ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI DEVREYE GİRDİ
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, görevine başlaması dolayısı ile çeşitli sivil
toplum örgütleri ile bir araya gelerek ‘’arama toplantısı’’ gerçekleştirdi. Bayraktar toplantıda
“Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var. Ama dereleri kurutarak, çevreyi yok ederek değil.
Yolumuzu çevre örgütleriyle çizeceğiz” diye konuşmuş. Eski Çevre Ve Orman Bakanımız Prof. Dr. Veysel
Eloğlu’ndan hiç ders almamış. Toplantıya aşağıda adı sayılan STK’lar katılmış. TOBB, TÜSİAD,
MÜSİAD, Greenpeace, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği, TMMOB, İktisadi Kalkınma Vakfı,
TİSK, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu, ASO, İSO, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Alternatif Enerji ve
Biyodizel Üreticileri Birliği, Otomotiv Sanayi Derneği, Soğutma Sanayi İşadamları Derneği, Güneş
Enerjisi Sanayicileri Derneği, Hidroelektrik Santralleri Sanayi İşadamları Derneği, Türkiye Çevre Vakfı,
TÜPRAŞ, PETKİM, Deniz temiz Derneği, ÇEVKO, Çevre Birliği Derneği gibi örgütlerin temsilcileri.
Görüleceği üzere, toplantıya davet edilenler genellikle meslek odaları. Bunlar bence yarı STK. Yıllarca
içinde bulunduğum TEMA nerede?
Doğal Hayatı Koruma Derneği nerede? HES’ler konusunda büyük
emekler veren Doğa Derneği nerede?
Birçok HES için mahkeme, mahkeme koşturup yürütmeyi
durdurma kararları çıkaran Karadeniz’in fedaisi Av. Yakup Okumuşoğlu nerede?
“Sivil Toplum Kuruluşu” olmanın en belirgin özelliği, bana göre, gönüllülük esasına dayalılık ve
devlet gölgesinden uzak olmaktır. Yani insanlar, çıkarları veya görüşleri doğrultusunda, tamamen
kendi inisiyatifleri ile bir çatı oluşturur veya oluşturulan bir çatı altına girerler ve mücadele verirler.
Ve bu mücadele de çoğunlukla resmi dayatmaya karşı olur.
“Sivil toplum kuruluşu” budur. Aksi
halde; devletin emri ile üye olunan bir kuruluş “sivil” olabilir mi? Konuyu açalım… Siz bir meslek
mensubu olarak faaliyete başlamak veya bir ticari işletmeyi açmak istediğinizde, o konuyla ilgili
kurulmuş bir odaya üye olmak zorundaysanız, o oda sivil sayılamaz. Olsa olsa, “yarı resmi toplum
kuruluşu” olur. Yani içinde bir “toplum” vardır; hepsi o kadar.
“Sivillikle” alakası ise yoktur. Yani
devletin, meslek mensuplarına verdiği, “Odaya üye olunacak; ol!” komutu ile üye olunan yer sivil
toplum kuruluşu sayılır mı? Ayrıca 2 yıldır yapılan HES’lere karşı mücadele doğa için. Suyu kurumuş
derelerin çevresinde yaşayan köylüler için. Bu toplantı konunun asıl muhatabı olan köylülerin
olmadığı bir toplantı. Bu toplantıda Çevre ve Şehircilik Bakanı sözlerine şu şekilde devam etmiş;
Önce öneri, uyarı ve bilgilerinizden istifade etmek istiyoruz. Kararlarımızın sizlerle yapılan
istişarelerle olmasını istiyoruz. Çevre korumanın kullanma ile birlikte düşünülmesi gerekiyor.
Kalkınmada, yatırımda çevreyi kullanırken koruma dengesini de çok iyi hesap etmemiz gerekiyor.
Bir görevimiz yatırım iklimini iyileştirmek; sanayicimizi, yatırımcımızı korumak, diğer görevimiz
de doğamızı, suyumuzu, havamızı, denizlerimizi, göllerimizi, tabiata dair ne varsa gelecek
nesillerimize en iyi şekilde bırakmaktır. Bu dengeyi en hassas şekilde, en optimum ve verimli
şekilde kuracağız. Bunu da birlikte yapacağız. Toplantıya katılan çevreci örgütlerin temsilcileri,
özellikle hidroelektrik santralleri (HES) konusundaki şikâyetlerini dile getirmiş. Karadeniz’de aynı
akarsu üzerinde çok sayıda HES projesine izin verilmesinin su ve çevreye büyük zarar verdiğini
vurgulayan çevreciler, doğanın enerji ihtiyacına kurban edilmemesini istemişler. Çevre örgütleri,
özellikle sanayi atıkları konusunda daha güçlü denetim gerektiğini vurgulamışlar. Aralarında TOBB
ve çevrecilerin suçlamalarına hedef olan plastik ve petrokimya sanayi temsilcileri de olan iş örgütleri
ise çevre duyarlılığına sahip olduklarını, çevre için gerekli yatırımları yapma ve sıkı kontrole karşı
olmadıklarını, ancak çevrenin yatırımları engellemesine izin verilmemesini istemişler. Buradan
görülüyor ki Erdoğan Bayraktar, Veysel Eroğlu’nun düşüncesinde değil. Bize takiye yapmıyorsa daha
olumlu düşündüğü için biraz sevineceğiz, bekleyeceğiz, sonra ne olduğunu göreceğiz. Her şey daha
yaşanabilir bir çevrede yaşamak için. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.
toplum örgütleri ile bir araya gelerek ‘’arama toplantısı’’ gerçekleştirdi. Bayraktar toplantıda
“Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var. Ama dereleri kurutarak, çevreyi yok ederek değil.
Yolumuzu çevre örgütleriyle çizeceğiz” diye konuşmuş. Eski Çevre Ve Orman Bakanımız Prof. Dr. Veysel
Eloğlu’ndan hiç ders almamış. Toplantıya aşağıda adı sayılan STK’lar katılmış. TOBB, TÜSİAD,
MÜSİAD, Greenpeace, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği, TMMOB, İktisadi Kalkınma Vakfı,
TİSK, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu, ASO, İSO, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Alternatif Enerji ve
Biyodizel Üreticileri Birliği, Otomotiv Sanayi Derneği, Soğutma Sanayi İşadamları Derneği, Güneş
Enerjisi Sanayicileri Derneği, Hidroelektrik Santralleri Sanayi İşadamları Derneği, Türkiye Çevre Vakfı,
TÜPRAŞ, PETKİM, Deniz temiz Derneği, ÇEVKO, Çevre Birliği Derneği gibi örgütlerin temsilcileri.
Görüleceği üzere, toplantıya davet edilenler genellikle meslek odaları. Bunlar bence yarı STK. Yıllarca
içinde bulunduğum TEMA nerede?
Doğal Hayatı Koruma Derneği nerede? HES’ler konusunda büyük
emekler veren Doğa Derneği nerede?
Birçok HES için mahkeme, mahkeme koşturup yürütmeyi
durdurma kararları çıkaran Karadeniz’in fedaisi Av. Yakup Okumuşoğlu nerede?
“Sivil Toplum Kuruluşu” olmanın en belirgin özelliği, bana göre, gönüllülük esasına dayalılık ve
devlet gölgesinden uzak olmaktır. Yani insanlar, çıkarları veya görüşleri doğrultusunda, tamamen
kendi inisiyatifleri ile bir çatı oluşturur veya oluşturulan bir çatı altına girerler ve mücadele verirler.
Ve bu mücadele de çoğunlukla resmi dayatmaya karşı olur.
“Sivil toplum kuruluşu” budur. Aksi
halde; devletin emri ile üye olunan bir kuruluş “sivil” olabilir mi? Konuyu açalım… Siz bir meslek
mensubu olarak faaliyete başlamak veya bir ticari işletmeyi açmak istediğinizde, o konuyla ilgili
kurulmuş bir odaya üye olmak zorundaysanız, o oda sivil sayılamaz. Olsa olsa, “yarı resmi toplum
kuruluşu” olur. Yani içinde bir “toplum” vardır; hepsi o kadar.
“Sivillikle” alakası ise yoktur. Yani
devletin, meslek mensuplarına verdiği, “Odaya üye olunacak; ol!” komutu ile üye olunan yer sivil
toplum kuruluşu sayılır mı? Ayrıca 2 yıldır yapılan HES’lere karşı mücadele doğa için. Suyu kurumuş
derelerin çevresinde yaşayan köylüler için. Bu toplantı konunun asıl muhatabı olan köylülerin
olmadığı bir toplantı. Bu toplantıda Çevre ve Şehircilik Bakanı sözlerine şu şekilde devam etmiş;
Önce öneri, uyarı ve bilgilerinizden istifade etmek istiyoruz. Kararlarımızın sizlerle yapılan
istişarelerle olmasını istiyoruz. Çevre korumanın kullanma ile birlikte düşünülmesi gerekiyor.
Kalkınmada, yatırımda çevreyi kullanırken koruma dengesini de çok iyi hesap etmemiz gerekiyor.
Bir görevimiz yatırım iklimini iyileştirmek; sanayicimizi, yatırımcımızı korumak, diğer görevimiz
de doğamızı, suyumuzu, havamızı, denizlerimizi, göllerimizi, tabiata dair ne varsa gelecek
nesillerimize en iyi şekilde bırakmaktır. Bu dengeyi en hassas şekilde, en optimum ve verimli
şekilde kuracağız. Bunu da birlikte yapacağız. Toplantıya katılan çevreci örgütlerin temsilcileri,
özellikle hidroelektrik santralleri (HES) konusundaki şikâyetlerini dile getirmiş. Karadeniz’de aynı
akarsu üzerinde çok sayıda HES projesine izin verilmesinin su ve çevreye büyük zarar verdiğini
vurgulayan çevreciler, doğanın enerji ihtiyacına kurban edilmemesini istemişler. Çevre örgütleri,
özellikle sanayi atıkları konusunda daha güçlü denetim gerektiğini vurgulamışlar. Aralarında TOBB
ve çevrecilerin suçlamalarına hedef olan plastik ve petrokimya sanayi temsilcileri de olan iş örgütleri
ise çevre duyarlılığına sahip olduklarını, çevre için gerekli yatırımları yapma ve sıkı kontrole karşı
olmadıklarını, ancak çevrenin yatırımları engellemesine izin verilmemesini istemişler. Buradan
görülüyor ki Erdoğan Bayraktar, Veysel Eroğlu’nun düşüncesinde değil. Bize takiye yapmıyorsa daha
olumlu düşündüğü için biraz sevineceğiz, bekleyeceğiz, sonra ne olduğunu göreceğiz. Her şey daha
yaşanabilir bir çevrede yaşamak için. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.