürün bir arada yaşadığı, kaynaştığı bir coğrafya. Aynı zamanda bir ruhu temsil ediyor, bir direnişi.
- Sizin zihninizde Anadolu’nun sınırı nerede başlayıp bitiyor?
Anadolu bir ruh, Misak-ı Milli sınırları, öyle bakıyorum.

GÜZEL MANTI YAPARIM
- Kaç evladınız var?
Bir oğlum, bir de kızım var… Tuğçe hem akademisyen hem de hukuk okuyor. Alaz da hukuk fakültesinde okuyor. Çok çalışıyorlar. Birbirimizi az görüyoruz, gördüğümüz zaman da ayrılmamak için dip dibe oturuyoruz.
- Yemek, alışveriş filan yapar mısınız? En güzel hangi yemeği yaparsınız?
Maalesef sinemaya ve tiyatroya gidemiyorum. Her boş anımda okurum. Her gün olmasa da çok sık yemek yaparım. Her tür yemeği yapabilirim. Güzel de yaparım.
- En iddialı olduğunuz yemek?
Çok güzel mantı açarım.
- Peki ya hayvanlar?
Kedim var, boş zamanlarımı onunla geçirebilirim, o kadar çok seviyorum, çok da özlüyorum. Hayvanları çok seviyorum. Kedisiz bir ev düşünemiyorum.

ASLINDA HEPİMİZ ÇARŞILIYIZ
- Takım tutuyor musunuz?
Fenerbahçeliyim. Ama hepimiz Çarşılıyız tabii! Onların mücadelelerine saygı duyuyorum. Futbolu çok severim, vakit bulsam hep futbol izlerim, İspanyol Futbolu’nu çok beğeniyorum. Basketbol ve hentbolu lisanslı da oynadım. Bu parti kurma döneminde yapamıyorum, ama ondan önce bisiklete biniyordum, bu aralar zorlanıyorum.
- En yakın dostunuz kim?
Umur ve çocuklarım herhalde. Ama en yakın dostum önce Umur, eşim.
- Siyasette aşk zor mesele…
Aşk güzel mesele, aşk çok güzel mesele. Sevdadır her işin başı, bizde çok söylenir. İnsanı güçlendiren aşktır, birine duyduğunuz aşk. İnanırım aşka… Evde de mevcut. 

Özlem GÜRSES / SÖZCÜ -

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.