Dilek Altınkeser

Dilek Altınkeser

İSİMSİZ,ŞEHİRSİZ VE DEVRİMSİZDİ…


Vakitsizdik,artık herşeye geç kaldık…Bir bebeğin dünyaya gelişine,güneşin doğuşuna,bir tomurcuğun patlamasına,dalgalara,rüzgarlara,acılara sevinçlere…Yetişemedik be can…Dağlara duman çöktü,yeryüzüne kan..Resimlerde el ele tutuştuk,arkalarını döndüler vuruştuk..

Geçimsizlik öğrettiler bize;paylaşmayın,yanaşmayın diye diye düzenbazlığı beynimize kazıdılar…Öfke içtik bardaklarımızdan,fesat yemeklerde protokole kurulduk,sonradan görme partilerin sarhoş jönü,zoraki resepsiyonların ucuz fahişesi olduk..Onlar hep iyiydiler,iyi giyimli,iyi yiyimli,iyi içimli…Biz onların yanında hep çapulcu olduk…Aynı gökyüzü altında,ortak nefese talim, yine de tek tek ayırıldık..Onlar seçmeceydi,biz arkada kalanlar,onlar hep pahalıydı,biz haraç mezat kakalananlar…Kurban olduğum ülkem,uğruna can koyduğum ülkem, hele bi dön yüzünü bana…Bükme boynunu,çevirme yüreğini benden yana,küsme,darılma..Ben sana ömrümü verdim,öyle acemice sarılma.

Benzi kül,gözleri ferden yoksun,bacakları dermandan uzak,omuzları yük mağduru,kimliği mimli bir adam tanıdım ben…Sazının teli parmaklarından yoksun yıllardır,sözleri kuşatılmış,şarkıları anlamını yitirmiş, tınıları uğruna kadehler kalkan aşiftelerin kursaklarında birer hırıltı olmuş..Anason kusulan sokakların köşelerinde,parmağında sarma cigarası,yüreğinde sebebi belli yarası bir adam tanıdım ben..Parkasına sinmiş ucuz parfümlerin rüzgarla dansına,küfrettiği lanet olası şansına ve tam alnından vurduğu şahsına istemeden tanık oldum.Sevgiye bu kadar aç,ilgiye bu kadar temkinli birini daha da  tanımadım sonra  zaten..Kirpiklerinde sabahın çapağı ve kırağı kardeş olmuş,kapanır açılmaz ,açılır kapanmaz be gardaş..Para yüzü görmemiş kırpık cüzdanında bir, kimlik bir tarak..Kimliğin üzerindeki resimde şimdiki adamdan eser kalmamış,tarağınsa  medeniyet gibi birkaç dişi kalmış.Ben o haline bile aşık oldum onun…Fersiz gözüne,yersiz gönlüne uzun uzun baktım…Yüzü bir kitabın ön sözü gibiydi,herşey açık seçik okunuyordu…Öylece karşımda duruyordu,bakıyordu herşeye inat susuyordu.

Çekicini yitirmiş bir orak kadar devrimsizdi.Parkası yeşilsiz,telsiz kodların da isimsizdi.Sorarsanız şehirsiz,bakarsanız belirsiz,bu adam mitinglerde bile sessizdi..
Her cümlesi, hayata dair söylenen son söz gibiydi…Paslı eğreti bir tepsinin içinde çay bardağında rakısı,yağlı kağıdında peyniri ve küllüğünde cigarası duruyordu..Gözleri yem takılmış misine gibiydi,takıldım kaldım, baktım dağıldım..En cafcaflı masalara,mum ışıklarına,kristal kadehlere inat,bu iğreti duvarların arasında mutluydum..Karşımda bir çift göz,içimden dışıma kadar aşkla doluydum…

Gitme be can,hep kal şehrimde,bütün duygularımı istimlak,aklımı allak bullak et.Kalan ömrümü sana sunuyorum,yanımdayken bile sana susuyorum..Gövdeni,gözlerini,gönlünü kabe yapmışım..Önünde eğiliyorum,dualarım sana,bir tek yokluğuna yeniliyorum.Şafaklara,akşamlara ve gecelerin karanlığına yemin ediyorum..Darağacı sen,ipliği bensem eğer,  inadına bu aşkı idam etmiyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dilek Altınkeser Arşivi