Gazeteler hürdür, sansür yasaktır...!
Türkiye'de basında sansürün kaldırılmasının yıl dönümü olarak her yıl 24 Temmuz günü törenler düzenlenir. Bu özel gün; ''24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı'' olarak kutlanır.
24 Temmuz 1908 yılında II. Meşrutiyetin yürürlüğe girmesiyle birlikte, çıkan gazeteler sansür memurlarına verilmeden basılmış ve bugün sansürün kaldırılması olarak tarihe geçmiş.
Meşrutiyetin ilan edildiği günün gecesinde İkdam Gazetesinin sahibi Ahmet Cevdet ile Sabah Gazetesi sahibi Mihran Efendiler, gazete provalarını görmek için gelen sansür memurlarını aynı sözlerle geri çevirdiler: gazeteler hürdür, sansür yasaktır.
*
25 Temmuz 1908 sabahı dağıtılan gazeteler farklıydı artık. Uzun yılların ardından ilk kez sansür memurlarının değil gazetecilerin tercihlerine göre basılmışlardı. Özgürce yayımlanan gazetelere halkın ilgisi de büyük oldu. Bazı gazeteler satışlarını 2 binlerden 5 binler düzeyine çıkardı. Fiyatı 10 kuruş olan İkdam karaborsada yarım liraya kadar alıcı bulabildi. Bir ay içinde 200 yeni gazete için yayın hakkı alındı.
*
24 Temmuz bir anlamda gerçek gazeteciliğin patlama yaptığı gündü. Bu nedenle 24 Temmuz Cumhuriyet Dönemi’nde Türk basınından sansürün kaldırılması ve basın bayramı olarak ilan edildi. Daha sonra kutlamalar “geleneksel gazeteciler günü” adı altında yapılmaya başlandı.
Türkiye’deki basın kuruluşları zaman zaman 24 Temmuz 1908 öncesini hatırlatan dönemlerden geçtiler ama 24 Temmuz simge olarak önemini hiç kaybetmedi.
Günümüzde basının geldiği bu noktada, gerek 24 Temmuz sansürün kaldırılış yıl dönümü gerek ise 1961 yılında yürürlüğe giren basın yasasının yıl dönümü olan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bir bayramdan ziyade gazeteciliğin mücadele günü, sorunların konuşulduğu gün olarak anılmaya başladı.
*
İnsanlar ilk çağlardan beri haberleşme ihtiyacı hisseder.
İletişim, yemek içmek gibi önemli bir ihtiyaçtır.
İnsanoğlu dünyaya geldiği zaman ağlayarak ilk iletişimini kurmaya başlar.
Antik yunanlarda haber veren çığırtkanlar vardı, bağırarak, çağırarak halka haber verirlerdi.
Napalyon bir yere işgale gittiğinde oraya ilk matbaayı götürüyormuş. Gazete çıkararak biz de sizlerdeniz gibi propaganda yaparmış.
Her kitle iletişim aracı çıktığı zaman otoriteyi ciddi ciddi sarsıyor. Ve bu durum kolay kabullenilmiyor.
Fransız ihtilaline kadar dönemin aydınları gazetelere pek sıcak bakmıyorlardı.
Lale devrine kadar hep Osmanlı takip edilmiştir, Lale devrinden sonra Osmanlı dünyayı takip etmiştir.
Osmanlı matbaayı 300 yıl sonradan kullanmaya başlamış.
Aslında 1490 yılında matbaa geliyor fakat kullanılmaya başlanması 300 yıl sürüyor.
*
1831’de ilk resmi gazete Tahvimi Vakayi.
1860’da ilk özel gazete Tercümanı Ahval çıkıyor.
Ali Suavi tarafından Muhbir diye bir gazete çıkararak muhalefet yapıyor saraya.
1864’de ilk çıkan basın kanunu ile Muhbir kapanıyor.
Ali Suavi İngiltere’ye giderek Muhbir’ basıyor ve gazetenin başına şunu yazıyor: Muhbir gider, gazete basılmasının yasak olmadığı bir yer bulur ve yine çıkar…!
*
Kurtuluş Mücadelesinde sarayı destekleyen İstanbul basını ve mücadeleyi destekleyen Anadolu basını olarak gazeteler ikiye ayrılıyor.
Konya’da Öğüt diye bir gazete; savaştan kaçanları gazetemizden ifşa edeceğiz diyerek önemli bir görev üstleniyor.
Hakimiyeti Milliye de öyle.
1920’lerde radyo geliyor Türkiye’ye.
Atatürk radyo evlere girsin diye önceleri radyodan hiç siyaset yapmıyor.
1945’e kadar radyo altın dönemini yaşıyor.
1950’den sonra televizyon geliyor.
*
Gazetecilik sadece kâğıttan yapılan bir meslek değildir.
1990’lardan sonra önce cep telefonları ardından internet girdi hayatımıza.
Günümüzde ise internet belki de iletişimin ışınlanmadan önce son özelliği olarak kullanılıyor.
Dün aylık yayınlar, haftalık yayınlar, günlük yayınlar vardı, şimdi anlık yayınlar revaçta.
Artık rakip sadece zaman.
Rakip teknoloji.
Rakip hibrit muhabirler.
Rakip hız.
*
Ve bütün bu rakiplere karşı yarışmak için donanım gerekiyor, diploma gerekiyor, merak gerekiyor, yabancı dil gerekiyor, gazeteciliğin bütün özellikleri gerekiyor. Üzerine bir de hepsinden daha hızlı olmak gerek.
Hani dünün baskıdan önce denetlenen yayıncılığından olay saniseler içerisinde denetlenen ve süzgeçten geçen yayıncılığa dayandı.
Son yıllarda on binlerce gazeteci işsiz kalmış, yüzlerce yayın organı kapatılmış, bine yakın gazeteci de tutuklanmıştır.
Bütün bu sorunlarla mücadele etmesi gereken muhalefet partilerinin de medyaya yönelik tutumu iktidardan farksızdır.
*
Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve sesini duyuramayanların sesi olmakla yükümlüdür.
Bizler, burada bulunan bulunmayan, gazeteciliğin evrensel değerlerine sahip çıkan gazeteciler olarak; Türk basınını 115 yıl geriye götürme anlayışı ile mücadele etmekte kararlıyız.
Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleştiği, ifade ve basın özgürlüğünün evrensel standartlara ulaştığı günlere kavuşarak, 24 Temmuz’ları yeniden ‘Gazeteciler ve Basın Bayramı’ olarak kutlayacağız. Buna inanıyoruz.
*
Bu düşünceler ile gazeteciliğe emek veren, değer katan, bedel ödeyen meslektaşlarımızın, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı'nı kutluyor, şükranlarımı gönderiyorum.
Derneğimizin bu günlere gelişine katkı sunan her kim varsa, dernek üye ve yöneticilerimize, meslektaşlarımıza, siyasilerimize, iş adamlarımıza, dar günümüzde hemen koşup yanımızda olan özgür basın dostlarımıza;
İstanbul Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum…