Sigarayla gelen hastalık buerger!
Tedavide geç kalındığı takdirde kişinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen Buerger hastalığı uzuv kaybına neden olabiliyor. Prof. Dr. Faruk Cingöz, Buerger hastalığı ve tedavi yöntemleri konusunda bilgi verdi
Buerger hastalığı, orta ve küçük çaplı damarlarda lokalize olan, tıkayıcı, mikropsuz iltihaplı, nedeni belli olmayan, iyileşme ve tekrar hastalanma ile seyreden (episodik), daha çok gençlerde görülen bir hastalıktır. Yapılan araştırmalarda bu hastalıkta bağışıklık sisteminde görülen anormallikler nedeniyle immünolojik damar iltihabı olduğu belirlenmiştir. Hekimlikte tromboanjiitis obliterans, halk arasında ‘budama’ (spontan ampütasyon) hastalığı olarak bilinir. Buerger hastalığı, kol ve bacaklardaki arter ve damarların nadir görülen bir hastalığıdır. Tromboangiitis obliterans olarak da adlandırılan Buerger hastalığında, kan damarları iltihaplanır, şişer ve kan pıhtılarıyla (trombüsler) tıkanabilir. Buerger hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak tütün kullanımı Buerger hastalığının gelişiminde açıkça rol oynamaktadır. Tütünün içindeki kimyasalların kan damarlarının iç yüzeyini tahriş ederek şişmelerine neden olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bazı kişilerin hastalığa genetik yatkınlığı olabileceğinden şüphelenilmektedir.
Belirtilere dikkat edin
Hastalığın aktif olduğu dönemlerde ilgili damar bölgesi hassas ve ağrılıdır.
Hastada genel bir kırgınlık, halsizlik yorgunluk ve ateş vardır. İlk belirti olarak ortadan kaybolan ayak terlemesi de olabilir. Parmaklarda soğukluk ve hissizlik oluşur.
Bazen ilk bulgu terleme kaybı yerine yürümekle ayaklarda oluşan hissizliktir. Çoğu zaman toplardamarlarda dolgunluk azalması dikkat çekici olabilmektedir.
Zamanla yürümede topallama gelişebilmektedir. Genellikle baldır bölgesinde ağrı ayırıcı bir özelliktir.
Hastalık ilerledikçe ayaklarda morarmalar başlar. Sonrasında geceleri artan istirahat ağrıları ile birlikte parmaklarda yaralar ortaya çıkar.
Müdahale edilmediğinde kangrenleşme oluşarak kişi önce parmaklardan başlayıp yukarılara doğru ilerleme yapan uzuv kaybına uğrar.
Sigara içen erkekler risk altında
En çok 25-40 yaş arasındaki sigara içen genç erkekler arasında görülmektedir. Buerger hastalığı Türkiye’de damar hastalıkları grubunun % 7-10 kadarını oluşturur. Kadınlarda görülme olasılığı ise vakaların % 2’si kadardır. En önemli nedeni sigara içenlerde nikotin metaboliti olan cotinine’in (nikotinin vücuda girdikten sonra dönüştüğü madde) tetiklediği damar duvarına karşı vücudun geliştirdiği aşırı hassasiyettir. Homosistein yüksekliğine bağlı serbest oksijen radikallerin artışı da damar duvarlarını hassas hale getirmekte ve reaksiyonu başlatabilmektedir. Bunun yanında, sık soğuğa maruz kalma, sosyoekonomik düzeyin düşüklüğü, kötü beslenme, hepatit B sarılığı geçirme, fibrinojen yüksekliği, pıhtılaşmaya meyil nedenleri arasında sayılabilir.
5 kritere göre teşhis konulabiliyor
Klinik olarak 5 ana kriter (shionaya) esastır. Sigara içilmesi, 50 yaş altı, diz altı tutulumu, atheroskleroz risk faktör yokluğu ve üst ekstremite tutulumundan 4’ünün varlığı teşhis için yeterlidir. Hastanın şikayetleri üzerine atardamar muayenesinde çoğunlukla yukarıdaki kriterlere göre tanı konulmaktadır. Muayene sonrası sıklıkla tıkanıklığın yeri ve derecesini belirlemek için ultrasonografik ve doppler çalışmaları yapılmalıdır. Hastalığın arter ağacındaki tutulumu için tomografik anjiyografi gerekmektedir. Böylelikle tıkanıklığın yeri, tıkama miktarı, uzunluğu, parmaklara kan akış yolu ve en önemlisi yardımcı (kollateral) kan damar varlığı saptanır. Tedavide bu çok önemlidir. Bazı durumlarda istenen klasik anjiyografi ise hem tanı hem de tedavi amaçlıdır.
Tedavi için sigaranın bırakılması gerekiyor
Öncelikle sigara kesinlikle bırakılmalıdır. Buerger hastalığı, sigaraya karşı gelişen alerji olarak değerlendirildiği için alerjen yani sigara bırakmak tedavinin ilk başlangıcı ve olmazsa olmazıdır. Çünkü alerjen ortadan kalkarsa hastalıkta da ortadan kalkacaktır. Sigarayı bırakan Buerger teşhisi konmuş hastaların yaklaşık % 90’nında ayakta yara bile olsa iyileşme görülmektedir. Sürdürülebilir ve düzenli bir egzersiz programı zorunludur. Azami ölçüde soğuk havalardan ve soğuk travmasından korunulmalıdır. İlaç tedavisinde ise ağrı kesici, damar genişletici, pıhtı eritici ve engelleyici ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar devamlı ve kesintisiz kullanılması gerekir, asla bırakılmaz. Yara varsa; lokal tedavinin yanı sıra ozon, yüksek basınçlı oksijen, PRP ve kök hücre uygulamaları yapılabilmektedir. Günlük kullanımdaki ağrı kesiciler ne yazık ki ağrıyı kısmen azaltsa da çoğu zaman etkisiz kalmaktadır. Bu durumda uzman hekim uyuşturucu nitelikli ağrı kesiciler verebileceği gibi epidural anesteziyi yani kısmı anesteziyi gerekli görebilmektedir. Bu tedavilere cevap alınamazsa öncelikle anjiyografik olarak damarın açılması amaçlanmaktadır. Yine de sonuç alınamazsa hasta uzvu besleyen damarları daraltan sempatik sinirlerle birlikte açık rekonstrüktif damar ameliyatları yapılır. Bunlara da cevap alınmazsa ne yazık ki ilgili bölgenin kesilme kararı verilmektedir. İyileşme ve tekrar hastalık oluşması ile birlikte hastalık ilerler daha önce kesilen yerin üzerinden kesilmesiyle süreç devam eder gider. Ancak hastaların büyük çoğunluğunda alışkanlıklarını damar sağlığı yönünde değiştiren ve geliştiren, ilaçlarını düzgün kullanan ve kontrollerini aksatmayan hastalarda klinik durgunluk oluşarak kişi kötü tablolardan kurtulabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.