kimler geldi, kimler geçti...

 Her şeyden önce iyi yaşa. 

Sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş gibi, laf olsun diye günlerini geçirme.

Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin,

ruhun ve bedeninle sev. 


Hayatını öyle yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin. 

Ve her gün hiç olmazsa faydalı bir şey yap ki;

gece yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine; 

“Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin...

William Shakespeare

***
Zaman gelip geçiyor, mevsimler, yıl, günler…

Bazen hiçbir şey değişmemiş gibi görünse de, her şey o kadar hızla geçip gidiyor ve değişiyor ki.

Ancak fırsat bulup ta, geriye doğru bakarsak görebiliyoruz nelerin değiştiğini ve eksildiğini…

Maçın, 90. Dakikası… Skor önemli değil, kazançlarda, kayıplarda bizim.

Bitti! Eksilmeye oynuyoruz… Eskiden hayatımızda olan insanlar, bir varmış bir yokmuş misali yalan oluyor. Eksiliyoruz, hem de hızla eksiliyoruz. Geriye dönüp, o insanı hayal etmek bile şaşırtıcı geliyor.   Ne kadar çok insan tanıyıp, kaybetmişiz meğer… Acı tatlı her ne hatıra varsa, geliveriyor gözlerinin önüne. Bazen çok istesek te gideni geri getirmek mümkün değil, özlemi kalıyor sadece, burnunun direği sızlıyor özlemekten.

***  

Eğer insanlar, otuz gün boyunca, gün içinde yaptıkları her şeyi video kameraya alsalardı, nasıl bir film çıkardı? Bence, bir ay sonra izlediğimizde, ne kadar az değişiklik olduğunu görecektik herhalde.

Sabahları,  aynı saate kurulmuş bir saatin alarmına uyanıp banyoya gidip, duşumuzu alacağız, işe giden işe gidecek, okula giden aynı saatte kapının önüne gelen servise binip, okuluna gidecek. 

Akşam olduğunda, paydos saatinde, yeniden servisine veya aracına binip evine dönecek.

Aynı saatte yemekler yenecek, konuşmalar bir önceki gecenin konuşmalarına benzer şeyler olacak. Her şey sıradan… Gece olacak ve yarın tekrar aynı olayları yaşamak üzere, başlar yastığa düşecek.

Yaşamak dediğimiz şey neydi? Nefes almak mı?  Aslında yaşamak bir bakıma yalan gibi. Bir oyunun içinde, oyun gibi.

Her gün sabah kalkıp, aynı şeyleri yapıyoruz. Bu bazen zorunluluktan, bazen de yaşamayı bilmediğimizden. 

Yukarıda bahsettiğim gibi,  bir video çekme şansımız olsaydı, kendimizi izlerken ne düşünürdük, kim bilir?

Değişiklikler olmuyor değil tabii.  Büyüyoruz, hayatımıza farklı insanlar girip çıkıyor. Bazen rüzgâr, hangi yönden geldiğini bilmediğimiz bir yerden, savurup atıyor bizi, hiç bilmediğimiz yerlere.  Bütün bunları ne zaman fark ediyoruz peki. Çok gerilere bakınca! Bazen, fotoğraf albümlerini açıp bakıyorum.

Değişmiyor hiçbir şey derken, meğer ne çok değişmiş. Çocukların fotoğraflarına baktığımızda, kadar çabuk büyümüş olduklarına şaşırıp kalıyoruz.

Yaşlandığımızı, yaş aldığımızı ancak o zaman kabul edebiliyoruz. Bazen, nasıl desem, bazen işte… Mazide bir yerde, öylece sonsuza kadar kalmayı istiyor insan.

Artık, geçirdiğim her dakikanın kıymetini bilerek yaşamaya çalışıyorum. Mutlu olduğum zamanların, geri gelmeyeceğini, biliyorum.
Sevgiyle kalın  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi