Mehmet Mert

Mehmet Mert

Cumhuriyet neden yaşamalı!

Cumhuriyet neden yaşamalı!

 Adını Mustafa Kemal Atatürk'ün koyduğu Cumhuriyet Gazetesi tam 92 yıldır yayın hayatını sürdürmekte.

Gazete aradan geçen sürede altın çağlar da yaşadı, karanlık günler de geçirdi.

Ekonomik zorluklar yaşadı ki hala yaşıyor.

Kapanma tehlikeleri atlattı.

Bir ara ise devlet baskısı ile özel kurumlar zorla gazeteye abone yapıldı.

Bu da doğru değildi, bugün gazeteye yapılanlar da doğru değil.

Neyse gazete bu zorlu dönemeçlerden geçerken; 92 yıl sonra bugün ise gazete yönetimi, yani gazetenin sahibi görünen Vakıf yöneticileri; 'FETÖ ve PKK terör örgütüne destek vermek' suçlaması ile karşı karşıya.

Bakın şimdi saatlerce tartışalım, gazete bünyesinde, çalışan veya yöneticiler arasında, terörist var mı, hain var mı, bu eksende yayınlar yapıldı mı.

Ancak ne düşünüp ne söylersek söyleyelim, bu gazetenin kesinlikle yaşaması gerektiğini de unutmayalım.

Bu konuda da çok kanıt gösterebiliriz ama benim başımdan geçen bu hikayeyi de paylaşmak istedim sizinle.

Sırf bu yüzden bile Cumhuriyet'in kesinlikle yayın hayatına devam etmesi gerekiyor.

Bakın aktarıyorum.

*

Yıl 2003.

Büyükçekmece'de bir okul açılışındayız.

O yıllarda yayınladığımız Haberdar Gazetesi'nin manşetinde Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ile ilgili bir haber var.

'Olur mu böyle Hasan' manşeti ile verdiğimiz haberde Akgün'ün bazı faaliyetlerini eleştiriyoruz.

Aynı gün okul açılışında karşılaştığımız Akgün 'Çek git buradan, hem bizi eleştiriyorsun hem de açılış törenimizde ne işin var' diye çıkışınca hemen Akgün'ün yanında yer alan zabıtası, koruması, meclis üyeleri (O zaman Akgün ANAP'tan seçilmişti) bu sözden etkilenerek benim üzerime yüklendiler.

Bir tek kulakları çınlasın ANAP Büyükçekmece İlçe Başkanı Nuri Zengin heyheylenen ekibi geri püskürtmüş ve o zaman örnek bir siyasi tavır göstermişti.

Tabi yeni yapılan okul açılışı olduğu için (Ömer Gültekin İlk Öğretim Okulu) vali orada, il milli eğitim müdürü orada, dolayısıyla çok sayıda basın mensubu da orada.

*

cumhuriyet gazetesi

Bizim tartışma anımıza da bu gazetecler şahit oluyor.

Tören bitiyor.

Akgün tören sonrası tüm gazetecileri makamına davet ederek; 'Arkadaşlar sizlerden ricam açılış öncesi o nahoş olayı yayın organlarınızda görmemeniz. Şayet onu görürseniz okul açılışımız gölgede kalacaktır.' Ricasında bulunuyor.

Yaklaşık 15-20 gazeteci arasında o gün Cumhuriyet Gazetesi adına ise bir stajyer bayan arkadaş var.

Bütün gennel basından gazeteciler, televizyoncular v.s. Akgün'ün bu ricasını kırmıyorlar.

Bir tek o stajyer arkadaş Cumhuriyet kültürü taşıdığı için, Cumhuriyet geleneğinden geldiği veya etkilendiği için haberi olduğu gibi haber merkezine taşıyor.

Haber merkezi ise o haberi ogünkü (28 Eylül 2003) Cumhuriyet Gazetesi'nin birinci sayfasının göbeğine; 'Büyükçekmece Belediyesi zabıtaları gazeetciyi tartakladı' başlığı ile yayınlıyor.

Böylece haber değeri taşıyan bir olay olması gerektiği gibi gazeteye yansıyor.

Bir belediye başkanının ricası (Diğer 15-20 gazetecinin aksine) havada kalıyordu.

*
Şimdi sizlere soruyorum.

Benzer bir durum sizin başınıza gelse, haksızlığa uğrasanız, başınıza bir olay gelse, işin haber değeri taşıyan bir yanı olsa bu haberi yayınlayan gazeteci/gazete mi gerçek gazeteci/gazetedir, vicdan sahibidir, adildir, yoksa o haberi okurlardan, kamuoyundan, gazete yönetiminden saklayan bir gazete/gazeteci mi?

Şayet siz de benim gibi yani benim başımdan geçen olay gibi Cumhuriyet gazetesinin ve gazetenin satajyer muhabirinin yaptığını alkışlıyorsanız, o zaman siz de Cumhuriyet Gazetesi'nin kesinlikle yaşaması gerektiğini düşünüyorsunuz.

Gazetenin bünyesinde yüzlerce kişi var.

Kimilerinin belki gerçekten suç teshir edici faaliyetleri de var.

Tamam.

Bunlar cezasını çeksin, cezalandırılsın, sorgulansın, yargılansın.

Ama birlerinin yaptığı şeylerin gazetenin tamamına mal edilmesi kesinlikle hiç adil bir davranış değil.

*
Her zaman her şartta haberi okurlarından saklamayan gazeteler, yayın organları yaşamalı.

Cumhuriyet de yaşamalı Cumhuriyet gibi gazeteler de yaşamalı.

Özgür basın yaşamalı.

Gerçekler hiçbir şartta hiçbir zaman göz ardı edilmemeli.

Gerçekleri savunmaktan ve gerçeklerin ortaya çıkmasından kaygı duyanlardan ne bu güzel ülkemize ne de insanlığa hiçbir fayda gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Mert Arşivi