Kamuran Akdemir

Kamuran Akdemir

MAHSİM PAMMIK PRENSES

MAHSİM PAMMIK PRENSES

Japonun birine Kilis'i anlatmışlar, japon merakla sormuş; "peki Kilis mi büyük, Japonya mı?"

Kilis...
Benim doğduğum, büyüdüğüm yer.
Ben doğdum doğalı aynı... Değişmeyen, kendini ve değerlerini kaybetmeyen kendi halinde insanlarıyla, kendi halinde bir il.
En sevimli yanı da şivesi.
Bilenler bilir, bilmeyenler kendileri bilir. Ancak doğu da bir çok ilimiz üzerine diziler yapılırken Kilis ve şivesi üzerine bir dizi yapılmaması insanlar ve Türkiye için büyük kayıp.

Facebook da bir yazı okudum. Aman Allahım kırıldım gülmekten. Hemşerilerimizden birinin kaleme aldığını tahmin ettiğim bu hikayeyi kim yazmış bulamadım ama izniyle paylaşmak istiyorum köşemde. Herkes gülsün, eğlensin diye. Kendisini bulursan ismini de yayınlarım ileride. Arkadaşımızın düzmece olarak kurguladığı bu hikaye bire bir Kilis şivesinin kendisi.

Buyrun; keyifli okumalar! :)

"PAMUK PRENSES KİLİS'TE YAŞASAYDI''

Kralın avradı bağdaş kurmuş kös kös oturorken, aklına bir densizlik gelir, Ayneye sorar.
Kralın avradı: Ayne Ayne beğe bak, seğe dorum kele, benden şatafatlısı var mı şu âlemde?
Ayne: Ne durup durup soron, he var dorum seğe!
Kralın avradı: Hak et mi don! Kimlerdenmiş bu kız?
Ayne: Mamiğin binasının orda oturor, süllüm kimmi yeyin güzel bir kız! Yeyin düğürcü gelormuş, her gün Ayşecikte oturor, bir Kilis kırılor genne.
Kralın avradı: Eee Adı Neymiş?
Ayne: Pammık Pirenses.
Kralın avradı: De get sende hanek olsun deyi söylon. Teman bizim avcı genni vurmuştu.
Ayne: Seninki de haneğin kokmuşu, aha yedi tene kuttuktan dinazorlu parkta kebap yellorlardı. Yalancı aha beyle olsun.
Kralın avradı: Neblim anam! Bilor muyum ki herkes bir hanek söylor! Hele ben gidim bakım şunlaraaa.
Çengelde evi olan hıncını alamayan kralın avradı, çuluna zehirli elmayı deptiği kimmi bir taşkaladan, herifine aha ben kaynım gile gidorum sen zıbar da yat deyi yola çıkar. Pammık pirensesden yeddi cüceler gelecek tehlikeden habersiz dinazorlu parkın orda mahsim mahsim oturorlar birbirlerine hanek yetiştirorlardı. Pirensini bekleyen pammık pirenses bir yandan çekirdek çitlor, bir yandan gelen geçeni izlordu. Halı sahanın oradan kaça kaça gelen cadı, içinden zıkkımın kökünü yi diyerek çulundaki elmasını pirensese uzattı. Mahsim prenses elmayı ısırdımı nolor demeye kalmadan yanına devrildi. Cadı genne saldıran cücelere sille depik girişti. Cüceler noloruk demeye kalmadan cadı kaça kaça beşevlere ulaşmıştı. Cüceler toplandı, öldü zannettikleri pammık prensese ağlamaya başladılar.
Cüceler ağlayarak sızlayarak genler genleri heder etmeye başladılar. Pirenses yoktu artık, yemek yapıp önlerine koyacak avrat, bir cadı yüzünden boyuncak gözlerinin önünde yatordu. Cücelerden bir tenesi pirensese yeyin âşıktı en çok da genni kahirlendi. Sabah akşam Mehmet Yakar’ı dinlordu. Yakışıklı pirensin beyaz beygiriyle ufukta belirmesi cüceleri taşkalaya soktu. Âşık olan cüce pirensin önüne atladı, başladılar birbirlerine hanek yetiştirmeye.
- Kime bakon ağe, nere gidon heyir mi?
- Çekil önümden seni beğe katıya mı kattılar. Yiyicin şimdi köteği.
- Sen beni tanon mu nasıl konuşon?
- Kuttuk boyundan ne konuşon yiyorsa karataşa çıkak
Cüceye sumsuğu koduğu kimmi feleğini şaşırttırır. Sonra prensese yaklaşır ve pirensesin yanağına bi öpücük kondurur. Pirenses uyanır uyanmaz sillemeyi geçirir.
- Dert gele genne hılfatsız, heç mi avrat görmedin? O nasıl öpmedi eyle, yanağımı koparordun.
- Yerii kalk gideeek.
Der ve prens uyanan pirensesi atının terkisine attığı kimmi leylidin çemine doğru şimdi ki hastahananın oraya doğru gider…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kamuran Akdemir Arşivi