DÜŞEŞ ATTIM YEK GELDİ

Sizde de bu kadar merak var mı bilmiyorum. Benim merak duygum had safhada. Nasıl mı?
Örneğin; bir yer geziyorum, sokaklarda, parklarda, üst geçitlerde birilerinin adını okuyunca bitiyorum ben.

İyi ki internet var, olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Geziden dönünce hemen o isimleri aramaya başlıyorum. Kimdir, neden adı verilmiştir falan filan. Ancak, ne yazık ki hafızam o kadar iyi değil. Bir süre sonra unutuyorum ama o an merakımı giderebildiğim için seviniyorum.  Aslında keşke o isimlerin yanına kim olduklarını belirten, bilgi veren bir yazı assalar ne güzel olurdu. Bulmaca çözerken de böyle oluyorum, eskiden soruya cevap veremediğim zaman ansiklopedi karıştırmaya başlardım, ulaşamazsam bulmacayı saklayıp, cevabın ne olduğunu görmek için ertesi günü beklerdim. İyi ki internet var, şimdi bir gün beklemek zorunda kalmıyorum. 
Dün gece aklıma tavla takıldı. Oynamayı en sevdiğim oyun nerdeyse. Laf aramızda fenada değilim. Acaba bu oyunu kim nasıl buldu diye merak ettim ve başladım aramaya. 
İnternetten bazı bilgilere ulaştım, gerçek mi bilemiyorum ama hiç fikir sahibi olamamaktan iyidir. Bundan tam 1400 yıl önce ortaya çıkmış tavla oyunu.
Oynamaya meraklı olanlarınız çok var biliyorum, benim gibi nerden geldiğini merak ediyorsanız okuyun derim. Tavlanın çıkış noktası satranç oyunuymuş. 
Hint imparatoru, satranç oyununu yanında bir mektup ile Pers imparatoruna göndermiş. Fakat
Oyunun nasıl oynanacağını açıklamamış. Mektupta şöyle yazıyormuş; 
“Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor ve kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. 
İşte hayat budur”
Pers imparatoru da altta kalacak değil ya, oda vezirini çağırmış. Veziri, Buhur Mehir’ den bu oyunu çözmesini ve Hint imparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini istemiş. Vezir, haftalarca çalışmış ve gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözmüş.
Sonunda tavlayı icat etmiş ve imparatora sunmuş.
Tavlanın dört köşesi 4 mevsimi, içindeki karşılıklı 6’şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyah-beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12’şer hane ise günün 24 saatini simgeliyormuş.



Pers imparatoru hediye yollayacağı oyunun yanına, aynen kendisinin yaptığı gibi bir de mektup yollamış. Mektuba şöyle yazmış; 
“ Evet, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor ve kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. Ama biraz da şans gerekir. İşte hayat budur…”
Tavlada, 4500 den fazla hamle ihtimali var diye belirtilmiş verilen bilgide, oyunda uzmanlaşmak zamanla ve oyunun çok oynanması ile sağlanırmış. Ancak zar’ın şansı simgelemesinden dolayı şans faktörünü de yabana atmayın.
Sayılarda ise Farsçadan geçen isimler kullanılıyor. Yek(1), Dü(2), Se(3), Cehar(4), Penc(5),Şeş(6)
Gerçekten de, hem satranç oyununu hem de tavla oyunu icat etmek, çok zekice olmuş. 
Eğer İmparator benden böyle bir şey istemiş olsaydı, kellem çoktan gitmişti. 
Vezir akıllı adammış.  Neyse, güzel tarafından bakalım. Satranç oynamayı öğrenemedim ama tavla oynamaya bayılıyorum. İyi ki bulmuşlar bu oyunu ve iyi ki bu günlere kadar gelmiş.
Ben kendi adıma söyleyeyim, çok eğleniyorum oynarken.  Şansınız bol olsun.
Sevgiyle kalın
  
  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi