Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

NÜKLEER HİKAYESİ

NÜKLEER HİKAYESİ

  

Sevgili Doğa Severler, Bu konuya daha önce de değinmiştik. Bu günlerde yine protestolar var. 1994’ten beri mutlu yaşadığım, doğası güzel Büyükçekmece’de dernekçiliğe önder olmakla aldığım övgülere layık olmaya çalışıyorum. 70’leri süren yaşımla bir omzumda bilgisayar, bir omzumda projeksiyon, elimde ses düzeni okulları dolaşıp doğayı anlatıyorum.
Geçtiğimiz aylarda Yıldız Sarayı yakınında Mimarlar Odasında davet edildiğim ve tüm mühendislik dalları odalarının temsilcilerinin bulunduğu bir toplantıda yaşım gereği verilen sözde, Bu yıl 3 gün Rize’de, Geçen yıl 3 gün Bursa’da, 2 gün Kocaeli’de, 2 defa 3’er Gün Ankara’da davetli olduğum, Üniversitelerin Su Ürünleri Hocaları, İl Çevre Ve Orman Müdürlerinin katıldığı toplantılarda öğrendim ki; Türkiye’nin canına biz mühendisler okumuşuz dedim. Hayretle baktılar yüzüme. Devam ettim. Demirel mühendisti. Kabinesinde birçok mühendis vardı. Özal da mühendisti onunda kabinesinde 10-15 mühendis vardı. Sıtmayla mücadele demişiz, sulak alanları kurutmuşuz. O alanda yaşayan solucanları, kurbağaları, balıkları, kuşları düşünmeden. Tahıl ambarı Konya Ovasında tahıla destek vermemişik, şeker pancarına kredi açmışız çok su isteyen bu bitki için yüzlerce sondaj yapıp yer altı sularını 50-100 m. derine göndermişik. Şimdi ovada obruklar oluşuyor. Göletleri balıkçılığa açalım demişik, İsrail sazanını dökmüşük göllere. Meğer yılda 2-3 kez yumurta yapan bu balık türü dip balığı imiş ve et obur imiş, kılçıklı balçık kokulu olduğu için yenmiyor üstelik yerli balıkları yiyip bitiriyor. Odalardan bir şey istedim. Tüm Mühendis Odaları birer Çevre Komisyonu kursunlar. Makine Mühendisleri Odası kurdu. KENTLEŞME ve YEREL YÖNETİMLER adı altında Çevre, trafik konularını çalışacak. Beni de göreve çağırdılar. Koşarak gittim. HES’lerle uğraşırken. Daha beteri söz konusu oldu.

Şimdi bir yeni tehlike gündemde, NÜKLEER. son günlerde yine sık sık konu olmaya başladı. 15 santralden söz ediliyor ve en çok da Karadeniz bölgemiz hedef alınıyor. HES’lerden sonra bir de bu çıktı Karadeniz’in başına. Bu konuya daha önce de değinmiştik. Yine değinelim. Biz gerçek doğa dostu çevrecilere hep ters gelmiştir Nükleer Enerji. MMO (Makine Mühendisleri Odası) İstanbul Şubesinin yaptığı Genel Üye Toplantısında Prof. Dr. Tolga Yarman’ın konuşmasından tuttuğum notlar var elimde. Bu yıllarda çok, çok söz edilecek bir konu bu. Hocadan aktarmalarla bilgilendirmek istedim sizi. Türkiye’de enerji sıkıntısı var mı? Diye başlamıştı söze. Ve yine kendi cevapladı. Hayır. Ve devam etti. “ Şu anda yaşamımızı sürdürdüğümüz eko sistemde doğaya zarar vermemek için 40 yıl sonra, bu günkü kadar enerji kullanmalıyız. Bunun bir tek çözümü var. Bu da enerji verimini artırmak. Yani bu gün 100 Watt enerji ile çalışan bir aletin 40 yıl sonra aynı işi 25 Watt ile yapabileceği teknolojiyi sağlamak, enerji kayıplarını önlemek. Biliyor musunuz? İstanbul’da 1 senede olan şebeke kayıpları, Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santralın 1 senede üreteceği enerjiye eş değerde. O halde santral kurmaktan önce kayıpları önlemeliyiz. Neden Türkiye’de enerji çok pahalı? Çünkü devlet kaynağı dışarıda olan doğal gaza yatırım yapıyor. Yeni yapılan tüm santralleri doğal gazlı yapmış. Rusya ve bir başkası gaza bir zam yapsın ülkemizde ekonomi sarsılıyor. Ve biz sözleşmede belirlenmiş miktarda gaz tüketemediğimizden kullanmadığımız gazın parasını ödüyoruz. Ülkemizin doğal kaynakları bu kadar kıt mı? Hayır. Doğal kaynaklar bakımından son derece zenginiz. Kömür, su, rüzgâr, güneş, jeotermal enerji kaynaklarımız var. Neden faydalanmıyoruz? Politik tercihlerden. Rüzgâr tribününe yatırım yapılmaz çünkü bundan kimsenin çıkarı olmaz. Doğal gaz ya da nükleere yatırım büyük rant getirir. Gelelim nükleer enerjiye; yine hocamızın ağzından, şöyl diyor, ben bir nükleer fizikçiyim. Bu teknolojiye hayranım. Ama canlılar üzerindeki etkileri düşünüldüğünde ürküyorum. Nükleer enerji ABD’de ilk lanse edildiğinde “çevre dostu” olarak tanıtıldı. O zamanlar kimse atıklarının bu kadar başa bela olacağını ummuyordu. Sakıncaları görüldükçe batı bu teknolojiden uzaklaşmaya başladı. Eeee! Nükleer karteller artık para kazanmasın mı? Batı uzaklaştıkça 3. dünya ülkelerinde yaygın kullanılması teşvik edildi. Hükümetin programında var. Ama kurulmamalı. Saten Güneydoğuya, Doğuya, Trakya’ya yapılmasına ordu sıcak bakmıyor. Akdeniz ve Ege’de yapılamaz çünkü turistik hem de doğal miras. İç Anadolu hiç olmaz, daha doğrusu deniz kenarı olmazsa olmaz. Çünkü nükleer santrallerde soğutma işi saniyede 10.000 metreküp su gerektirir. Kaldı Karadeniz. Eh orası da doğal alan. Demek ki Türkiye bu santrallere uygun değil. Ama siyasetçiler için fark etmez. “Sorun enerji kaynaklarının azlığı ya da enerji ihtiyacının artması değil, yanlış enerji politikaları, rant hesapları.” Tanrı ülkemizi bu tip siyasetçilerden, Çernobil’lerden korusun. Nükleer enerji öyle ucuz da üretilmiyor.

1 Kilowatt-saat elektrik üretim maliyeti: Hidrolik santrallerde; 0.35 cents, kömür santrallerinde; 1.80 cents, doğalgaz santrallerinde; 3.42 cents, Nükleer santrallerde; 5.13 cents. Hele santrallerin yapım maliyetleri: Hidrolik santrallerde; 1.500-2.000 dolar, Kömür santrallerinde; 700-1.000 dolar, Doğalgaz santrallerinde; 350-500 dolar, Nükleer santrallerde; 3.500-5.000 dolar.

Bu köşe yazısını okuyanlar lütfen bana söylesin, hükümetler neden nükleer santral ister. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi