‘Gerekçe hayali ve zorlama’

‘Gerekçe hayali ve zorlama’
Prof. Dr. Bahri Öztürk, “Kural olarak bir koruma tedbiri varsa ve milletin iradesi o şekilde tecelli edilmişse ve delilleri karartma tehlikesi yoksa tahliye kararı vermesi gerekir” dedi. Prof. Dr. Timur Demirbaş da delillerin henüz toplanmadığını söyleye

HUKUKÇULARDAN KARARA TEPKİ

Üniversitelerin önde gelen hukuk profesörleri, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye talebinin reddedilmesi kararının gerekçelerinin “hatalı” ve “hayali zorlamalara dayandığını” vurguladı.

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş, mahkemenin ret kararında gerekçe olarak gösterdiği anayasanın 14. maddesinin muğlak ifadeler içerdiğini kaydetti. Sanıklara yöneltilen suçların henüz “birer iddia” olduğuna vurgu yapan Demirbaş, “Bu yüzden seçimle birlikte bırakılmaları gerekiyor. Zaten tutuklama koşulları da tartışmalı. Karara muhalif kalan başkanın görüşü daha yerinde ve hukuki. İki yargıcın kararı doğru değil” dedi. Demirbaş, mahkemenin delillerin toplanmamasını gerekçe göstermesini de eleştirerek “Böyle bir şey olabilir mi? Delilleri toplasaydın. O mantıkla hareket edersen tutukluluk hiçbir zaman sonuçlandırılmaz. Deliller toplandıktan sonra davanın açılması ve kabul edilmesi gerekirdi. Soruşturma aşamasında yapılacakları yargılama aşamasında yapıyorsunuz. Mahkemenin görevi delilleri toplamak değil ki; yargılamayı tek celsede bırakmaktır” görüşünü kaydetti.

‘Hukuka uygun tarafı yok’

İstanbul Kültür Üniversitesi İKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahri Öztürk, tutuklamanın bir ceza değil, tedbir olduğunu belirterek “Milletvekili seçilen bir kimsenin de esas itibarıyla kaçma tehlikesi yaratmayacağının kabul edilmesi gerekir. Kaçma tehlikesi gerekçesiyle tahliye talebiyle reddedilmişse bunun hukuka uygun tarafı olmaz. Kural olarak bir koruma tedbiri varsa ve milletin iradesi o şekilde tecelli edilmişse ve delilleri karatma tehlikesi yoksa tahliye kararı vermesi gerekir.” diye konuştu. Üç senedir delillerin toplanmamasının kabul edilebilir bir durum olmadığını kaydeden Öztürk, “Üç yıldır delillerin toplanmadığının söylenmesi ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşır bir şey değil” ifadelerini kullandı. Öztürk, mahkemenin kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma için Yargıtay’a başvurma yetkisinin olduğuna dikkat çekerken “Bu işin bir süreden sonra çözüleceği kanaatindeyim” dedi.

‘Davayı nasıl açtın?’

Ceza Hukuku Profesörü Duygun Yarsuvat da 2007 seçiminde tutuklu bulunan Sebahat Tuncel’in serbest bırakıldığını anımsatarak “Burada da aynı durumda davranılması gerekiyordu” diye konuştu. Mahkemenin gerekçesini eleştiren Yarsuvat, “AİHM’nin çeşitli kararları var. Bu kararlarda delillerin toplanılmadığı, kaçma şüphesinin bulunduğu kanunlardaki cümlelerin kullanılmasını gerekçe olarak kabul etmemiştir. Mutlaka kaçma şüphesinin neden bulunduğunun açıklaması lazım” dedi. Delillerin toplanmadığına ilişkin gerekçenin ileri sürülemeyeceğini dile getiren Yarsuvat, “Her türlü imkân elindeyken 2 seneyi aşkın bir zamandır delilleri toplamamışsan iddianame tanzim edip davayı nasıl açtın?” diye sordu. Delil toplanmamışsa polis ve savcının görevini yapmadığını ya da toplanacak delil olmadığını kaydeden Yarsuvat, “Bu nedenledir ki mahkemenin gerekçeleri bana göre geçerli değildir” dedi. Yarsuvat, şöyle konuştu: “Eğer Türk milleti seçim yapmış ve millet iradesini bu yolla kullanmış ise kaçma şüphesi vardır, deliller toplanmamıştır gibi birtakım gerçek olmayan, hayali zorlamalarla suç teşkil eden fiillerin yaratılması söz konusu olamaz. Millet iradesine uygun hareket edilmesi gerekir. Parti iradesine uygun davranıldığı zaman ne hukukun devletisiniz, ne hukuk devleti. Olayları gerginleştirmeden bu tutukluların serbest bırakılması icap eder” değerlendirmesini yaptı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.