CHP İstanbul Sözleşmesi için Danıştay'da dava açtı

CHP İstanbul Sözleşmesi için Danıştay'da dava açtı
Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanlığı olarak 81 ilden gelen Kadın Kolları İl Başkanlarımız ve Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte, bu sabah Danıştay’a İstanbul Sözleşmesi ile alakalı yapmış olduğumuz başvuruyu kamuoy

Yanımızda Genel Başkan Yardımcılarımız, Grup Başkanvekilimiz, Parti Meclisi Üyelerimiz, Milletvekillerimiz, Yüksek Disiplin Kurulu Üyelerimiz, Ankara İl Başkanımız ve il yöneticilerimiz var.

Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshine dair Cumhurbaşkanı kararına dair tavrımız çok nettir: Bu karar yok hükmündedir.

Bir süredir anlamsız şekilde çarpıtılarak kamuoyuna kötülenen, hedef gösterilen “İstanbul Sözleşmesi”nin tam adı “Bayanlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.

Bizler, sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti tarafından fesih girişimini bir gece yarısı öğrendik. Erdoğan'ın imzasıyla alınan karar 20 Mart tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Tek cümlelik bu karar, ne bir gerekçe içeriyor, ne de bir açıklama…

Erdoğan iktidarı döneminde 18 yılda en az 7500 bayan sırf bayan oldukları için katledildi. Tanımadığımız ve tanımayacağımız fesih açıklamasının üzerinden 12 saat geçmeden 6 bayan yaşamdan koparıldı.

İstanbul Sözleşmesi bayanların can simididir. Ata’mızın sayesinde dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinden daha önce eşit haklara sahip olan biz bayanlar, haklarımızın gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz.

Sözleşmeyle alakalı gerçek dışı beyanlarla yapılan karalama kampanyası var. Biz şimdi sizlere gerçek sanılan bazı yalanları ve doğruları anlatalım:

Diyorlar ki sözleşme eşcinselliği teşvik ediyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Avukat Özlem Zengin’in de söylediği gibi; sözleşmede eşcinselliği teşvik eden hiçbir madde yoktur.

Şunu net olarak belirtmeliyim ki; Sözleşme mağdurun haklarını herhangi bir ayrım gözetmeksizin güvence altına almaktadır. LGBTi+ bireyler dahil, herkesin insan haklarına sahip çıkar.

Diyorlar ki toplumun büyük çoğunluğu sözleşmeden rahatsız, iptal edilmesini istiyor. İşin esası; bu iddianın aksine, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik yüksek düzeyde toplumsal bir destek vardır. Temmuz 2020’de yapılan bir araştırmaya göre; katılımcıların yüzde 64’ü sözleşmeden yanadır.*

Diyorlar ki Sözleşme’ye dünyada her yerden tepkiler var. Oysaki; bu sözleşme şiddete karşı sıfır tolerans tanıyan en kapsamı sözleşme olması sebebiyle sadece Avrupa’da değil, dünya genelinde “altın standart” olarak gösterilmektedir. Şu ana kadar 45 ülke ve Avrupa Birliği sözleşmeyi imzalanmıştır. İmzacı ülke sayısının artmasına dönük çalışmalar sürmektedir.

Diyorlar ki Sözleşme yüzünden bayanın beyanıyla, başka hiçbir delil olmaksızın erkek hapse atılmaktadır. Oysaki Sözleşmede kadının beyanıyla verilen tek karar ‘tedbir’ kararıdır, beyanla verilen hapis kararı yoktur.

Diyorlar ki Sözleşme boşanmaları arttırıyor. Sözleşmede evlenme ya da boşanmaları teşvik edici hiçbir madde yok. Boşanmaların başlıca nedeni aile içindeki şiddettir.

Diyorlar ki Sözleşme yüzünden şiddet artmıştır. Oysa ki Sözleşme şiddeti arttırmamış, görünür kılmıştır.

Diyorlar ki Sözleşme geleneklerimize, kültürümüze aykırı, bize uymuyor. Oysaki bu topraklarda bayana yönelik şiddet bir gelenek olamaz, olmamalıdır.

Diyorlar ki Sözleşme yüzünden bayanlar kafasına göre koruma talebi alıyor, bunun bir sınırı olmalı. Oysa ki 2019 yılında koruma başvurusu yapan 41,383 bayanın bu talebi reddedildi. Koruma talebi verilmediği için binlerce bayan şiddete uğradı, öldürüldü.

Diyorlar ki Sözleşme erkekleri mağdur ediyor. Oysaki Sözleşmede şiddet uygulamayan erkeklerle ilgili bir yaptırım yoktur. Evden uzaklaştırılanlar; şiddet uygulayan, tehdit eden ve suçlu bireylerdir.

Sözleşmenin imza tarihi olan 2011 yılında, Meclis’te onaylandığı 2014 yılında milletvekiliydim. Biz o dönemde sözleşmeye siyasi parti ayrımı yapmaksızın destek olduk, Meclis’te tek bir red oyu bile olmadan, büyük bir uzlaşı ile onayladık; ne oldu? Bir gece, kimse ile müzakere edilmeksizin, bayanların, bayan derneklerinin görüşü sorulmaksızın, apar topar ilan edilen mesnetsiz bir kararla, artık İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı olmadığımız söylendi. Öyle mi gerçekten?

Erdoğan imzalı karara bir bakın. Kararda deniyor ki, 11.5.2011’de imzalanan ve Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Sözleşme. Burada bir karartma, bir ikrar var.

Bu Sözleşme’nin onaylanması, 6251 sayılı Kanun ile uygun bulunmuştur. Yazıyor mu kararda bu Kanun? Hayır! neden yazmıyor? Kendileri de çok iyi farkında, Kanun olmaksızın Cumhurbaşkanı kararının bir değeri yok.

Anayasa’mız, temel haklara dair uluslararası sözleşmelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılacak bir Kanun ile onaylanmasını kabul etmiş, bu görevi asli olarak Meclis’e vermiştir. Bu; önceden de böyleydi, şimdi de böyle. Kanun ile katıldığımız bir Sözleşme’den idari bir kararla çıkabilir miyiz? Elbette ki hayır.

Diyorlar ki; siz Kanun bilmiyorsunuz, gidin şu 9 sayılı Kararname’nin 3.maddesini okuyun. Bunu diyenlere cevabımız nettir; biz o kararnameyi de, 3.maddesini okuduk, biliyoruz; siz Anayasa’yı okudunuz mu? Anayasa’nın neresinde Cumhurbaşkanı’na bu şekilde bir yetki verilmiş, gösterin bize! Gösterin, işin kolayına kaçmadan, laf kalabalığı yapmadan.

Gösteremezsiniz. Tek söyleyebileceğiniz, 9 sayılı Kararname. “Eskiden Bakanlar Kurulu yetkisindeydi, şimdi Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde”. Eskiler ne derdi, bilir misiniz? Su-i misal, misal olmaz. Yani, kötü örnek, örnek oluşturmaz. Öteden beri hatalıymış bu kural, dolayısıyla sizi kurtarmaz.

İşin esasında usulünde büyük bir hata yaptınız. Bunu zamanla anlayacaksınız. Her gün bir bayan cinayetinin işlendiği ülkemizde, “bayanları yaşatmak için ne yapabiliriz” diyecek yerde, ideolojik saplantılarınızla, modası geçmiş komplo teorilerinizle, kendinizce siyaset mimarlığı yaparak, bayanları ve çocukları moral olarak savunmasız bıraktınız!

Cumhurbaşkanlığı kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra, biz CHP olarak bu kararı Danıştay’a taşıyacağımızı duyurmuştuk. Koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen en güvenli yer olan evlerinde hatta sokak ortasında katledilen binlerce bayanın, bir defa daha öldürülmesine izin vermeyeceğimizin altını çizmiştik. Bu sabah itibariyle, Danıştay’a başvuruda bulunduğumuzu duyuruyoruz.

CHP Kadın Kolları olarak, Danıştay’a açtığımız bu dava ile, hukuk devletinin işlerliğinin kanıtlanmasını bekliyor, savunulacak tek bir kelimesi bile bulunmayan bu kararın ivedilikle iptal edilmesini talep ediyoruz.

Şu çok net bilinmelidir ki; İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. Meclis’te tüm partilerin oybirliğiyle kanunlaşan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yani milletin iradesini yok sayılarak fesih edilemez.

Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu uluslararası bir sözleşmeden boş ol denilerek çıkılamaz; bu uygulama Anayasa'ya aykırıdır. Adını kendi şehrinden alan ve amacı bayanları şiddetten korumak olan bir insan hakkı sözleşmesinden, iç hukuka ve uluslararası hukuka aykırı olarak çekilmenin ne dünyada ne de Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında başkaca bir örneği yoktur.

İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasının uygun bulunmasına dair 6251 sayılı Kanun yürürlüktedir.

Tüm yargı kurumlarından isteğimiz, İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuktaki geçerliliğinin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da kabul edilmesi ve bayana yönelik şiddetin engellenmesinde çok etkin olan bu önemli Sözleşme’ye doğrudan atıfta bulunulmaya, sağladığı korumayı geliştirmeye yönelik karar ve uygulamalara devam edilmesidir.

Nihayetinde, tek bir bayanın hayatı dahi, manasız siyasetinizden daha üstün, daha önemlidir. Partimiz, ilk seçimde iktidar olduğunda, Sözleşme’nin gereklerini tamı tamına yerine getirecektir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 42 milyon bayanın yaşam hakkının elinden alınmasına izin vermeyeceğiz. Genel merkezimizde hayata geçirdiğimiz Yaşam Hak projesi tam da bu amaca hizmet etmektedir.

Parti Programımızda bayana yönelik şiddetin durdurulması için bütün tedbirlerin gecikmeksizin alınması öngörmektedir. CHP’nin son Kurultay’ında kabul ettiği “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” de bayan erkek fırsat eşitliğini vurgulamakta, bayan haklarını insan hakları meselesi olarak tanımlamakta ve bayanla erkeği eşit görmeyen anlayışı reddetmektedir.

CHP Kadın Kolları’nın kuruluş amaçlarından birisi; “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, yaşamın her alanında uygulanmasını sağlamak, bayana karşı her türlü şiddeti önlemek için mücadele etmek, toplumsal yaşamın her alanında bayanların özgür ve eşit bireyler olarak yer almalarına katkıda bulunarak bayan hareketine öncülük etmek.”

Bayanın insan haklarını savunmak ve sahip çıkmak CHP’nin ve CHP Kadın Kollarının görevidir. Bu sebeple, bizler CHP Kadın Kolları olarak, menfaat ihlalimiz bulunan bu işleme karşı dava açma hakkımızı kullanıyoruz.

Tekrar söylüyoruz: Katledilen her kız kardeşimizin kanı, bu sözleşmeyi iptal etme çabasında olanların eline bulaşmıştır.

Bizler, tek adam hükümetine bakıp,“bayanlar 1’den büyüktür” diye haykırıyoruz. Erdoğan'ın milletin iradesini ve hukuku yok sayarak aldığı İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını tanımıyoruz, tanımayacağız.

Bizlerin inatla ve dayanışma bilinci ile devam ettirdiği mücadelemiz sayesinde, bu Sözleşme’ye taraf olunacak, taraf kalınacak ve ülkemizin her bir karışı bayanlar ve çocuklar için güvenli hale gelsin diye gerekleri yerine getirilecektir. Tekrar söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi yaşatır.

Kaynak: Gerçek Gündem

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.