GELECEK NESİLLERE BIRAKILAN MİRAS
Bir dönem ülkesine karşı kendisini sorumlu hisseden çevrelerce gündeme taşınmaya çalışılan ve her konuda olduğu gibi ulusal duyarsızlığımız dolaysıyla kısa sürede unutulan Kaz dağlarındaki doğa katliamı bu günlerde tüm hızıyla devam ediyor.
Birkaç basın ve internet sitesinde bu doğa katliamına dikkat çekilmekte ise de ülkenin gündeminde birinci sırada olan terör belasının etkisiyle toplumsal tepki oluşması mümkün görülmüyor. Biz ülke içinde canımızla uğraşırken birileri milli servetlerimizi yerli işbirlikçilerle birlikte talan ediyor. Anayasanın 168.maddesinde yer alan’’ Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için gerçek ve tüzel kişilere devredebilir…’’der. Yabancılara devreder gibi bir madde yoktur. Ancak son yıllarda bu madde by-pass edilerek çıkarılan yasalarla doğal kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilmiş imtiyazlar sağlanmıştır.
Eşsiz doğal kaynakları endemik bitkileri mitolojik ve arkeolojik zenginlikleri ile Kaz dağları ülkemizin tarif edilmez güzelliklerine sahip en önemli doğa ve turizm alanlarının başında gelmektedir. Yapılan araştırmalarda bu bölgede 250-300 ton altın rezervinin olduğu tahmin ediliyor. Toprağın derinliklerinde zerrecikler halinde bulunan bu altının çıkarılması için yüzlerce metre kazılması binlerce ton toprağın siyanür ile ayrıştırılması gerekmektedir.
Bu günlerde toplumun hassasiyetleri başka konulara kaydığı için devletçe yabancı şirketlerle yerli yandaş ortaklara verilen maden arama ve çıkarma imtiyazları doğrultusunda kaz dağları aç kurtların saldırısına uğramış gibi paramparça ediliyor.%30’nun ancak doğal park ilan edildiği bu doğa parçasının ciğerleri sökülüyor. Kayalar dinamitleniyor asırlık ağaçlar kesiliyor bu dağlara özgü köknar ağaçları 47 çeşit endemik bitki 78 nadir yetişen bitki ve 906 çeşit dünyanın birçok yöresinde yetişmeyen bitki yok ediliyor.
Bilim adamları yakın bir gelecekte petrol kaynaklarının tükeneceğini ancak petrole alternatif yeryüzünde başka enerji kaynaklarının bulunduğunu ileri teknoloji ile bu kaynakların kullanılacağını açıklıyorlar.
Dünyada son yıllarda ülkelerin sömürülmesi askeri işgal yöntemleriyle olmuyor. Başta ABD. Olmak üzere batılı emperyalist güçler tarafından ülke içinde kurgulanmış sivil toplum kuruluşlarının ve yerli büyük sermaye gruplarının aracılığı ile bu sömürü tezgâhı sürdürülmektedir. Birçok sivil toplum kuruluşunun finansörü bu sermaye gruplarıdır.
Geleceğin sömürü çarkları ve savaşları enerji ve su kaynakları üzerine olacaktır.
Türkiye petrole alternatif enerji kaynaklarının rezervi açısından dünyanın sayılı toprakları arasındadır. Tek başına bor ve toryum maden rezervleri dünya sıralamasında başta gelen ülkeler içindedir.
Burada toryumla ilgili çarpıcı bir örnek vereyim. Boğaziçi üniversitesi öğretim görevlisi değerli bilim adamı Prof.Dr.Engin Arık’ın açıklamalarına göre Türkiye de tonlarca toryum rezervi bulunmakta ve bir örneklemeyle yaptığı enerji değerlendirmesinde şöyle diyor sayın Arık.Bir çuval kömürle bir evi ısıtırsınız.Bir çuval toryum ile kütleyi enerjiye dönüştürdüğünüz zaman ülkenin yarısını ısıtırsınız.Bu çarpıcı tespit bile ülkemizin dünyadaki yerinin ne kadar hassas olduğunu gelecekte enerji savaşlarındaki kritik hedeflerden biri olabileceği gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Tüm bu gerçekler ortada iken bugün biz geleceğin milli enerji ve doğal kaynakların işletilmesi politikalarının oluşturulması bu enerjiyi kullanacak işleyecek teknolojiyi öğrenecek uygulayacak yeni nesiller yetiştirme yerine 4x4x4 gibi eğitim ucubeleriyle okulları imam hatiplere dönüştürme gayretleriyle yabancılara biat edecek ülkenin milli servetlerini peşkeş çekecek ulusal hafızadan yoksun kaderci emperyalist güçlerin güdümünde dönen çağdaş Mevlanalar yetiştirme gayretindeyiz.