DEMOKRAT MI TEOKRAT MI?

Erdoğan’ın ikinci kişi olmaya,denetlenmeye tahammülü yok.Yetişme biçimi,aldığı eğitim ve kültürü bunu gerektiriyor. Ağzından çıkan her söz buyruk olsun istiyor.Bir yolunu bulabilse,”seçime gerek yok” diyecek ama seçim işine yaradığı,seçilmiş kral olmasına hizmet ettiği için şimdilik seçime hayır demiyor.
Oysa demokrasi seçime dayalıdır,denetim rejimidir.Yasama yürütmeyi,yargı her ikisini denetler.Erdoğan öyle bir lider olmak istiyor ki, her türlü sorgudan ve sorumluluktan muaf olsun;sözü ferman olsun.Ülke toprakları üstünde onun iradesi dışında irade olmasın.

Erdoğan,istediği bu şeyin demokrasi içinde sürgit mümkün olamayacağınıbildiği için kafasında yarattığı Başkanlığa,”Türk usulü Başkanlık”diyor. Bunun,dünyada bir örneğinin olmadığını bildiği için böyle diyor.Erdoğan’ın bu çağda istediği bu Başkanlık sistemiyle 1876 Kanuni Esasi’nin öngördüğü meşruti monarşizm aynıdır.Her ikisinde de Padişah parlamentoyu belirliyor;isterse feshediyor.Başbakanı,Bakanları seçiyor;Valileri,yargıçları atıyor;savaşa ve barışa karar veriyor.
Erdoğan’ın istediği bu monarşik tabloya bakıp da o sistemde kuvvetler arası ilişkilerin nasıl olacağını soranlara;”tabi ki kuvvetler ayrı olacak.Kuvvetler ayrılığı demokrasinin olmazsa olmazı”cevabı veriliyor.Yani ortada demokrasi falan olmayacak ama kuvvetler ayrıolacakmış(!)

Demokrasinin iğdiş edilerek tek kişi egemenliğinin kurulduğu despotik düzende kuvvetler ayrılığı otomatikman yok olur.Kağıt üzerinde olsa bile işlerliği olmaz,işe yaramaz.
Kuvvetler ayrılığını Montesqieu,krala karşı aristokratların haklarının korunması için savundu.”Despot korkaktır.Her zaman zulme baş vurur”diyerek bağımsız yargının burjuvaziye kalkan olmasını istedi.Halktan ve özgürlüklerden yana olan Rousseau ona karşı çıktı.

Kuvvetler arası ilişkilerin tarihine bakıldığında,belirleyici olanın erklerin birliği ya da ayrılığı değil kimin iktidar olduğu ya da iktidarın kimden yana olduğudur.Halka karşı bir düzende erkler ayrı olsa ne olur,olmasa ne olur? Orada erk tektir.O da baştaki seçilmiş tirandır.
Atatürk halktan yana bir liderdi ve kuvvetlerin birliğinden yanaydı.Çünkü o kurucuydu ve o tarihi süreçte toplumda ve devlette gericiliğe yaşam alanı bırakmak istemiyordu.1961 Anayasası’nın getirdiği kuvvetler ayrılığı da 80’lere dek halktan yana çalıştı.Son on yıldır kuvvetler ayrılığıbiçimsel olarak var görünmesine karşın esasta yok.Üç erk de halka ve demokrasiye şaşı bakan teokratik eğilimli iktidarın tasallutundadır.Özellikle yargı,yürütmenin tam vesayeti altındadır. Çünkü son

Anayasa değişikliğinden sonra HSYK,hükümetin emrine verildi.Çalışma biçimini de hükümet belirledi.
Hükümet istiyor ki yargı hukukilik denetimi yapsın fakat milli irade adına da olsa “yerindelik” denetimi yapmasın;bu alan bana aittir.Burada hukuk aranmasın.
Anlaşılacağı gibi önemli olan erklerin birliği ya da ayrılığıdeğil,iktidarın kimin elinde ve kimden yana olduğudur.Kağıt üzerinde,”kuvvetler ayrıdır” yazsa bile otokrat, yetkiyi paylaşmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydın Yavuz Arşivi