Takılıyorum işte!
Dönem dönem nasıl bir durum ve ruh hali içine giriyorsam takıyorum, takılıyorum bir şeylere.
Kitaplar mesela, bir ara tarih kitaplarına takıldım. Çok satıyor diye de arka arkaya bir sürü tarihsel kitap yazılıp, basıldı. Kiraze, Hürrem Sultan, Nurbanu Sultan, ve daha nice sultanlar, padişahlar.
Sonra sıkıldım, böğ geldi bana, uzunca bir süre tarih kitabı okumayacağım dedim.
Bu defa spritüel, düşünceyle tedavi, mutlu olma sanatı gibi kitaplara taktım. Louise Hay, Osho ve daha bu alanda yazan birçok yazarın kitaplarını toplayıp okumaya başladım.
Önceleri kendimi çok iyi hissediyordum, başıma gelen her şeyi ben düşünce gücüyle çağırıyordum ve bunlardan yine düşünce gücüyle uzaklaşacaktım.
Sayılara taktım sonra, kapıdan çıkar çıkmaz araba plakalarını topluyordum, ya da karşıma çıkan kapı numaralarına, oturduğum masanın numarasına bakıyordum, uğurlu sayımı bulmak için. Bulunca ne mi olacak;
O gün her şey yolunda gidecek, şans benden yana olacak.
Aslında öyle çok fazla şansa ihtiyaç duyacağım bir işim yok. Sadece sağlık, huzur ve mutluluk istiyorum. Borsacı değilim, dolarım, altınım, avrom da yok.
Eee ne yapacağım şansı ben?
Hoş, zaten ben ne zaman döviz, altın cinsinden bir şey alsam fiyatları düşer.
Şanssızım galiba bu konularda. Üzerime bir tüy düşerse meleğimin omuzumda olduğunu düşünüyordum. Piyango bileti ve diğer şans oyunlarıyla ilgili kuponlarda hep uğurlu sayılarımı yazıp, arıyordum. Ama merak etmeyin, hiç ikramiye tutturamadım. Şu an cebimde bir şans oyunu kuponu var, bir de piyango biletim var. Ha haaa, istermisiniz şimdi büyük ikramiye bana çıksın?
Kendini iyi hissediyorsan oku bu tür kitapları, sorun yok tabii, ama ben bir süre sonra dozunu kaçırdığımı farkettim. Nerdeyse, dışarı çıkmayacağım, uğurlu sayımı bulamazsam.
Bir an önce kendimi sıyırmam gerek bu işlerden diye düşündüm, yoksa kafayı sıyıracaktım. Gerçi delilikte fena bir şey sayılmaz. Kimse normal gözüyle bakmayacağı için daha rahat davranabilirim.
Hala bakıyorum uğurlu sayımı bulunca mutlu oluyorum ama bulamazsam da mutsuz olmuyorum. Madem ben her şeyi düşünce gerçekleştirebiliyorum,
o zaman diğer sayıların da bana uğurlu geldiğini düşünebilirim.
Hepsi bana uğurlu geliyor dedim kendi kendime. Ohh yaa, nasıl rahatladım anlatamam.
Şimdi bir süredir bu tür kitaplara da ara verdim.
Ahh! Aşk kitapları okuyorum şimdi biraz.
Eskiden Barbara Cartland, ne güzel aşk kitapları yazardı, aklıma geldi şimdi. Okumadığım kitabı çok azdır herhalde. Zamanımızın en güzel aşk romanı yazarıydı. Karakterlerinden bir çoğuna aşık bile oldum o zamanlar. Kerime Nadir’i de çok severdim. “Hıçkırık” ve “Son hıçkırık” kitapları filme de çekilmişti. Hülya Koçyiğit oynamıştı birinde.
Kavuşamamıştı aşık olduğu adama, kocasının zulmü içinde vereme yakalanmıştı. Nalan’dı adı, inleyen, ağlayan demekmiş anlamı. Kızının adını Handan koymuştu bu yüzden Nalan’ın ağlattığını, Handan güldürsün diye. Çok acıklı filmlerdi çook.
Ağlatan filmleri millet olarak hep sevmişizdir zaten. Hatta, film izleyip dönen biri, diğerine “bi ağladık, bi ağladık” diye başlardı güzel olduğunu anlatmaya.
Sanki hayat çok komik, ağlayacak şey arıyoruz. Benim en sevdiğim filmlerden en başı Pretty Woman çeker. İzlemeye doyamadım yıllardır. Her seferinde mutlu olurum gerçekten.
Eyvah, ben yine eskilere gittim. Çıkıyorum bu hikayeden, bitmez yoksa.