Dilek Altınkeser

Dilek Altınkeser

ALTIN ELİ, BIÇAK KESMEZ…

ALTIN ELİ, BIÇAK KESMEZ…

 ALTIN ELİ, BIÇAK KESMEZ…
“Çalışan gazeteciler günü”
1961 yılından bu yana “çalışan gazateciler günü”olarak ilan edilen 10 Ocak tarihini çok az kişi önemser. Kalemşorların çektiği çileyi, bu yolda verilen şehitleri okurların çok azı duyumsar…

Ne denli meşakkatli, ne denli tehlikeli, ne denli zor bir meslektir gazetecilik… Az çok içinde olmanın vermiş olduğu mutluluğu anlatmak için yeterli cümle ve cümleleri kurmak için uygun kelime bulamam sanırım…

Gazete hazırladığım ve sayfalarına katkı sağladığım o günlerden bu yana, yere serili olan bir gazete sayfasına bile basamam kolay kolay… Emeğe, emekçiye saygım sonsuz, hatta bu emek hangi dalda olursa olur…

Günün ilk ışıklarıyla başlayan telaş, haber atlatmak için sarfedilen enerji,doğruyu yazabilmek için frenlenen öfkeler,objektif habercilik için sergilenen tarafsızlık…

Bunların hepsi,okuduğunuz satırların arasında gizli aslında…Düşünce özgürlüğünün sınırlarını dikkatlice çizebilmek,karşıt görüşe sahip bir topluluğun bile haberini yorum katmadan yapabilmek ,bazen tok karına yemek yapma çabasına giren aşçıların hengamesine benzer benim gözümde…

İsteksiz de olsan,özel hayatın darmadağınık ta olsa,çaresizlik denizinde batsan da çıksan da,bu meslek bunların hiç birini kabullenmez…Sahnede konser vermekte olan sanatçının enerjisi olmalı yüreğinde ve bu kalemine,satırlarına yansımalı…

Bugünler de “yandaş medya” diye bir tabir dolaşmakta dilden dile..Diğer adıyla “satılık medya”sanırım..Her meslek için de satın alınanlar var,bunun içinde de bu gibilerin var olması aslında çok da sıra dışı bir durum değil.Sadece halkı direk etkiledikleri için,bu sektördün etkin kısımlarındaki kişileri  ele geçirdiğiniz de başarı elde etmemek neredeyse imkansız..Şak şakçı halk varsa,rüşvetçi memur varsa,müzevir komşu varsa,satın alınmış basın da olacaktır muhtemelen..Çok da abartmamak lazım bu durumu,geçmişten bugüne hep “deli verir,akıllı yer”,asırlar da geçse üzerinden bu durum hiç değişmez…

Ulusal basın da işler nasıl yürüyor bilmemem..Götüren büyük götürüyor,yükseliyor,kimileri de karalama kampanyalarına kurban ediliyor,siliniyor…

Ben de o mevkiler de olsam satın alınır mıydım,düzmece satırlara imzamı atar mıydım,pek tahmin de bulunamıyorum ama o yola itilenleri de az çok içten içe kınıyorum tabiî ki..Yerel medya da işler aynı ,fakat dönen para miktarı biraz daha sembolik,en azından ulusala göre..Yaklaşık 20 yıldır bu işin içinde sayılırım,çoook olaylara şahit oldum,çok şeyi de anında unuttum…Hele de şimdi,seçimlere çeyrek kala,kimileri doğruları yazabilmek için kendini paralayacak,akabinde dışlanacak.Kimileri cebimi nasıl doldururum kaygısına düşecek ve köşeyi dönecek..Çark böyle işliyor denecek,böyle gelmiş böyle gidecek…
Kalemine susturucu takmadığından dolayı canından olan,geride gözü yaşlı aileler bırakan “basın şehitleri” için ayrı bir ilan edilmesini talep ediyorum aslında…
Kalem bir silah değildir,yazı içeriğindeki kahramanlar da hedef değildir.Bu sebeple satırlarımız da öfke kontrolümüzü,çıkış frenlerimizi kontrol altında tutmalı ve sonuçlardan zararlı çıkmamalıyız (ben de bunu yapamıyorum)…

Kimseye “bu adam-kadın satılık” dedirtmeyin..Kuru ekmek yiyin ama “bunu ben adam ettim”diyebilmesi olağan kişilerin lokmalarını kursağınızdan geçirmeyin…İnsanoğlu çiğ süt emmiş bir yaratıktır,gün gelir verilen yapılan her şey önünüze serilir.Üzülür,yargılanır,ölürsünüz..
Bugüne kadar yazdığım her satırın arkasındayım.Yazdım,şimdi olsa yine yazarım,yazdığımı ancak kendim bozarım..“Abdal’a kar yağıyor demişler,titremeye hazırım”demiş…
Ben de böyleyim işte neylersin…Hadi bakalım dost kalemler;
“ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN”…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek Altınkeser Arşivi