BİRÇOK HASTALIĞIN SEBEBİ HAZIR GIDALARDAKİ KORUYUCU KATKILAR
Şemsinur Özdemir bir mail ile beni bilgilendirmiş. Konu çok önemli ve hepimizin bilmesi gerekiyor. Sıkılmazsanız okuyun lütfen.
Market raflarından rahatlıkla alıp tükettiğimiz birçok hazır yiyeceğin içeriğinde, raf ömrünü uzatmak için konulmuş koruyucu katkı maddeleri bulunuyor. Gıda ürününün içinde bozulmaya sebep olacak mantar ve küfleri öldüren bu maddeler, vücuda girince aynı tahribata devam ediyor. Gıdaların parçalanıp kan yoluyla organlara dağıtıldığı bağırsaklarda bulunan iyi mantar ve bakterileri de yok eden katkı maddeleri, bağırsağın süzme kabiliyetini azaltıyor. Bu yüzden dışarı atılması gerekirken kana karışan toksik (zehirli) maddeler ve kurşun, cıva, alüminyum, uranyum, arsenik gibi ağır metaller vücuda yayılıyor. Nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı, birçok hastalığa bu ağır metallerin sebep olduğunu söylüyor. Dr. Cem Kınacı kimdir? Uluslararası Otizm Enstitüsü'nün Türkiye'deki tek üyesi olan nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı'nın otizmle ilgili çalışmaları yurtdışında da ses getiriyor. Halen orada mı? bilmiyorum Alman Hastanesi'nde görev yapan Kınacı'nın sistemi, otizmin bilimsel ve etkili tedavi yöntemlerini içeren DAN Protokolü (Otizmi Şimdi Yen!) ile birlikte 'Ata Kınacı Protokolü' adı altında kendi oğluna uyguladığı yöntemleri de içeriyor. Çünkü metaller başta beyin, karaciğer, böbrek, kemik iliği olmak üzere yağ oranı yüksek dokulara yerleşiyor. Yerleştiği dokuyu hasara uğratan ağır metallerin vücuttan atılması, uzun bir tedavi sürecini gerektiriyor. Ayrıca, tahribat sonucu bağırsakta iyi mantar ve bakteriler azaldığı için gıdalardan vücuda girmesi gereken, zehirli maddelerden temizleyici vitamin ve mineraller yeterince geçemiyor. Vücuttan atılamayan zehirli maddeler karaciğerde hasar oluşturursa siroz, kemik iliğinde birikirse lösemi, beyinde yerleşince bulunduğu bölgeye göre otizm, epilepsi, alzheimer, demans, migren adı verilen hastalıklara sebep oluyor. Bunların hastalık değil sonuç olduğunu belirten Dr. Kınacı, asıl sorunun bağırsak geçirgenliğinin bozulması olduğunu söylüyor. Bu durumun tedavisi için öncelikle doğru beslenmeye başlamak gerektiğini vurgulayan Dr. Kınacı şöyle konuşuyor: "Türklerin yüzde 45'inde GSH1 geni hiç bulunmaz. Bu gen glutatyon denilen vücudun en güçlü antioksidanının kontrolünü sağlar. Tek başına bu gen kontrol etmiyor; ama bunun eksik olması vücudu temizleyen antioksidanların yeterince üretilememesine sebep oluyor. O yüzden Türkler kefir, yoğurt, turşu, boza, şalgam gibi antioksidanları dışarıdan sürekli almaya çalışmış. Son zamanlarda hastalıkların artmasının sebebi, zaten böyle bir genetik altyapısı olan bir milletin çok fazla toksik madde ile bir araya getirilmesi neticesinde bir patlama yaşanmasıdır. Bir an önce doğal ürünlere geri dönmemiz, raf ömrü uzatılmış her türlü üründen uzak durmamız lazım. Burada hanımlara çok iş düşüyor. Hazır almak yerine yiyeceklerini kendileri yapmalı, koruyucu katkı maddesi içeren ürünlerden ailelerini uzak tutmalılar." Türkiye’de ağır metal tedavisi yapacak uzman yok. Vücudu ağır metallerden temizlemek için bazı ilaçlar kullanılıyor; ancak Dr. Cem Kınacı, yeni nesil doktorların 'chelation' denilen bu tedavi şeklini bilmediklerini, bu alanda yetişmiş insan olmadığını iddia ediyor. Dr. Kınacı, "Ani zehirlenmelere müdahale ediliyor; ama yavaş yavaş madde birikerek oluşan zehirlenmelerde tedavi değil, tanı bile konamıyor. Çünkü böyle bir eğitim yok. Fizyopatoloji diye bir ders vardı, eğitimden kaldırıldı. Bu tıp eğitiminin dibine konulmuş bir dinamittir." diyor. Ağır metaller vücuda nasıl giriyor? Ağır metaller pek çok kaynaktan alınıyor ve sanayileştikçe bu kaynakların sayısı hızla artıyor. Motorlu araçların yaydığı egzoz gazları ve kurşun borularla evimize ulaştırılan sular, en başta sayabileceğimiz ve en sık karşılaştığımız örnekler. Talyum: Kalp kaslarını tahrip ediyor. Cips ürünlerinde çok fazla bulunuyor. Uranyum: Sarı rengin hakim olduğu, sarı boya içeren maddelerin eşyaların fazla olduğu evlerde ve bazı balıklarda var. Alimünyum, antimon: Çocukların pek çoğunun ağzına aldığı silgide vardır. Arsenik, kurşun: Tahta boyalı oyuncaklarda var. Laminant parkeler preslenirken içine arsenik içeren yapıştırıcı koyuluyor. Gün boyu arsenik buharlaşıyor ve ortamda solunarak vücuda giriyor. Cıva kaynakları: Egzoz gazları, böcek ilaçları, amalgam (siyah renkli) diş dolguları, içme suları, keçe, kulak ve burun damlaları, bazı aşılar, kontakt lens solüsyonları, çamaşır yumuşatıcıları, deniz ürünleri, talk pudra, bazı kozmetikler, ahşap koruyucuları, yer cilaları ve parlatıcıları, bazı sıkılaştırıcı kremlerde bulunuyor. Sevgili okuyucular konuyu lütfen tanıdıklarınıza iletin. Ailelerimizin sağlığı için bu konular çok önemli. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.