Dilek Altınkeser

Dilek Altınkeser

GECENİN NAMUSU…


Geceyle ters düştüm bu defa…
Çünkü geceler mutluluğu kaldıramaz,acıların kralı,dertlerin kraliçesidirler…

Yaşanan utançları,paylaşılması zor itirafları,çirkinlikleri,güçsüzlük temsili gözyaşlarını,sevgiden yoksun sevişmelerin pişmanlıklarını saklar simsiyah örtüsüyle…Karmaşık insanlar sever geceyi…Çözümsüzlüklerin arasına sıkışmış,dost yitirmiş,birikintilerini batırmış,terkedilmiş insanların sığındığı limandır gece…

Kimileri içinse karabasanların hüküm sürdüğü,üç harflilerin volta attığı,sevimsiz hayaletlerin rotasız uçuştuğu anlamsız karanlıktır sadece…

Ben en iyi geceleri düşünürüm..Kimi zaman anason kokar gecem,kimi zaman da en güzel ayetlerle süslerimi yüreğimi…

Çelişkili gibi görünen ama herkesin ortak paylaşımlarının içinde yer aldığı bir yaşam biçimidir bu aslında…

Rakının ilk yudumunu besmele çekerek tadımsayacak kadar değil tabiki ama,yine her telden çalarım ben katran karası gecelerde.Kimi zaman sözlerim devrik olur,kimi zamanda bestesi eksik olur aykırı satırlarımın…

Bazen küfürler sızar kalemimin mürekkebine,kimi zaman da ara-bulucu iyimserlikler bulaşır kağıdımın kirli sarısına…Ben en çok geceleri severim yine de…

Hem korkarım,hem de inadına severim hani…Tanrı’yla buluştuğum,hesaplaştığım,kendimi sorguladığım zaman aralıklarının,yani yirmi dört saatin en sevdiğim yarısıdır gece…Bir görseniz beni gülersiniz halime..

Öyle an gelir Tanrı’yla pazarlığa girerim…Bu kadar sınandım tarafından,ya seni daha az seversem diye..

Bana mutlulukları bahşet,ben de sana olan sevgimin hakkını işte o zaman veririm der dururum…

Bu pazarlıkların en anlamsızı biliyorum,ama çoğunuzun beyninden sık sık geçen bu düşünceleri,ben şimdi yazarak itiraf ediyorum…

Ben geceleri Tanrı’yla pazarlık ediyorum..
En çok da kış gecelerini severim…Sımsıcak bir evde,sehpam da sigaram ve ev yapımı şarabım,elimde kalemim…

Bazen romantik bir dvd,bazen Ahmet’imin en başkaldıranın dan çığlık dolu melodileri…

Akar giderim yıldızların koynuna,sonra Ay da düşer peşime…“Gecenin en kuytu ve anason kokulu saatlerine sıkıştırıyorsun beni”diye yakınan yürek yarımın anlayamadığı noktalarda tıkandım ben çoğu zaman geceleri…Gece yalnızlıktır be ömrüm! Tek kalmışlıkta da ihtiyaç duyulan yüreğe ,özlenen gözlere,sahiplenen sarılmalara acilen kavuşulması gereken anlardır…

Ulaşılması farz olmuş duyguları son noktaya taşıyan,doğru yöndeki akıntıdır gece…
Gece üretkendir,gece mahremdir,gece tuzaktır,gece utanmadan ağlamaktır,gece çekinmeden haykırmaktır,gece anasonda boğulmaktır,gece alnında secde izidir…Karadır,siyahtır,pusludur,pusuludur…Vampirlerin,fahişelerin,balicilerin,mahpusların,taksicilerin,polislerin,askerlerin,bekçilerin mesai saatidir gece…
Kimbilir hangi şiirlere imza atıldı,hangi besteler ölümsüzleşti,hangi dahiler düştü ana rahmine,yelkovanın akrebi zoraki kovaladığı o siyahi gecelerde…
Kim bilir?
Karabasanlarla vedalaşma saatleri yaklaştığında,top oynamaktan başka işleri olmayan cinlerle hesaplaştığında,kıble yönünde arınmalar son bulduğunda, şehvetiyle kan ter içinde bırakan sevgiliyle bir sigara içimlik uykulara yenildiğinde,mum söner,biter kadehte şarap,kalem düşer yorgun parmaklardan,sigara kül olur…Ve gece elini tutar sabahın…

Alacakaranlık geceyle sabahın öpüşmesidir…Öyle bir öper ki gece sabahı..Orasından burasından değil,tam da alnının şavkından…

Gece gündüzün namusudur,ulu orta bırakmaz onu…Akşam olduğunda çoktaan özlemiştir gece sabahını…

Yine öperek karşılarla birbirlerini,sarılırlar..Akşamın alacakaranlığı yerini geceye bırakırken ,bir daha ki öpüşmeye kadar ayrılırlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dilek Altınkeser Arşivi