Tülay Hergünlü

Tülay Hergünlü

Bu noktaya nasıl geldik?

Türkiye günlerdir, Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadın teröriste kilitlendi. Medya da boy boy fotoğraflar, kadınların sayfalar dolusu hayat hikâyeleri, taziye ziyaretleri, gözü yaşlı başbakan yardımcımızdan kınama mesajları, Türkiye’ye suçlamalar, Fransa’ya sataşmalar ve benzeri haberler, röportajlar… Sanırsınız bir devlet başkanı ya da cumhurbaşkanı ölmüş…
Bu olayın, sözde “barış” görüşmelerine rastlaması üzerine yazılan pek çok senaryoya baktığımızda, sanki Türkiye Cumhuriyeti bir yabancı ülke ile “savaş” halinde ve “barış” görüşmelerine Oslo’da başlanmış, İmralı’da devam ediyor. Bazı iç ya da dış güçler de muhtemel bir “barış” a engel olmak için bu üç kadını katlediyor. Diğer taraftan da terör örgütü, iki askerimizi ve bir polisimizi daha şehit ediyor.

Türkiye, ne yazık ki fiilî olarak 1984 yılından beri, dış destekli bir terör belasıyla uğraşıyor. Gelip, geçen ve halen görevde olan iktidarlar, bu belayla başa çıkamadı. Özal’ın “üç-beş çapulcu” dediği eşkıya, bugün uluslar arası bir terör örgütü halini aldı. Uyuşturucu, kara para aklama, sigara, çay, benzin, insan kaçakçılığı, haraç ve daha pek çok eylemden elde ettiği devasa bir bütçenin de sahibi. (Gazeteler) Batılı ülkelerden de başta askeri eğitim olmak üzere maddi ve manevi destek alıyor. Kısaca, dün filizlenen ağaçlar bugün ormana dönüştü. Son 10 yılda oluşan “ılıman iklim” sayesinde orman, daha geniş bir alana, hızla yayıldı.

1999 yılında paketlenip, Türkiye’ye, “idam edilmeme” şartıyla teslim edilen örgüt lideri; bugün İmralı’dan hem örgütünü idare ediyor, hem de iktidara yol haritaları öneriyor. Kuş sütü kuru üzüm beslenen, son model televizyon ile pışpışlanan dünün bebek katili, bugün “sayın” (!) sıfatıyla itibar görüyor. Muhtemel bir genel af ile önce ev hapsine, sonra da meclise gönderilmesi çok da uzak bir ihtimal değil. Örgütü ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ de bir siyasi parti ile temsil ediliyor.

Sonuçta asker, sivil, çocuk demeden binlerce insanın ölümüne sebep olan örgüte mensup, biri örgütün kasası üç terörist kadının öldürülmesi, memleket meselesi halini aldı. Dün ölülerini gizlice gömen, cenazelerini dere kıyısında yıkamak zorunda kalan örgüt, bugün cenazelerini, neredeyse ülke çapında gerçekleşen, miting benzeri törenlerle defnedebiliyor. Güneydoğu’dan sözde “ Kürdistan” olarak söz edip, devlete kafa tutabiliyorlar.” Bayrağın yanında bizim de bayrağımız olsa ne olur” diyebiliyorlar. Meclis’teki partilerinin temsilcileri her fırsatta ekranlara çıkıp, halkı kışkırtıcı söylemlere imza atabiliyorlar. Burunları kanasa olay çıkartıyorlar.

12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleştiği gün, “0h çok şükür, akan kan duracak, artık çocuklarımız ölmeyecek”  diyerek rahat bir nefes alan halk, ne yazık ki bugün aynı oyun ile karşı karşıya. Hergün memleketlerine uğurlanan onlarca şehit cenazelerinden bıktı, usandı.  “Yeter ki akan kan dursun, analar ağlamasın” demeye başladı. Alıştırıldı… Öyle bir alıştırıldı ki, özerklikmiş, ayrı bayrakmış, ayrı milletmiş, umurunda değil. Ne verilirse “he!” diyecek, razı olacak. Çünkü ölenler bu ülkenin evlatları. Dedik ya; Oyun aynı!
Kardeşi kardeşe kırdırmak!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tülay Hergünlü Arşivi