Hayat kaynağımız olduğunu hepimizin bildiği, fakat kıymetini bir türlü anlayamadığımız, ekonomik kullanmayı öğrenemediğimiz “SU”. Devamlı katıldığım Türkiye Su Vakfı Çarşamba seminerlerinden şunu öğrendim. 

Su konusunda Türkiye’nin geleceği söz konusu olduğunda İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Meteoroloji Bölümü Öğretim Üyesi, Ortadoğu Su Danışmanı, Türkiye Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen’in yaptığı araştırmalardan yola çıkarak söylediği “2010-2015 Yıllarında Ülkemizde Korkunç Bir Kuraklık Olacak” sözleri beni çok etkiledi. Şimdi bir de Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Mete Saatçi’nin Su konusundaki söylediklerine bakın. Biz ülkemizi “SU ZENGİNİ” sanıyoruz, fakat değiliz. Su fakiri de sayılmayız. Suyumuzu tasarruflu bilinçli kullanmazsak, bizi su sorununun beklediğini bilmemiz gerekli. Önümüzde çok vahim bir tablo yok, ülkemizin su kaynaklarını kirletmeden tasarruflu kullanarak, geri kazanarak, arıtarak kullanırsak bize yetecek durumda. Ama insanlar, eskisi gibi su kullanmaya devam ederse, eski güldür, güldür içme suyu akan mahalle çeşmelerini aradığımız gibi bu günleri ararız. Bu bilinç, için STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları), üniversiteler, yaptıkları etkinlikler ve projeler ile çevre bilincini yaymakta bu sebeple toplumumuzda bilinçlenme artmaktadır. Bu bilinci hayat tarzı haline getirdiğimizde rahat nefes alabiliriz. Diyor. Türkiye küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri ve bunun etkilerini de yakın zamanlarda hissetmeye başladık.

Peki! Ne yapmalıyız? Ülkemiz büyük bir hızla endüstrileşiyor. Bu sebeple tüm endüstriyel işletmelerde arıtma tesislerinin olmasına toplum olarak dikkat etmeliyiz. Tarım alanlarını iyi planlayıp, susuz alanlarda çok su isteyen tarım yapmamalıyız. (Ülkemizin bir zamanlar tahıl ambarı olan Konya Ovasında devletin tahılı değil de çok su isteyen şeker pancarına prim vermesi gibi.) Okullarda çocuklarımız, kentlerde aileler basın yoluyla, belediye bildirileriyle, radyo ve televizyonlar ile bu konuda bilinçlendirme seferberliği başlatmalıyız. Bu konuda tüm Türkiye’deki şubeleriyle Çevre Konusunda da çalışma başlatan ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine) teşekkür ederim. İlk çalışmamızda 22 Mart Dünya Su Gününe hazırlanacağız. İlk konumuz SU olacak. Bu çalışmalarına destek vermek için Genel Merkezdeki toplantıda “Eğitim Komisyonu” nda görev almam tekliflerini kabul ettim. O toplantıda duyduğum bir haber beni çok memnun etti. Huysuz Virjin diye tanıdığımız Seyfi Dursunoğlu Kandillide bir dönüm arazi içindeki binasını, bankadaki parasını, sahnede giydiği kend yapımı kıyafetlerini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine bağışlamış. Aferin ona. Kimileri devamlı küpünü doldururken o yeni kar çiçeklerinin yeşerip çiçek açmasına yardım etmiş. Gelelim su işine.

DÜNYA SU FORUMU TÜRKİYE’DE YAPILDI İlki 1997 yılında Fas’ta düzenlenen ardından sırasıyla Danimarka, Japonya, Meksika’da yapılan forum bakanlara, yerel yöneticilere, parlamenterlere kendi görüşlerini, uzmanlar ve sivil toplum örgütlerinin görüşleriyle karşılaştırma imkânı sağlanacaktı. Ayrıca,  birçok farklı insanları da bir araya getirecekti. Su sektörünün içinde ve dışında küresel su konularının anlaşılmasına ve konular hakkında bilincin artırılmasına katkıda bulunacak forum ayrıca her seviyede, işbirliği oluşmasını, ortaklıkları kolaylaştırmayı sağlayacaktı. 20 Bin kişinin katılması beklenen ama kaç kişinin katıldığını bilemediğim su forumuna İSTANBUL EV SAHİPLİĞİNDE “İnsani ve Çevresel İhtiyaçları Karşılamak İçin Su Kaynakları ve Temin Sistemlerini Koruma ve Yönetme” ile “Eğitim, Bilim ve Kapasite Geliştirme”, forumun ana konu başlıkları olacaktı. Forum kapsamında 100 oturum ve 500 sunum yapılacaktı. Foruma 120 ülkeden 20.000 kişinin katılması bekleniyordu. Ben de davet aldım ve katıldım. Ancak oturumlara girmek ne mümkün. Tek kazancım bir çanta, bir matara oldu. Arşivleyecek bilgilere ulaşamadım. Ben yine okul, okul dolaşıp genç beyinlere suyun önemini anlatmaya devam edeceğim. Derneğim adına, ÇYDD adına bunu göre edindim. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.