Mehmet Mert

Mehmet Mert

Nihayet aynı dili konuşmayı başardık...

Nihayet aynı dili konuşmayı başardık...

 Artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum, dedi.

Kim?

AK Parti'nin 15. yaş kutlamasına telekonferans ile bağlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan.
*
İstisnasız her vatandaşımızın hukukuna sahip çıkacağız. Teröristleri temizlerken yaşla kuruyu ayıracağız, intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz. Milletle devletin arasına giren vesayet odaklarına asla geçit vermeyeceğiz.

Şimdi, taze başlangıçlar yapma, yepyeni sayfalar açma, iktidarı ve muhalefetiyle el ele verme, safları sıklaştırma ve farklılıkları barıştırma zamanıdır, dedi.

Kim?

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım.

*
Bundan böyle artık hayatımızı, işimizi, gücümüzü, çevremizi yönlendirdiğimizde; 15 Temmuz'dan önce ve 15 Temmuz'dan sonra diye yerleşen kalıba dikkat edeceğiz. Adımlarımıza. Çevremize. Yazdıklarımıza. Söylediklerimize. İrtibat içinde olduğumuz, iletişim kurduğumuz kişilere çok daha fazla dikkat edeceğiz. Özellikle 'aldatıldık' diyenler, millettten, yaradandan af dileyener, daha çok, daha çok dikkat edecekler. Ki; bir defa aldatılmak belki anlaşılır ama bir daha aynısı veya benzeri yaşanırsa korkarım artık anlatması da anlaşılması da çok zor olur, dedi.

Kim?

Bu satırların yazarı.

*
4 Ağustos 2016 günkü köşe yazımızda nelerden bahsettiysek, AK Parti'nin 15. Yaş kutlamasında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım da hemen hemen aynı şeylerden bahsetti.

Nihayet çoğunluğumuz aynı dili konuşuyoruz artık.

O halde sorun ne.

Sorun; birbirimizi anlamakta.

Doğru iletişim kurmamakta.

Birbirimize hoşgörü ile yaklaşmamakta.

Peşin yargılarımızdan kurtulmamakta.

*
Sorun; insanları, olayları, gelişmeleri güncel değerlendirirken samimiyette.

Objektif olmakta.

Dün yaşananların dünde kaldığına inanmakta ama dünün yaşananlarından çıkarılan dersleri unutmamakta.

Bugün neler yaşandığını fark ederek yarına daha doğru değerlendirmeler taşımakta.

Tıpkı dün yaşanan durumlar değerlendirildiğinde söylenenlerin kimin tarafından değil, doğru veya yanlış olup olmadığına bakmadığımız gibi.

Bu gün de konuşulanların doğruluğunun ve yanlışlığının iyi analiz edilerek adil bir tesbit yapmakta.

*
Sorun; dünün ötekileştirilenlerinin zorla arttırıldığı gibi, bu gün de zorla, ısrarla ve dikta ile sen ben ayrımı yapmaya çalışılmakta.

Sorun; yurttaşlarımızın söylediklerini, renk, inanç, tip, ırk, zengin, fakir, okumuş, cahil diye ayırmaya çalışanlarda.

Sorun; zorla ve isteyerek hala bölücülük yapmaya uğraşanlarda.

Sorun; A partisi ile B partisini, C partisi ile D partisini ve bu parti mensuplarını zorla karşı karşıya getirmeye çalışanlarda.

Sorun; kendisi gibi düşünmeyenlere hala tahammül gösteremeyenlerde.

Sorun; kimin daha çok vatansever, kimin daha çok bayraksever, kimin daha çok yurtseverliliğini ölçmeye çalışanlarda.

Sorun, aynaya bakmayı bir türlü beceremeyenlerin, empati yapmayı bilmeyenlerin, özeleştiriden kaçınanların ne yazık ki yöneticilik konumunda, söz sahibi, kalem sahibi, mühür sahibi, yetki sahibi olmalarında.
*
Sorun; kraldan çok kralcı, şakşakçı, yalaka, ona buna yaranmaya çalışan zümrelerin ne yazık ki, hala itibar görmelerinde.

El üstünde tutulmalarında.

Ciddiye alınmalarında.

Eğitilmemelerinde.

Yonutulamamalarında.

Diziginlenememelerinde.

Engellenememelerinde.

Sorun; bu günlere gelmemize neden olan; cehaletten, kokmuş zihniyetlerden, biz olmayı bir türlü beceremeyerek sen/ben ayrımından bir türlü vazgeçememizde.
*
Ancak; bütün bu sorunların üstesinden gelmemiz için önümüzde müthiş bir fırsat var.

15 Temmuz sonrası, şerden hayır çıkan durum hiç bozmadan devam ettirilmeli.

Muhalefeti, iktidarı el ele omuz omuza ülkeyi yönetmeyi sürdürmeli.

Muhalefet yapıcı eleştiriler getirmeli.

İktidar muhalefetin her dediğine kulak kabartmalı.

Tabi en çok da ara bozuculara dikkat etmeli.

Ona buna yaranmaya çalışanlara fırsat tanınmamalı.

Sonrası mı; gelsin daha demokratik, daha çağdaş, daha özgürlükçü güçlü bir Türkiye...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Mert Arşivi