İSTANBUL’ DA LÜBNAN’I YAŞAMAK

Çok sevdiğim arkadaşımın, Instagram'da gördüğü, ‘’ kahvaltısı güzele benziyor, gel beraber gidelim’’ demesi üzerine Arada Cafe' yi, araştırdım. Lübnan mutfağı ve yaşadığım şehrin yeni eğilimler, yeni mekânlar olduğunun farkına vardım.

Son yıllarda Arap Mutfağı gerek Arap turistlerin çoğalması, gerek Suriyeli göçünün yaşanması gerek de vegan ve vejetaryen beslenenlerin artmasıyla oldukça popüler hale geldi.

Arap Mutfağı içerisinde de zengin çeşitleriyle başı Lübnan Mutfağı çekiyor. Falafeli olsun, humusu olsun, tahinli sosları olsun baklagiller ağırlıklı (ülkemizde) lezzetleriyle ön plana çıkıyor ve daha uygun fiyatlarıyla da giderek cazibe merkezini arttırıyor.

Daha yakından gözlemlemek ve fikir sahibi olabilmek için Arada Cafe’ den rezervasyon yaptırarak Karaköy’deki şubeye gittim. Öncelikle kafenin tasarımından ve içerde oluşturulan atmosferden etkilendiğimi söyleyebilirim. Her köşesinde ayrı bir fotoğraf çekinmek için özenle hazırlanmış bir mekân. Loş ve otantik bir havası var. Ahşap ağırlıklı dekoru size köy evi hissini yaşatır. Masalar doğal ağaç dan yapılmış geometrisi ve şekli bozulmadan masa üstü, çini kaplı iki kişilik masalar ve oturma yerleri sedir tarzı. İkinci katında, otantik lambalardan yapılmış dekor misafirler için fotoğraf çekim dekoru harikaydı.

Bizi karşılayan personelin, yaklaşımı, firmasına bağlılığı ve işini severek yapan insanların bulunduğu mekân size aile sıcaklığını hissettiriyor. Elinde sepet ve maşa ile masaları dolaşan hanım kızın ‘’ sıcak ekmeklerim var’’ anne şefkati gibi sizi sarıyor. Çay bardağınızın dibini göremezsiniz, sürekli dolduruluyor.

Lübnan Kültürünü tüm hatlarıyla yaşamak isteyenler için yaratılmış, bir mekân Arada Cafe. Hem kebap hem de kahvaltı seçenekleri mevcut. Buradaki kahvaltının en büyük farkı masada mezelerin oluşu. Mezeler kahvaltıda da tüketiliyor yani. Türk mutfağı ile Lübnan mutfağı biraz birleştirilmiş aslında. Örneğin menemen, sigara böreği, peynir çeşitleri bizden. “Bizdeki peynirler biraz farklı” diyor Anas Aljebbeh ve ekliyor: “Türklerin kahvaltıda vazgeçmediği 3 şey var: Menemen, peynir ve reçel. Zeytin bizde de var ama bizim peynirler çok tuzlu. Türkiye’de daha yağlı peynirler ve tuzu daha az bizimkilere göre. Ben de buradaki peynirleri daha lezzetli buluyorum açıkçası.” Beyaz peynir, hellim peynir ve burgu olmak üzere üç çeşit peynir veriliyor kahvaltıda. Bir tanıdık daha çarpıyor gözümüze: Pişi. Kahvaltıdaki farklı lezzetlerden biri de kabaklı gözleme. Ama o Balkan mutfağına ait, Lübnan kahvaltısına misafir olmuş. Pideler sıcacık taş fırından çıkıyor.

Neyse biz yine kahvaltıya dönelim, masadakileri anlatmaya devam edelim. İki farklı pide gözümüze çarpıyor. Birisi zahter pidesi, diğeri peynirli pide. Kahvaltı için küçük boyda yapılıyor. “Zahter en güzel Halep’te yapılıyor, bütün dünyaya da oradan gidiyor, bizim kahvaltımızın olmazsa olmazıdır” diyor Anas Bey.

Kahvaltı kişi sayısına göre hazırlanıyor. Bittikçe istediğiniz ürünlerden tekrar söyleyebiliyorsunuz. “Burayı açma sebebimiz, İstanbul’da yaşayan insanların kendilerini sanki İstanbul’da değilmiş gibi hissetmeleri” diyor.

Bir ülkenin mutfağı, yüzyılların süzgecinden geçen damak tadıyla günlük hayatı, özel günlerde insanlar arasındaki ilişkileri, toplumun manevi ve kültür değerlerini yansıtan bir aynadır. Toplumların en değerli mirası olduğu iddiası bile abartılı olmayabilir.

Sevgilerimle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gönül Doğan Arşivi