Gel de gülme!
Nasıl gülmeyelim, maaşallah, Devlet adamları, stand-up’ çıları geçti.
Ben aşkı, sevgiyi, güzel şeyleri, hayatı yazmak istiyorum ancak gündem başka, bir türlü yazamıyorum bunların yüzünden. Her Allah’ın günü bu adamların saçmalıklarıyla vakit geçiriyoruz.
Bayramın birinci günü ilk fetvayı aldık. Gülmek yasak! Öyle herkesin içinde kahkaha atmayacaksınız. Hepsi, kafayı evlenmeyle, yatak odasıyla, kadınların kahkahasıyla bozmuş durumda. Her gün gazetelerin iç sayfalarında inanılmaz vahşet haberleri var. Başı taşla ezilen, yağmurda kapı dışında ıslatılıp, içerde dövülen, öldürülen, kimliği tespit edilemeden gömülen yüzlerce kadının haberinin yapıldığı sayfalar, çıt yok. Sadece üçüncü sayfa haberi olarak okuyup, sayfaları çeviriyoruz.
Geçenlerde, gazeteyi okurken yine böyle üzücü bir haberle karşılaştım. Çaresizlik içinde ki kadıncağız “Tutunacak başka dalım yok” diye, kendine eziyet eden kocasından şikayetçi olmamış. O dallamadan nasıl “dal” olur diye düşündüm, tutunacak dal olarak gördüğü adama nasıl tutunabiliyordu acaba? Sayın Arınç ve diğerleri keşke bu dövülen, sömürülen, öldürülen, satılan, fuhuşa sürüklenen kadınlarla ilgili olarak, erkeklere fetva verseydi . Gerçi hakkını yemeyeyim “çapkınlık yapmayın, sadık olun” diyebilmiş sadece.
Devletli büyüğümüz; “Ahlaken geriye doğru bir gidiş” olduğunu söylemiş, bu kafalarla bizi nasıl ileriye götüreceksiniz? Sahiden de kendisinin söylediği gibi “ Bu adam hangi dilden konuşuyor?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
İnsanın cebinde taşıyabileceği, çantasına koyabileceği çok güzel kitaplar var diye eklemiş sonra. Bu kitaplardan biriyle, bayramın ikinci gün başka bir haberde karşılaştım. Reklamın iyisi kötüsü olmaz reklam reklamdır. Onun için kitabın tanıtımında istemeyerek katkım olacak diye de bir yandan üzülüyorum. “Flört etme, yanarsın” diyor. Şu soruyu sormuş kitapta; “Delikanlılar, evleneceğiniz kızın sizden önce başkalarıyla flört yapmasını ve sanki ısırılmış bir elmanın talibi olmak ister miydiniz?” demiş ve “Dövüşme, seviş” diye benimsenen sloganla, toplumun temeli olan aile kavramı değerlerinden uzaklaştırıldığını ve kadınların ahlaksızlığa sürüklendiğini savunmuş. Neymiş efendim ; “ Kızlarımızın dünyası da, ahireti de zindan” olacakmış. Dünyanın her yerinde acı var, savaş var, çocuklar ölüyor, bunlar hala nelerle uğraşıyorlar.
Sevişmeyin, flört etmeyin tamam mı? Barışı, sevgiyi, aşkı unutalım, neyimize gerek?
Bu adamların işi kahkahaya, flörte, çocuk doğurmaya getirip, arkadan başka ciddi şeyleri yasalaştırma peşinde oldukları kesin. Gündemi böyle eften püften şeylerle değiştirmeye çalıştıklarını artık anladık. Bakalım peşinden ne gelecek?
Korkuyorlar, kadınlardan korkuyorlar… Toplumda en değerli halka kadının varlığı çünkü. Kadınlar bir uyansa… Ahh! Bir uyansa! Uyansa ve ayaklansa, ne çok şey değişecek bu ülkede oysa!
Çocukluğumdan bu yana yıllardır okul kitaplarında yazan “Gelişmekte olan Türkiye” lafının ne zaman kalkacağını düşünüp sinirleniyordum, şimdi ona razıyım, gelişmeye çalışmakla uğraşabilseydik keşke… Yarın bayramın üçüncü günü. Kim ne yumurtlayacak diye merakla bekliyorum, lütfen hayal kırıklığına uğratmayın beni.
Ne derlerse desinler, siz yine de ; Aşk’la , sevgiyle kalın…