Dilek Altınkeser

Dilek Altınkeser

MİNNAK HAYALLERİM….

MİNNAK HAYALLERİM….

Çocukluğumda ne güzel hayallerim vardı.Şimdiye göre çook küçük ama zamanında kocamaaan hayallerdi onlar…Rahmetli annemle çarşıya indiğimizde,eski pazar içinden geçerdik..Yolumuzun üstüydü haliyle ama ben en çok o sokağı severdim..Çünkü en güzel oyuncaklar ve şaşalı bakkallar hep ordaydı…
Yine birgün,dünyanın en güzel elleri ellerime kenetliyken,annemle o caddede ilerliyorduk..Serminaz ablanın tuhafiyesinin önünde,dışarıda ipten yapılmış derme çatma bir askıda takıldım kaldım..Lacivertti,negüzeldi,tam bana göreydi..Gördüğümşey,bir minyatür bir bebek arabasıydı…Hani eskiden metal gövdeli,erkeklerinkilacıvert,kız bebeklerinki de kırmızı ,tek çeşit bebek arabaları vardı…İşte onların küçücüğüydü bu…Tam benim “sümbül”isimli sarı Alaman bebeğime yakışırdı… O gün ne kadar tuttursam da almadı anacım o arabayı bana…Annemin arkasında,elimellerinde,başım hep aynı noktaya kilitlenmiş olarak zoraki yürüdüm gideceğimiz yere..

O kadar hayalden sonra ulaştığımız nokta hiç de istediğim bir mekan değildi…Çook eski arkadaşıydı anamın..Eski bir ev,karanlık bir sofa ve minnak camlı bir oturma odası vardı..Duvarda gömme raflar,misineye geçirilmiş bir kumaş parçasıyla örtülüydü…Ahşap ve toprak karışımı o ev,benim çocukluğumun mecburen en çok geçtiği yerdi…Kış günlerinde ufacık odada yanan kuzine(peçka),üzerinde isten kararmış bir çaydanlık ve fırın kısmında da miss gibi ev ekmeği…Ben evden başka bir yerde çok yemek yiyemediğim için,oraya giderken taç krakerimi ve elvan gazozumu mutlaka aldırırdım anneme ve o küçümencik,gömme cam içine oturur ,sokaktan geçenleri izlerdim…Sokaklar parça parça taşlarlarlakaplıydı,tam topuklu ayakkabı düşmanı yani…Ev iki katlı ,benim o zamanki yaş dururumuma göre bir hayli büyüktü..Ev sahibi teyzemiz sıradışı hikayeler anlatırdı anneme evi hakkında..Yukarıya çıkan merdivenin hemen çıkış noktası hep içeriye doğru göçüyordu,sık sık sıvamak zorunda kalıyorlardı…Gece acayip sesler,yanıp sönen ışıklar ve kırılan aynalardan söz ederdi…Hem delice korkar,hem de bir o kadar merakla dinlerdim ev sahibesini..Hakikatten o merdivenin yukarı çıkan kısmının hep tazeydi sıvası…Bir gün artık ev sahipleri de dayanamamış ve kazmışlardı o noktayı..Aşağıdamahsen gibi bir boşluk çıkmıştı,sanki odaydı ve el yapımıydı besbelli..Ev sahibesi evin girişndeki sofaya bazı geceler ibrik ve seccade koyduğunu ve sabah o ibrikteki suyun tükendiğini anlatmıştı yine bir gün…Mutfak sofadaydı,kararmış bir taş tezgah,tezgahta çeşme yoktu..Çeşme tezgahın tam çaprazında yalak şeklinde bir şeydi…Banyo dışarıda,tuvaletse o yalak çeşmenin hemen yanındaydı…Tek bir delik vardı tuvalette,tahta bir çift takunya ve kararmış bir maşrapa,yanında da ibrik…

Yıllarca aynı hikayeleri dinledim,evin girişindeki o sofayı her defasında rüzgar gibi geçtim korkudan…Sonrasında bir gün evin arkasındaki arsaya temel atıldı,yepisyeni bir ev yapıldı ve o ev yarım yamalak kendi kendine yıkıldı…Tavanı yoktu artık,yıllar sonra o evin yıkıntısına girdiğimde evin ne denli küçük olduğunun farkına vardım…Kış günlerinde yağan karı seyrettiğim o gömme pencere,sanki tuvalet penceresi kadar küçüktü artık,inip çıktığım merdivenler daracık,toz duman içindeydi çocukluk hayallerim…

O gün annemin almadığı oyuncak bebek arabasına hiç sahip olamadım..Almaya gittiğimizde bitmişti ve bir daha hiç gelmeyecekti…Anlaşılan bebeğimi mecburen kucağımda taşıyacaktım..Ama hala aynısını bulsam hemen alırım..Şimdilerde her yerde var ama plastikten,oysa benim hayalim gerçeğinin minyatürüydü…
Ne o eski ev ,ne rahmetli annem,ne evin rahmete göçmüş sahibesi yok artık…Tıpkı o ev gibi yıkık dökük artık herşey…Ulaşılması imkansız zamanlar,hepsi gibi toprağa gömüldü ve hafızamda takılı kaldı…Hepimizin geçmişte yaşadıkları onca şey var ama bazı kareler hiç gitmez gözümüzün önünden..
Çok güzeldi çocukluğum,gül reçeli kokulu,minnacıkarkadaşlı,bol oyuncaklı ve yağlı ekmek üzeri toz şekeri tadındaydı…Naylon terlikli,topaçlı,saklambaçlı,evcilikli…Velhasıl güzeldi işte…Anılarımda saklı tüm objeleri,insanları,arkadaşları hepsini dudağımda güzeller güzeli tebessümlerle anımsıyorum…Hiç gömmedim onları,naftalinliler,hiçbozulmadılar,böcükleryaklaşamadılar..Zaman zaman çıkarır su yüzüne hepsini anarım,oynarım sonra toplarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek Altınkeser Arşivi