Erkeğin kalbine giden yol...

İnsan sevdikleri için, ne kadar zor olursa olsun herşeyi yapmaya çalışır, hiç üşenmeden. Hani geçenlerde size bir çorba maceramı anlatacağım dedim ya, okuyun şimdi.
Yemek yapmayı oldum olası sevmişimdir. Çoğu kadın gibi ütü yapmaktan nefret ederim, bir de bulaşık yıkamaktan. Allahtan bulaşık makinaları var artık ama o bile eziyet geliyor, çalkala, diz, sonra çıkar yerleştir... 
Ütü yapacağım zaman da, güzel bir müzik dinleyip, film izlemeye çalışıyorum ki, ne yaptığımı bilmeyeyim diye, beynimi aldatıyorum, yoksa katlanamayacağım. 
Böyle yapmaya başlayınca, keyif aldığım zamanlar bile olmaya başladı.
Ama sabahtan akşama kadar yemek hazırla, mutfaktan çıkma deseler bıkmam.
Bugün bir yuvalama çorbası deneyeyim dedim. Aman, denemez olsaydım. 
Ne uğraşıyorsun kızım ya, git al hazır çorbalardan işte dimi? 
Ama yok, kendim ettim kendim buldum. Saatlerdir onunla uğraşıyorum, minik minik köfteler, nohut haşla, kuzu eti pişir. Köftelerde pişince biraz büyüdü mü ne? Ama valla ancak bu kadar küçültebildim. 
Köfteleri büyük olmuş diyeni vururum yeminle, hiç şakam yok!Hele tabağında yarım bırakan olursa gebertirim. Yani bu çorba son derece sessizlik içinde ve saygıyla yenecek, o kadar!
Türk mutfağı ne kadar zor aslında, diğer ülkelerde de böyle zor yemekler vardır muhakkak ama bizimki kadar detaylı olacağını hiç sanmam.  Düşünsenize, saatlerce oturup dolma, sigara böreği sarıyorsunuz, sofrada kalışı beş dakika. Koca gün uğraş dur, ertesi güne  hiçbir şey kalmıyor. 
Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçiyormuş madem, çekeceğiz mecburen. Kolay değil, bir kalbe girmek, gireceksek sararız ne yapalım…
Rahmetli babaannem ben çok küçükken bir hikaye anlatmıştı; Yemek yapmayı yeni öğrenmeye başlayan kadının biri, kocası çok seviyor diye karnıyarık yapmaya niyetlenmiş. Bakmış, okumuş tarifleri ve hazırlamış içini. İçi tamam da dışını nasıl tamamlayacağını bilemiyormuş. Almış eline ipi, patlıcanların ortasını doldurup hepsini iple bağlayıp pişirmiş. Akşam kocası çok beğenecek diye, seviniyormuş bir yandan da. 

Masayı hazırlamış, beklemeye başlamış. Adamcağız gelmiş, karnıyarık var ama iple bağlı, ipleri nasıl çözecek?  Sesini çıkarmadan başlamış ipleri kesip kesip yemeye. “Eline sağlık hanım, harika olmuş” demiş. Kadın mutlu olmuş kocasına sevdiği yemeği yapmış olmasından dolayı tabii. 
Gülmeyin, o zamanlar internet falan yok, televizyonda yemek yapılan programlarda yok. 

Kadıncağız, daha sonra başka bir yerde yediğinde bakmış ki bağlı değil patlıcanlar, çok üzülmüş, yanlış yaptığını anlamış. Eve geldiklerinde kocasına sormuş, neden hiçbir şey söylemedin diye. 

“Sen benim için o kadar uğraşmışsın, nasıl olsa bir gün öğrenecektin seni üzmek istemedim” demiş.  Nasıl mutlu olmuştum bu hikayeyi dinlediğimde, anlatamam. Eminim, o kadın eşine her gece güzel yemekler yapmak için saatlerce uğraşmıştır.
 Ne demişler atalarımız; “Söz var gelir geçer, söz var deler geçer”
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi