Cumhurbaşkanı Erdoğan: İllere göre sınıflandırma yaparak normalleşme takvimini önümüzdeki günlerde açıklayacağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İllere göre sınıflandırma yaparak normalleşme takvimini önümüzdeki günlerde açıklayacağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşam yapılan kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Konuşmasında Erdoğan, normalleşme sürecinin başlatılacağını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam yapılan kabine toplantısı sonrası kameralar karşısına geçerek açıklamalarda bulundu. Konuşmasında Erdoğan, Mart ayı itibariyle koronavirüste normalleşme sürecinin başlatılacağını duyurdu.

Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:

"Kabine Toplantımızda güvenlikten sağlığa ülkemizin gündemindeki tüm meseleleri enine boyuna değerlendirdik. Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesine yapılan harekâtla ilgili ayrıntılar üzerinde de durduk.

Öncelikle bu harekâtta şehit düşen üç askerimiz ile PKK’lı teröristler tarafından alçakça katledilen 13 vatandaşımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

"Türkiye 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden, bu uğurda pek çok kayıplar veren, acılar çeken bir ülkedir"

Türkiye; 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden, bu uğurda pek çok kayıplar veren, acılar çeken bir ülkedir. Bu süreçte devlet olarak her yolu deneyerek terör bataklığını kurutmaya çalıştık. Ülkemizin siyasi ve sosyal çalkantıyla boğuştuğu dönemler terörün en çok azdığı yıllar olmuştur. Mesela 1990’ların kaotik ortamında terör örgütü hem askerlerimiz, güvenlik güçlerimiz ile diğer kamu görevlilerimize, hem de sivil vatandaşlarımıza karşı acımasız saldırılar gerçekleştirmiştir.

Örgütün bu dönemde yaptığı katliamlarda bebeklerden çocuklara, kadınlardan yaşlılara kadar ayrım gözetilmeksizin herkes hedef alınmıştır. Milletimiz birlik ve beraberliğine sahip çıkarak, devletimiz de tüm kurumlarıyla güçlü bir mücadele vererek gözünü kin ve kan bürüyen örgütüne hedefine ulaşmasını engellemiştir. Bölge ülkelerinin ve küresel güçlerin piyonu hâline dönüşen örgüt bir süre kendi kabuğuna çekilmiştir.

Türkiye üzerinde hesabı olan çevreler 2013 yılından itibaren pek çok araçla birlikte PKK’yı da yeniden harekete geçirdiler. Bu dönemde terör meselesini suhuletle çözüme kavuşturmak için tüm risklerini göze alarak çeşitli adımlar attık. Hiçbir insanımızın kanı dökülmesin, yüreği yanmasın, analar ağlamasın, çocuklar yetim kalmasın diye her türlü gayreti samimiyetle gösterdik. Buna rağmen milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz diken çevrelerle birlikte hareket eden terör örgütü yeniden eylemlere başladı.

Özellikle 2015 Temmuz ayından itibaren yoğunlaşan saldırılar çeşitli ilçelerimizin çukurlarla kuşatılmaya çalışmasına kadar vardı. Sur, İdil, Cizre, Silopi, Nusaybin, Derik, Dargeçit ilçelerimizde yaşanan hadiseler güvenlik kuvvetlerimizin müdahalesiyle bastırılmıştır.

"Temmuz 2015'den bu yana toplam 1,259 şehit, 770 kayıp, 5 bin yaralı"

Sadece bununla kalınmamış, sınırlarımız içinde kapsamlı terör operasyonları yürütülmüştür. Bu saldırıların ardından gelen 15 Temmuz darbe girişimi terör olaylarıyla ülkemizde oluşturulmak istenen iklimin asıl amacını ortaya sermiştir. Türkiye’ye terörden darbeye her yöntemi kullanarak diz çöktürmeye çalışanlara karşı milletimiz istiklaline ve istikbaline canı pahasına sahip çıkarak tarihî bir ders vermiştir. Sadece 15 Temmuz gecesi 251 kardeşimiz şehit olurken, 2 bin 734 kardeşimiz de yaralanarak gazilik unvanıyla şereflendi.

Güney sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu kırmak için de çok sayıda harekât gerçekleştirdik. Fırat Kalkanıyla başlayan Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanıyla süren bu harekâtlar sayesinde Suriye sınırlarımızın önemli bir bölümünü güvenli hâle getirdik. Irak sınırımızın ötesinde de terör örgütünün ülkemize sızmasını önlemek üzere kalıcı üs bölgeleri oluşturduk.

Ülkemizin Temmuz 2015 yılından bugüne kadar sınırları içinde ve sınırları dışında yürüttüğü operasyonlarda verdiği şehit sayısı 401’i asker, 443’ü jandarma, 299’u polis, 116’sı da güvenlik korucusu olmak üzere toplam bin 259’dur. Yine bu dönemde terör örgütlerinin saldırılarında 770 vatandaşımız hayatını kaybederken, 5 binin üzerinde vatandaşımız da yaralanmıştır.

"Aynı dönemde 12 bin 900'ün üzerinde terörist imha edildi"

Buna mukabil aynı dönemde yurt içinde 6 bin, yurt dışında 6 bin 900 olmak üzere toplamda 12 bin 900’ün üzerinde terörist imha edilmiştir. Bu operasyonlarda bin 300’e yakın terörist yaralı, yine bin 300’ü aşkın terörist sağ ele geçirilirken, 2 bin 243 terörist de teslim olmuştur. Böylece etkisiz hâle getirilen terörist sayısı 17 bin 750’yi bulmuştur.

Bir başka ifadeyle, terör örgütünün yıllarca uğraşarak kurduğu kadronun önemli bir bölümü bu 5 yıllık süreçte büyük ölçüde bertaraf edilmiştir. Elbette tek bir şehidimizin tırnağını bile bu teröristlerin topuna birden değişmeyiz. Ama milletimizin her bir ferdinin ülkesinin istiklali ve istikbali söz konusu olduğunda karşısındaki ister terörist olsun, ister darbeci, gözünü kırpmadan şahadete yürüyeceğinden de kimsenin şüphesi olmasın.

Biz ne Batılılar gibi insanı metalaştıran, ne PKK ve DEAŞ benzeri sapkın örgütler gibi körü körüne ölümü yücelten, ne de FETÖ’cüler gibi iradesini tek kişinin eline teslim eden bir anlayışa sahip değiliz. Medeniyetimizin temelinde insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışı vardır.

"Bizim elimizde tek bir masumun kanı yoktur"

Önceki akşam UNESCO Yunus Emre Yılı programında bir kez daha rahmetle andığımız büyüklerimiz bize hep önce insan demeyi, hayata insan merkezli bakmayı öğütlemiştir. Evet, bizim ezanımız, bayrağımız, vatanımız başta olmak üzere kutsallarımız söz konusu olduğunda gözümüz dünyayı görmez. Evet, bizim dünyanın en köklü devlet geleneğine sahip bir millet olarak tarihimiz şanla, şerefle, zaferle doludur.

Evet, biz inancımız ve değerlerimiz yolunda mücadele ederken şehitlik ve gazilikle müşerref olmayı en üstün vasıf olarak kabul ederiz. Bu vasıfları diğer toplumlardan ayırt edici özelliklerimiz olarak iftiharla da taşırız. Ama bizim elimizde tek bir masumun kanı yoktur, olmamıştır, olmayacaktır.

Bizim geçişimizde tek bir coğrafyanın veya toplumun sömürülmesinin ayıbı yoktur, olmamıştır, olmayacaktır. Bizim sırtımızda kendi çıkarı için dünyanın kalanını ateşe atma bencilliğinin kamburu yoktur, olmamıştır, olmayacaktır. Ne ecdadımızdan böyle bir miras aldık, ne kendimiz böyle bir zillete bulaştık, ne de evlatlarımıza böyle bir utanç bırakacağız.

Türkiye’yi kimi vakit tarihiyle, kimi vakit halen yürüttüğü harekâtları ve izlediği politikalarıyla yargılamaya kalkanların hiçbirinin geçmişi ve bugünü böylesine tertemiz değildir.

"Hiçbir zaman diz çökmedik, hiçbir zaman teslim olmadık"

Katran karasından beter hâlleriyle ülkemize insanlık, hak, adalet, özgürlük, demokrasi dersi vermenin peşine düşünlere diyorum ki, önce siz aynaya bakın ve kendi gerçeklerinizle yüzleşin. Sırça köşklerinizin en küçük bir krizde, en küçük bir sarsıntıda, en küçük bir rüzgârda nasıl temellerinden sarsıldığını biz görüyoruz, eminim sizler de farkındasınız.

Biz ise binlerce yıllık köklü geçmişimizde nice fırtınalar atlattık, Allah’ın izniyle nicelerini de sapasağlam atlatırız. Çünkü biz hiçbir zaman zalim olmadık, zalimin yanında yer almadık, zalime teslim olmadık, çünkü biz her zaman mağdura kucak açtık, mazluma el uzattık, hakkını arayanla birlikte olduk, hukukunu koruyanın safını tercih ettik.

Suriye’de bunu yaptık, Libya’da bunu yaptık, Karabağ’da bunu yaptık, Somali’de bunu yaptık, Filistin’de bunu yaptık, Irak’ta bunu yaptık, Bosna’da bunu yaptık, Kıbrıs’ta bunu yaptık, velhasıl müdahil olduğumuz her yerde aynı onurlu tavrı gösterdik, şayet bunun için bir bedel ödememiz gerekiyorsa da ödedik.

Bu bedeli yeri geldi sokaklarımız karıştırılarak ödedik, yeri geldi siyasi kaos denemesiyle ödedik, yeri geldi terör örgütleri sınırlarımız içinden ve dışından üzerimize salınarak ödedik, yeri geldi darbe girişimiyle ödedik, yeri geldi ekonomik tuzaklarla ödedik, yeri geldi, uluslararası alanda haksız, hukuksuz baskılara maruz kalarak ödedik. Ama hiçbir zaman eğilmedik, hiçbir zaman diz çökmedik, hiçbir zaman teslim olmadık, milletimizle birlikte bir olduk, iri olduk, diri olduk, hep birlikte kardeş olduk ve önümüze çıkan tüm engelleri birer birer aşmayı başardık.

Bugün Türkiye geleceğine her zamankinden çok daha büyük umutlarla bakmaktadır. Bugün Türkiye kendine her zamankinden çok daha fazla güvenmektedir. Bugün Türkiye bölgesel ve küresel liderlik hedefine doğru, öyle lafta değil bizzat sahada adım adım yürümektedir. Bugün Türkiye yönetimleri ne derse desin dünyadaki tüm mazlumların ve mağdurların gönlünde taht kurmuştur. İnşallah 2023 hedeflerimize ulaştığımızda tüm bu hususlarda ülkemizi çok daha ilerilere taşımış olacağız.

"CHP liderinin PKK'nın insanlıkla uzaktan yakından ilgisi bulunmadığından habersiz olduğunu anlıyoruz"

Aziz milletim, terörle mücadele meselesi her türlü siyasi çekişmenin, hesabın, günlük polemiklerin üzerinde tutulması gereken millî bir konudur. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliğiyle ilgili böyle kritik bir konuda her siyasi partinin sorumluluk duygusuyla hareket etmesini beklemek en tabi hakkımızdır. Şöyle kalplerinden kopuk gelen bir hisle tam tarifini yaparak “ama”sız, “fakat”sız, “lakin”siz bir şekilde terör örgütünü kınamayan hiç kimse kendini bu ülkenin partisi, bu ülkenin siyasetçisi olarak takdim edemez.

PKK ile arasına mesafe koyamadığı için bizim nezdimizde hiçbir zaman gerçek bir siyasi kurum hâline gelemeyen bir parti var. Bu parti kendi resmî hesabından PKK ile irtibatlarını belgeleyen bir paylaşımda bulunduğu için İletişim Başkanımızı “hesap vereceksiniz” diye tehdit ediyor. Terbiyesize bak. Alçaklıkta demiyorum, çukurlukta sınır tanımayan bu terör örgütü yardakçılarına Cumhur İttifakı olarak diyoruz ki; asıl bu millet sizden önce şehidimizin, onca gazimizin hesabını soracak. Hem de öyle bir soracak ki bir daha kimse benzer ihanetlere teşebbüs edemeyecek.

Hadi bunlar tescilli terör yardakçısı. Peki, bu ülkenin ikinci büyük partisi durumundaki CHP’ye ne oluyor? Kılıçdaroğlu dün yine çıktı, tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı hezeyan olan bir sürü zırvayı arka arkaya sıraladı. Arada bize de güya sorular soruyor. Bu soruları dünyadan ve ülkemizden haberi olmayan tüm ömrü kuytu köşelerde geçmiş bir meczup sorsa diyeceğiz ki mazurdur, ama öyle değil. CHP’nin başındaki adamcağız hayatının bir bölümü memuriyetle, kalan kısmı siyasetle geçmiş, kasetle gelmiş de olsa bunca yıldır CHP’nin Genel Başkanlık koltuğunu cebren ve hile ile işgal etmiş bir adamcağızdır. Buna rağmen böyle sorular sorabiliyorsa, biz bunun arkasında başka niyetler ararız.

Söylediklerine bakarak her şeyden önce bu zatın PKK terör örgütünün nasıl bir alçak yapı olduğundan, bugüne kadar hangi katliamları yaptığından, kimlerden destek aldığından, insanlıkla uzaktan yakından ilgisi bulunmadığından habersiz olduğunu anlıyoruz.

"Her fırsatta teröristlere arka çıkanların acı verici bir hadise yaşandığında kürsüden bize parmak sallama riyakârlığına yönelmeleri sadece midemizi bulandırıyor"

Yine bu zatın terörün uluslararası boyutundan, terör örgütlerinin uluslararası alanda nasıl bir aparat olarak kullanıldığından, uluslararası ilişkilerin görünen ve görünmeyen boyutlarıyla nasıl yürüdüğünden zerre kadar malumatı olmadığını görüyoruz.

Bu operasyonun sorumlusu elbette aynı zamanda Başkomutan ve yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanından Millî Savunma ve İçişleri bakanlıklarına, askerinden polisine ve istihbaratçısına kadar tüm mensuplarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Bunlar kendilerini herhalde bu devletin bir mensubu olarak görmedikleri için, bunun için olsa gerek.

Geçmişte Suriye’den Karabağ’a, Libya’dan Doğu Akdeniz’e kadar yaptığımız hiçbir operasyonu zaten sahiplenmediler. Biz milletimizle birlikte gerektiğinde 7 düvele meydan okuyarak, gerektiğinde büyük çatışmaları göze alarak, gerektiğinde tüm gücümüzle haykırarak, gerektiğinde sessizce bu harekâtları gerçekleştirdik. Terör örgütüne samimi bir kınama yapmaya dilleri varmayanların yaşanan acı hadise karşısında şahsımızı ve devleti suçlama konusunda gösterdikleri canhıraş gayreti ibretle takip ediyoruz.

Türkiye’nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadeleye destek vermeyip tam tersine her fırsatta alenen veya sinsice teröristlere arka çıkanların acı verici bir hadise yaşandığında kürsüden bize parmak sallama riyakârlığına yönelmeleri sadece midemizi bulandırıyor.

Hâlbuki dün Millî Savunma Bakanımız ve İçişleri Bakanımız bizzat gidip operasyonla ilgili hem CHP’nin başındaki zatı, hem de İyi Parti Genel Başkanını bilgilendirdiler. Ayrıca, bakanlarımız Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda tüm milletvekillerimize de konuyla ilgili gereken izahatı verdiler. Yapılan bilgilendirme toplantısının hemen ardından CHP Grup Toplantısında sergilenen pespayelik, söz konusu zatın rezil karakterinin artık iyice bildiğimiz, tanıdığımız, tezahüründen başka bir şey değildir.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Grup Toplantımızda CHP’nin belediyecilikteki başarısızlıklarına dikkat çekmek için söylediğim bir ifadeyi Gara’daki operasyonla ilişkili hâle getirecek kadar alçalabilen bu süfli zihniyet karşısında adeta sözün bittiği yerdeyiz. İlk seçimde bu zatın hak ettiği dersi son defa alacağına inanıyorum. Böyle bir konuyla huzurlarınıza çıkmak mecburiyetinde kaldığım için de bizleri dinleyen her bir vatandaşımdan helallik istiyorum. Ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarıma özellikle bunları da hatırlatmanın faydalı olacağına inanıyorum.

"Demokratik ve ekonomik kalkınmamızı ileriye taşıyacak çalışmaları da asla ihmal etmiyoruz"

Aziz milletim; ülke olarak bir yandan terörle, bir yandan salgınla uğraşırken demokratik ve ekonomik kalkınmamızı ileriye taşıyacak çalışmaları da asla ihmal etmiyoruz. Türkiye’nin yeni başarı hikâyelerini teknoloji öncülüğünde özgün işlere imza atan mühendislerimiz, teknisyenlerimiz, bilim insanlarımızla birlikte yazacağız. Bunun için millî teknoloji hamlesi vizyonumuza sımsıkı sarılıyor, geleceğimizi yüksek teknolojide, araştırma-geliştirmede, inovasyonda arıyoruz.

Millî teknoloji hamlemiz, özellikle bunun bir parçası olan Millî Uzay Programını geçtiğimiz hafta ilan ettik. Bu alanda gelecek 10 yıldaki hedeflerimizi ve yol haritamızı milletimizle ve tüm dünyayla paylaştık. İnandığımız ve kendimizi adadığımız müddetçe bu hedeflere ulaşma konusunda önümüzde hiçbir engel göremiyoruz.

"Kendi uydularını geliştirebilen, üretebilen dünyadaki az sayıda ülke arasındayız"

Son 18 yılda yaptığımız yatırımlarla bugün uzay alanında olgunlaşmış insan kaynağına sahip ileri düzeyde tasarım ve mühendislik kabiliyetlerine ulaşmış bir Türkiye var. Kendi uydularını geliştirebilen, üretebilen, test edebilen dünyadaki az sayıda ülke arasındayız. Daha önemlisi, gözünü uzaya dikmiş, kainatın bilinmezlerini çözmeye azmetmiş tutkulu gençlere, tutkulu evlatlara sahibiz. Bu heyecanla devam ettiğimiz müddetçe aya ulaşmak ya da uzaya bir Türk vatandaşını göndermek gibi hedefler emin olun yalnızca birkaç adım ötemizdedir. Millî Uzay Programının ve Türkiye’nin bu alandaki vizyonunun milletimizce büyük bir heyecan ve teveccühle karşılandığını görmek bizleri ayrıca memnun etti.

Ayrıca, bu milletin derdiyle dertlenemediği gibi heyecanını paylaşamayan, başarılarıyla gururlanamayan nasipsizler burada da hemen kendilerini gösterdiler. Biz Samanyolu Galaksisi diyoruz, onların aklı hâlâ samanda. Dünyanın dört bir yanındaki uzman ve araştırmacılar tarafından da takdirle karşılanan bu vizyoner atılıma uzay masalı diyecek kadar küçüldüler. Geleceğe attığımız her adımı yapamazsınız, başaramazsınız diyerek önemsizleştirmeye çalışanları kendi masal dünyalarında bırakıp Allah’ın izniyle en iyisini yaparız demeye devam edeceğiz.

Bu yolda attığımız önemli adımlardan bir diğeri olan Türkiye’nin Otomobili Projesi de son sürat devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Gemlik’te temelini attığımız fabrikanın inşaatı gece-gündüz sürüyor. Şu ana kadar 35 bin zemin güçlendirme kolonu imal edildi, boya, enerji ve gövde binalarının altyapı çalışmaları tamamlandı.

"TOGG, hedeflediğimiz tarihte milletimizin hizmetine sunulacak"

Otomobilimizin teknolojik donanımına ilişkin de geçtiğimiz hafta önemli bir adım attık. Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu arasında meteorolojik verilerin anlık paylaşımına yönelik bir iş birliği gerçekleştirildi. Bu sayede TOGG Meteoroloji’nin anlık verilerinden yararlanarak sürücüyü uyarırken, yapay zekâ ara yüzü sayesinde kendisini de geliştirecek.

Fikri mülkiyet haklarının tamamı size ait olan bir otomobile sahip olduğunuzda, işte bu şekilde hangi teknolojiyi isterseniz onu aracınıza ekleyebiliyorsunuz. Eğer bu araç Türkiye’nin yerli ve millî otomobili olarak geliştirilmeseydi böyle bir imkânı da elde edemeyecektik. İnşallah bu ve benzeri birçok yenilikçi teknolojiyle TOGG, hedeflediğimiz tarihte milletimizin hizmetine sunulacak.

Aziz milletim, üretim cephesinde de Türkiye yoluna güçlü bir şekilde devam ediyor. Geçtiğimiz hafta 2020 yılının son ayına ilişkin sanayi üretim verilerimiz açıklandı. Buna göre sanayi üretimimiz beklentileri aşarak bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9 artış gösterdi. Böylece 2020 yılının son çeyreğinde sanayi üretimini en çok arttıran G-20 ülkesi olmayı başardık. Sanayi üretimindeki bu güçlü artış Türkiye’nin 2020 yılını pozitif büyüme ile kapatacak nadir ülkelerden olduğunu bir kez daha teyit etti.

Hatırlayacaksınız, salgın başladığında IMF Türkiye’nin 2020’de yüzde 5 daralacağını öngörmüştü. Bugün geldiğimiz noktada IMF Türkiye’nin yüzde 1,2 büyüyeceği yönünde önceki tahminini güncellemek zorunda kaldı. Bu süreçte üreterek büyüyen bir Türkiye için durmak bilmeden çalışan sanayicilerimizi ve emekçilerimiz tebrik ediyorum. Tedarik zincirlerinde yaşanan tüm aksaklıklara rağmen üretim sektörümüz bırakın yurt içi talebi karşılamayı, uluslararası taahhütlerde tüm dünyaya örnek olacak bir gayret ortaya koydu.

"Türkiye, yaklaşık 8 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çekmeyi başardı"

Nitekim bu başarı ihracatımıza da yansıdı. Geçtiğimiz yıl 169,5 milyarlık bir ihracat rakamına ulaşarak küresel ihracat içerisindeki payımızı ilk defa yüzde 1’in üzerine çıkardık. Küresel doğrudan yatırımların yüzde 42 gerilediği bir dönemde Türkiye yaklaşık 8 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çekmeyi başardı. Sermaye piyasalarından otomobil ve konut satışlarına kadar her alanda umut verici yükselişlerin yaşandığı bir yılı geride bıraktık.

Ekonomimizin bu dönemde gösterdiği performans inşallah salgın sonrası süreçte ülkemize duyulan güveni çok daha üst seviyelere taşıyacaktır. Nitekim bu yılın ilk 40 gününde organize sanayi bölgelerimizdeki elektrik üretimi, elektrik tüketimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 oranında artarak yeni dönemin işaretlerini vermeye başladı. Geleneksel pazarlarımızdaki aşılama oranı yükseldikçe dış talebin önümüzdeki dönem de ivme kazanmasını bekliyoruz.

Elbette salgın tedbirlerinden etkilenen hizmet sektörleri başta olmak üzere sıkıntı yaşayan esnaflarımızın ve şirketlerimizin bulunduğunu da biliyoruz. Hayata geçirdiğimiz toplamı 311 milyar lirayı bulan destek ve teşviklerle bu sıkıntıları bir nebze hafifletmenin gayreti içerisindeyiz. Sadece sosyal koruma kalkanı kapsamında sosyal destek kısa çalışma ödeneği nakdi ücret desteği, işsizlik ödeneği, normalleşme desteği başlıkları altında milletimize aktardığımız kaynak 53 milyar lirayı buldu. Kısa çalışma ödeneğinin süresini son defa olarak Mart ayı sonuna asgari ücretteki artış miktarı kadar, yükselttiğimiz nakdi ücret desteğinin süresini de 17 Mart’a kadar uzattık.

"Çiftçilerimize gübre destekleriyle ilgili iki müjde vermek istiyorum"

Bu vesileyle çiftçilerimize gübre destekleriyle ilgili iki müjde vermek istiyorum. Bay Kemal, çok heyecanlanıyor acaba bu müjde neydi diye? Tekrar edeyim. Gübre desteklerini küresel emtia fiyatlarında yaşanan gelişmeleri göz önünde bulundurarak yüzde 100 artışla iki katına çıkartıyoruz. Buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi hububat ürünlerinde dekara 8 lira olan desteği 16 liraya yükseltiyoruz Bay Kemal. Organik ve organomineral gübre kullanan üreticilerimize ise ilave olarak dekara 10 lira olan destekleme ödemesini dekara 20 liraya yükseltiyoruz Bay Kemal. Bu destek ödemeleri çiftçilerimiz kaynağa en çok ihtiyaç duydukları ilkbahar döneminde hesaplarına yatırılacaktır. Çiftçilerimiz üretmeye devam ettikleri müddetçe inşallah bizde onları desteklemeyi sürdüreceğiz.

Diğer yandan, salgının seyrine göre tedbiri elden bırakmayacak şekilde normalleşme adımlarını da atıyoruz. Önceki Kabine Toplantımızın ardından okullarımızda kademeli olarak yüz yüze eğitime geçişin müjdesini milletimizle paylaştık. Yoğun kar yağışı sebebiyle bazı illerimizde yüz yüze eğitime geçiş ertelenmiş olsa da belirlenen kriterlere ve takvime göre bu süreç devam edecektir.

Bugünkü toplantımızda da salgının dünya, ülkemiz ve şehirlerimiz bazındaki seyrini ayrıntılı olarak tekrar değerlendirdik. Kimi şehirlerimizde karşımıza gayet iyi bir fotoğraf çıkarken, kimi şehirlerimizde hala sıkıntının ciddi düzeylerde olduğunu gördük. İnşallah devlet ve millet olarak el ele verip tedbirlere uyarak bu musibetin üstesinden hep birlikte geleceğiz.

"Yerli aşı geliştirme çalışmalarını yakından takip ediyoruz"

Aşı çalışmaları hızla sürüyor. Şu anda 5,5 milyonun hemen hemen üzerinde bir aşılama kampanyasını tamamladık, neredeyse bunun dünyada benzeri yok. Bu işi başaran Türkiye oldu. Bir yandan birinci aşı gruplarının kapsamı adım adım genişletilirken, diğer yandan ikinci aşı sürecine de başlandı. Hâlihazırda 5 milyon 700 bin aşılama sayısına ulaşmış durumdayız. İlk etapta ihtiyaç duyacağımız aşılarla ilgili gereken bağlantıları yaptık, tedariklerini de parça parça gerçekleştiriyoruz. Asıl önem verdiğimiz yerli aşı geliştirme çalışmalarını da yakından takip etmeyi sürdürüyoruz.

Yaptığımız değerlendirmeler ışığında salgın tedbirleriyle ilgili şu hususları milletimizle paylaşmak istiyorum.

Mart aşılamada çok büyük mesafe kat edeceğimiz ve inşallah gerçekten oldukça yüksek rakamları göreceğimiz bir ay olacaktır. Bu çerçevede illerimizi Sağlık Bakanlığımızın belirlediği kriterlere göre dört gruba ayırarak Mart ayı başı itibariyla kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz.

İllerimizi vaka ve aşı oranları gibi kriterlere göre düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli olarak sınıflandıracağız. Normalleşme takvimini de buna göre yürüteceğiz.

"Esnaflarımızı rahatlatacak adımların yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacak"

Özellikle salgın tedbirleri sebebiyle işine ara vermek zorunda kalan restoran, kafe, kıraathane ve benzeri esnaflarımızı rahatlatacak adımların yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacaktır.

Hâlen uzaktan eğitimle faaliyetlerine devam eden öğrencilerimizin durumu da yine illerimizdeki vaka sayısına göre değerlendirilecektir.

Hafta sonu uygulamasından başlayarak sokağa çıkma sınırlamasını da illerimizdeki vaka, aşılama ve diğer ilgili kriterlere göre aşamalı şekilde kaldırıyoruz. Tabi burada önemli olan vaka sayısının tüm illerimizde sürekli azalmasıdır. Vatandaşlarımız bu konuda ne kadar dikkatli olur, ne kadar hassas davranır, kendi illerindeki görünümü ne kadar iyileştirirlerse normalleşme takvimi de o derece hızlı ilerleyecektir.

Türkiye bu küresel salgın krizini gerçekten başarıyla yürütmüş bir ülkedir. Biraz daha sabrederek, biraz daha fedakârlık yaparak bu musibeti tehdit olmaktan çıkartabilecek bir yerde duruyoruz.

Tüm vatandaşlarımdan bir kez daha yürüttüğümüz mücadeleye destek vermesini istirham ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu duygularla bir kez daha sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla diyor ve şu anda hasta yatağında olan tüm vatandaşlarıma sağlık, sıhhat, afiyetler diliyorum.

Bütün sağlık mensuplarımıza aynı şekilde sağlık, sıhhat, afiyetler diliyorum. Ölenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Tekrar kalın sağlıcakla.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.