Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

ORMANLARDA BAYRAM VE GÜNÜN ÖYKÜSÜ

ORMANLARDA BAYRAM VE GÜNÜN ÖYKÜSÜ

Her gün kocaları ya da sevgilileri tarafından sokaklarda bıçaklanarak öldürülen kadınlar, her gün hain PKK tarafından şehit edilen askerler ve sonrasında hükümet yetkililerinden duyduğumuz palavralar hele ki her dinlediğimde gurur duyduğum, ölçüsüz keyif aldığım 10. Yıl Marşı için hükümet başkanının söylediği sözler. Çevre Bakanının çevreci olmayan icraatları, üstüne üslük işaretsiz yolda oğlumun yaptığı kaza sıkıntılı bir devre yaşattı bana. Oldum olası pisikoloğum ormanlar oldu. Aile geleneği 35 kişi ile Marmara Restoranda yaptığımız “Bayramlaşma Kahvaltısı” sonunda kalabalık bir şekilde Çatalca’da aile dostumuz Muvaffak Abay’larda aldık soluğu. Orman dibindeki evine misafir olduk. Ağaçların hışırtısını hayvanların sesini dinledik. Ertesi gün Ormanlı’ya daha ertesi gün Pınarca’ya gittik ağaçların hışırtısına derelerin şırıltısını ekledik. Ama ülkenin dört bir yanından o haberler gelmeye devam etti. Ve arşivimdeki Mevlevi Nazım Paşa yazısı geldi  aklıma. Okuyun.
Mevlevi Nazım Paşa'nın Mersin valiliği sırasında bu kentte yaşayan bir İngiliz ki kendisi bir Lord'dur, pazardan aldığı zerzevatı taşıyan (10-12 yaşlarındaki) küfeci çocukla para konusunda tartışmaya girer. Bir küfeci çocuğun isteyeceği para ne olabilir? O günün Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan 10-12 yaşında küfeci bir çocuğun ufku nereye kadar gidebilir ki? İstediği para Lord'un belki de içtiği tek bir puronun maliyeti değildir. Koskoca bir Lord bu üç kuruş para için çocukla tartışır. Laf uzar... Sonunda Lord efendi bastonunu kaldırır çocuğun kafasına olanca gücünle vurur. Çocuk düşer kafasını yere çarpar ve ölür. O yıllarda böylesi bir olayın ne önemi olabilir ki... İstanbul'da padişahlık yapan II. Abdülhamid gücü Türkler'e yeten, arkasına emperyalistleri alan kimseye ses çıkartamayan ama Türk gazeteci ve yazar takımına (mesela Namık Kemal'e) kan kusturan, dışarda kedi içerde kaplan bir adamdır (bugünkülere ne kadar da benzermiş). Bu nedenle de çocuğu öldüren Lord nasıl olsa herhangi bir ceza almayacak, hatta belki de Lord'a hakaret ettiği gibi bir gerekçe ile ölen çocuk suçlu bulunacaktır. Evdeki hesap çarşıya uymaz. Hesaba katılmayan bir faktör vardır Mersin'de. Nazım Paşa...Olay olur olmaz Lord'u tutuklar. Ne önemi var ki, diye düşünür herkes... Nasıl olsa İngiltere'nin İstanbul Büyükelçiliği Abdülhamid'i sıkıştıracak ve lordun en fazla bir iki gün içerisinde serbest kalmasını sağlayacaktır. Bunu Nazım Paşa da bilmektedir. Bu nedenle de alel acele bir mahkeme heyeti kurar. Lord’un savunması için bir avukat bile tayin eder. Haksız bir yargılama olmaması için gereken her şey yapılır. Hakça adil bir yargılama olur ve Lord idama mahkum edilir. Yine alel acele idamı onaylar, cellat ayarlanır ve Lord aynı günün gecesi sabaha karşı asılır. Olay üzerine burnundan soluyan İngiliz Büyükelçisi limanda demirlemiş olan İngiliz Donanmasının Mersin'i topa tutmasını bile talep eder. Ancak, Nazım Paşa kentte yaşayan İngiliz vatandaşlarının kenti terk etmesini yasaklayınca kenti topa tutma tehdidi boşa gider. İntikamı alınsa bile can veren minik yavru ölmüştür. Lord efendi de verdiği kelle ile kalır. "Şanlı tarihimizde" örneği zor bulunan (yine de arada sırada çıkan) şerefli devlet adamının en iyi örneklerinden birisidir. Nazım Paşa ve bu olaydan yaklaşık on yıl sonra Selanik'te doğan Nazım Hikmet Ran'ın baba tarafından dedesidir. (Kaynak: Rady Fish )  Evet ülkemizde ormanlar yakılıyor. Yüreğimiz yanıyor ama oralara yeniden ağaç dikilebilir, ama şehit edilen Mehmetçikler geri gelmez. Hepimiz ülkemize daha çok sahip çıkmalıyız. Sadece cenaze namazlarına katılmak, kanları toprakta kalmayacak, teröristler yaptıklarını kötü ödeyecek lafları ile bu dert bitmez. Biz Türk halkıda daha iyi kenetlenmeli yine binlerce kişi yollara dökülüp bu pisliklerden korkmadığımızı göstermeliyiz.  Sağlıklı kalmanız dileklerimle.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi