Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

DENİZLERİMİZ, TOPRAKLARIMIZ ZEHİRLENİYOR

DENİZLERİMİZ, TOPRAKLARIMIZ ZEHİRLENİYOR

 Hatırlarsınız geçtiğimiz yıllarda İskenderun Limanında batan zehir yüklü gemi, Karadeniz’de sahile vuran zehir yüklü variller ve Formula 1 pistinin bulunduğu alanda gömülü bulunan zehirli variller. Haber oldu kaldı. Şimdi kanserojen ve nükleer artıklarını ülkemiz denizlerine taşıyan gemilerle mücadele başladı. Bu günlerde yine asbest sıvanmış bir geminin sökülmek için Türkiye’ye gönderildiğini duyduk. Kadıköy’de kurucusu olduğum Doğa İle Barış derneğinin bir projesi vardı. Bu Proje kabul görseydi tüm balıkçı dernekleri, balıkçı kooperatifleri ile haberleşme ağı kurulacak hepsine bilgisayar verilecek ve kullanılması öğretilecek. Denizi kirleten tekneler hemen bildirilecek ve Büyükşehir Belediyesinin bu konuya ayıracağı helikopter anında bu tekneyi cezalandıracaktı. Olmadı. Şimdi bir de İğne adaya, Sinop’a Nükleer Santral Çanakkale’ye Termik Santral kuruluyor. Bu yetmiyormuş gibi siyanürle altın çıkarma almış başını gidiyor. Ülke zehirleniyor ama birileri zengin oluyor. Biz senelerdir okul, okul dolaşıp ülkemizin doğal zenginliklerinden, çevrenin korunmasından, topraklarımızdan, suyumuzdan bahsediyor, ülkesini seven koruyan gençler olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Ama yetmiyor. Şimdi deniz mevsimi geliyor. Bu günlerde bile hava birazcık ısındığında çocukları denizde görüyoruz. Şimdi siz okurlarımıza denizlerimizi tehdit eden tehlikelerden de söz edeyim.

Türkiye’nin kıyılarındaki tehlike
Ekolojik sistemler ve canlı türleri bakımdan çok zengin olan kıyılarımızın uzunluğu yaklaşık 8333 Kilometredir. 8333 kilometresinde de tehlike çanları çalıyor. En kötü durumda olanı da hayret edeceksiniz ama turizm cennetimiz Akdeniz. BM Çevre Programı’nın (UNEP) hazırladığı bir rapora göre, 12 ülkenin kıyısı olduğu Akdeniz’deki kirlenme 2025 yılına kadar ciddi oranda artacak. Akdeniz bölgesinde küresel ısınmanın etkilerinin, Kuzey Avrupa’ya göre 2 kat daha fazla hissedileceği bekleniyor. Bu durum kuraklık ve orman yangınlarında artışa sebep olacak demiş. Bu günlerde yaşadıklarımız bu düşünceyi doğruluyor maalesef. Yunanistan ve Türkiye sahillerindeki yoğun kentleşme ve endüstrileşme ile beraberinde gelen atıkların %11’i Ege Denizi’ne koy ve körfezlerine boşaltılıyor. Marmara Denizi, diğer denizlerle bağlantısını sağlayan boğazların yapısal özelliğinden dolayı özel bir takım hidrodinamik özelliklere sahip. Marmara Denizi, hızlı gelişen sanayi, nüfus artışı ve düzensiz kentleşme sorunları nedeniyle ciddi bir kirlilik tehdidi altında ve bu kirlenme, Marmara’nın kendi kendini doğal olarak yenileme kabiliyetinin çok üstünde.

Karadeniz’de, fazla yağış, sınırlı buharlaşma ve su akışlarının bolluğu nedeniyle yer üstü suları bakımından bir sıkıntısı yok ama, Karadeniz’e kıyısı bulunan diğer ülkelerden ve bizim ülkemizden gelen nehirlerin taşıdığı atıklardan dolayı kirlenme oranı oldukça fazla. 8350 Km. kıyı şeridine sahip Karadeniz’in bitki ve hayvan çeşitliliği (flora ve faunası) endüstriyel kirlenme sebebiyle her geçen gün yoksullaşıyor. Hükümetimiz de Karadeniz’i nükleer santraller denizi haline getirmek düşüncesinden bir vazgeçse… TV’ler evlenme programlarının, dizilerin onda biri kadar zamanda insanımızı bilgilendirme programları yapsa kurtuluş daha kolay olur. Bu tehlikeleri görmek, dile getirmek, insanlara anlatmak, sadece çevrecilerin görevi olmamalı,. Ülkemizde yaşayan herkesi tehdit ettiğine göre bu kirliliklerle mücadele de herkesin görevi olmalı. Büyükçekmece’miz, yakın çevresindeki Istıranca Ormanları, İstanbul’u tatlı suyuyla besleyen Durusu gölü yanında Türkiye’nin en güzel koyuna da sahip. Dolayısıyla çok önemli bir konumda. 3 göller havzasının göbeğinde, yerel basınımıza teşekkür ediyorum insanımızı bilinçlendirmek için bize hep yardımcı oluyorlar. Hep beraber İnsanımızı bilinçlendirmek için çok çalışmalıyız. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi