EN AKILLI CANLI İNSANDIR MI
EN AKILLI CANLI İNSANDIR MI DİYORSUNUZ?
ÖYLEYSE OKUYUN
1990'lı yıllarda ekolojistlerin önemle konu ettiği ama insanların yaşayarak, görerek anladığı "nükleer felaketlerden" sonra yine yaşayarak görerek anladığı "küresel ısınma, iklim değişikliği" ile dünyaya verdiğimiz zararları hala anlayamadık. Küresel ısınmayla kutupları eritmemiz, kuraklık, içilebilir temiz su sıkıntıları, dünya üzerindeki canlı hayatındaki çeşitliliğin azalması, atmosferin kirlenmesi bize hala ders olmadı. Gerçi son yıllarda çevre sorunlarının insanlığın en önemli sorunu olduğunu düşünenler çoğaldı, ama yeterli olamadı. Eğer bizler bu kadar çevreciysek, bu ülkenin başbakanı çevrecinin daniskası ise neden daha ciddi önlemler alamıyoruz. Göllerimiz bir bir yok oluyor. Tarımda kendi kendini besleyemeyen ülke olduk. Hala çevre sorunlarına aldırmıyoruz. Şu olaya bir bakın. 1997 yılında Kaptan Charles Moore, rüzgarın esmediği, büyük balıkların bulunmadığı için denizcilerin "okyanus çölü" diye adlandırdığı Ekvatorun 50 derece kuzeyi ile California-Hawaii arasındaki bölgenin ortasında kalan bu alan, gemicilerce yüzlerce yıldır ölü alan olarak bilinir. "Kuzey Kutbu Dönence altı Dönüşü" denilen bu bölgede akıntılardan dolayı etrafındakileri mıknatıs gibi kendine çeken garip bir oluşum vardır. Kaptan Moore buraya katamaranı ile ilk defa girdiğinde plastikten oluşan bir deniz ile karşılaştı.
Günlerce yol almasına rağmen bu görüntüden kurtulamadı. Doğaya atmaktan vazgeçemediğimiz milyonlarca kilo plastik, derelerin, nehirlerin taşıması sonunda okyanusun ortasında garip bir çorba oluşturmuş. Bir yat yarışçısı olan Ian Kiernan bundan tam 20 sene önce bu çöplere rastlamış. Plastik şişeler, torbalar, pinpon topları, kullan at ürünler uzun yolun sonunda kendini benzer ortamlarda buluyor. Biyolojik atıklar mikroorganizmalar sayesinde doğaya geri dönüyor, plastikler ise ultraviyole ışınlar yüzünden çok ufak parçalara ayrılıyor ama insanların plastikleri dayanıklı olacak şekilde ürettiğinden yok olmuyor. Yapılan ölçümlere göre Kuzey Pasifik'teki plastik atıkların en azından İngiltere'nin iki katı olduğu tahmin ediliyor. Bu plastik parçalar büyüklüklerine göre farklı canlı türleri tarafından yiyecek zannedilip yenildiği ve o canlının ölümüne sebep olduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın verilerine göre bu tarz plastik atıklar, 1 yıl içinde 1 milyondan fazla kuşu, 100 binden fazla deniz memelisinin ölümüne sebep oluyor. Şu ana kadar plastiklerin çevreye verdiği zararı konuştuk.
Atladığımız çok önemli bir gerçek daha var. Plastik kanserojen ve çok zararlı bir madde. Deniz içindeki ufalanmış plastik parçalarını yemek olarak seçen filtreleyici canlılar örneğin denizanaları daha sonra
başka balıkların yemi oluyor ve daha sonrada bizim sofralarımıza geliyorlar. Okyanus çöllerinde biriken bu kütleyi oluşturan sadece bizim attığımız çöpler değil. 1990 yılında bir gemi konteynırından
dökülen 90.000 çift Nike ayakkabı da insanların denize hediyesi. Sonuç olarak, denize atılan çöplerden dolayı deniz yaşamı ve ekolojisi hızlı bir şekilde yok oluyor. Bu kütlenin direkt olarak insan yaşamına
etkisi ise, geçen yıllarda bu kütlenin bir kısmının Hawaii sahillerine çarpması ile ortaya çıktı. Yaz boyunca sahiller kullanılamaz hale geldi, temizlenmesi uzun zaman aldı.
Sevgili Doğa Dostları
Çevremize verdiğimiz zararların çok ve çeşitli olduğunu biliyoruz. Çevrecinin Daniskasının hükümeti ki Çevre ve Orman Bakanı Üniversitemizin bir profesörü ama onun izniyle bu dönemde artan, golf
sahası için yok edilen ormanlar, taş, kum, kömür için yok edilen ormanlar canımızı acıtıyor. 1993 yılında Lionsun 370 civarındaki kulübünün yönetim kabinesinde Çevre Komitesi Başkanı iken Çevre Bakanı ile Madenciler Dernekler Birliğini Yıldız Üniversitesinde bir araya getirip, tabii ki yer altı zenginliklerimizi kullanacağız ama madenciler de arama işi bitince kazdıkları yerleri düzeltip ağaçlandırarak bıraksınlar demiştik. Protokol imzalandı Bakan bu çalışmamız sebebiyle bir altın madalya ve sertifika ile bizi ödüllendirdi idi. Maalesef bu ödüller diğer sertifikalarım ile birlikte Çevre Koruma Derneğinin tadilatı sırasında kaybedildi.
Konumuzu şöyle sonuçlandıralım. Çevre problemlerini sadece küresel ısınma, sadece nükleer atılar, sadece hava kirliliği değil kuraklık, susuzluk, gıda kıtlığı, enerji yokluğu gibi bir çok sorun katlanarak artıyor. Gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya zora giriyor. Çözüm için bu günden başlayarak birlikte çalışmalıyız. Biz DEÇED (Doğa Emanetçileri Çevre Eğitim Derneği) olarak ÇEP (Okullarda Çevre Eğitimi Ve Uygulaması Projesi) için bu yıl da çalışmalara başladık. Çevre Gönüllüsü Öğretmen ve Öğrencileri için yıl boyu müracaat edebilecekleri bir rehber kitapçık daha hazırladık. Çocuklarımızın
çevre sorunları konusunda bilinçlenmesi için çalışacağız. Sağlıklı, mutlu temiz bir çevrede yaşamanız dileklerimle.
ÖYLEYSE OKUYUN
1990'lı yıllarda ekolojistlerin önemle konu ettiği ama insanların yaşayarak, görerek anladığı "nükleer felaketlerden" sonra yine yaşayarak görerek anladığı "küresel ısınma, iklim değişikliği" ile dünyaya verdiğimiz zararları hala anlayamadık. Küresel ısınmayla kutupları eritmemiz, kuraklık, içilebilir temiz su sıkıntıları, dünya üzerindeki canlı hayatındaki çeşitliliğin azalması, atmosferin kirlenmesi bize hala ders olmadı. Gerçi son yıllarda çevre sorunlarının insanlığın en önemli sorunu olduğunu düşünenler çoğaldı, ama yeterli olamadı. Eğer bizler bu kadar çevreciysek, bu ülkenin başbakanı çevrecinin daniskası ise neden daha ciddi önlemler alamıyoruz. Göllerimiz bir bir yok oluyor. Tarımda kendi kendini besleyemeyen ülke olduk. Hala çevre sorunlarına aldırmıyoruz. Şu olaya bir bakın. 1997 yılında Kaptan Charles Moore, rüzgarın esmediği, büyük balıkların bulunmadığı için denizcilerin "okyanus çölü" diye adlandırdığı Ekvatorun 50 derece kuzeyi ile California-Hawaii arasındaki bölgenin ortasında kalan bu alan, gemicilerce yüzlerce yıldır ölü alan olarak bilinir. "Kuzey Kutbu Dönence altı Dönüşü" denilen bu bölgede akıntılardan dolayı etrafındakileri mıknatıs gibi kendine çeken garip bir oluşum vardır. Kaptan Moore buraya katamaranı ile ilk defa girdiğinde plastikten oluşan bir deniz ile karşılaştı.
Günlerce yol almasına rağmen bu görüntüden kurtulamadı. Doğaya atmaktan vazgeçemediğimiz milyonlarca kilo plastik, derelerin, nehirlerin taşıması sonunda okyanusun ortasında garip bir çorba oluşturmuş. Bir yat yarışçısı olan Ian Kiernan bundan tam 20 sene önce bu çöplere rastlamış. Plastik şişeler, torbalar, pinpon topları, kullan at ürünler uzun yolun sonunda kendini benzer ortamlarda buluyor. Biyolojik atıklar mikroorganizmalar sayesinde doğaya geri dönüyor, plastikler ise ultraviyole ışınlar yüzünden çok ufak parçalara ayrılıyor ama insanların plastikleri dayanıklı olacak şekilde ürettiğinden yok olmuyor. Yapılan ölçümlere göre Kuzey Pasifik'teki plastik atıkların en azından İngiltere'nin iki katı olduğu tahmin ediliyor. Bu plastik parçalar büyüklüklerine göre farklı canlı türleri tarafından yiyecek zannedilip yenildiği ve o canlının ölümüne sebep olduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın verilerine göre bu tarz plastik atıklar, 1 yıl içinde 1 milyondan fazla kuşu, 100 binden fazla deniz memelisinin ölümüne sebep oluyor. Şu ana kadar plastiklerin çevreye verdiği zararı konuştuk.
Atladığımız çok önemli bir gerçek daha var. Plastik kanserojen ve çok zararlı bir madde. Deniz içindeki ufalanmış plastik parçalarını yemek olarak seçen filtreleyici canlılar örneğin denizanaları daha sonra
başka balıkların yemi oluyor ve daha sonrada bizim sofralarımıza geliyorlar. Okyanus çöllerinde biriken bu kütleyi oluşturan sadece bizim attığımız çöpler değil. 1990 yılında bir gemi konteynırından
dökülen 90.000 çift Nike ayakkabı da insanların denize hediyesi. Sonuç olarak, denize atılan çöplerden dolayı deniz yaşamı ve ekolojisi hızlı bir şekilde yok oluyor. Bu kütlenin direkt olarak insan yaşamına
etkisi ise, geçen yıllarda bu kütlenin bir kısmının Hawaii sahillerine çarpması ile ortaya çıktı. Yaz boyunca sahiller kullanılamaz hale geldi, temizlenmesi uzun zaman aldı.
Sevgili Doğa Dostları
Çevremize verdiğimiz zararların çok ve çeşitli olduğunu biliyoruz. Çevrecinin Daniskasının hükümeti ki Çevre ve Orman Bakanı Üniversitemizin bir profesörü ama onun izniyle bu dönemde artan, golf
sahası için yok edilen ormanlar, taş, kum, kömür için yok edilen ormanlar canımızı acıtıyor. 1993 yılında Lionsun 370 civarındaki kulübünün yönetim kabinesinde Çevre Komitesi Başkanı iken Çevre Bakanı ile Madenciler Dernekler Birliğini Yıldız Üniversitesinde bir araya getirip, tabii ki yer altı zenginliklerimizi kullanacağız ama madenciler de arama işi bitince kazdıkları yerleri düzeltip ağaçlandırarak bıraksınlar demiştik. Protokol imzalandı Bakan bu çalışmamız sebebiyle bir altın madalya ve sertifika ile bizi ödüllendirdi idi. Maalesef bu ödüller diğer sertifikalarım ile birlikte Çevre Koruma Derneğinin tadilatı sırasında kaybedildi.
Konumuzu şöyle sonuçlandıralım. Çevre problemlerini sadece küresel ısınma, sadece nükleer atılar, sadece hava kirliliği değil kuraklık, susuzluk, gıda kıtlığı, enerji yokluğu gibi bir çok sorun katlanarak artıyor. Gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya zora giriyor. Çözüm için bu günden başlayarak birlikte çalışmalıyız. Biz DEÇED (Doğa Emanetçileri Çevre Eğitim Derneği) olarak ÇEP (Okullarda Çevre Eğitimi Ve Uygulaması Projesi) için bu yıl da çalışmalara başladık. Çevre Gönüllüsü Öğretmen ve Öğrencileri için yıl boyu müracaat edebilecekleri bir rehber kitapçık daha hazırladık. Çocuklarımızın
çevre sorunları konusunda bilinçlenmesi için çalışacağız. Sağlıklı, mutlu temiz bir çevrede yaşamanız dileklerimle.