KANDİL ARTIK PKK İÇİN BİR MEZARLIK ALANI MI?

KANDİL ARTIK PKK İÇİN BİR MEZARLIK ALANI MI?
Gazeteci-Yazar Erdal Şimşek Ezber Bozdu!
 
KANDİL ARTIK PKK İÇİN BİR MEZARLIK ALANI MI? 




Röportaj: Yelda CUMALIOĞLU

Hakkari Çukurca’da 10 şehit vermemizin ardından başlatılan operasyonlarla Türk savaş uçakları Kandil ve Zap’taki PKK terör örgütüne ait hedefleri bombaladılar. Bu bölge fiziki ve elektronik olarak hem Türkiye hem de ABD tarafından aralıksız gözetleniyor. En ufak bir hareketlilikte Heron’ların geçtiği görüntüler anında analiz merkezinde değerlendirilip operasyonel birliklere gönderiliyor.
 
Gazeteci-yazar Erdal Şimşek’le ülkemizde yaşanan bu son gelişmeleri konuştuk ve Şimşek sarsıcı söylemleriyle ezber bozdu.
 
Yarın Bayram. Özellikle tüm şehit ailelerimizin olmak üzere, hepinizin Ramazan Bayramı’nı kutlarım. Umarım çifte bayram olur...
 
Erdal Şimşek Kimdir?
 
Üniversite eğitimi sırasında başladığı gazetecilik mesleğinde 18. yılını doldurdu. Bosna Hersek, Kosova, Yemen iç savaşları, Afganistan, Filistin-İsrail, İsrail-Lübnan savaşları başta olmak üzere birçok cephede gazeteci olarak bulundu. Bu süreçte birçok direniş örgütü ile tanışma fırsatı oldu. El Kaide ve Taliban'ın Merkez Komite üyeleri ile görüşmeyi başaran tek Türk gazeteci oldu. Irak'taki Şii, Sünni, Baasçı, PKK ve İslamcı cephelerden özgün haberler ile dikkat çekti. Çoğu Ortadoğu ve terör olmak üzere toplam beş kitabı bulunmaktadır. Halen TRT6 televizyonunda program yapmaktadır.
 
- İşiniz gereği bir çok ulusal ve uluslararası silahlı örgüt veya terör örgütlerini yakından tanıma imkanınız oldu. Yıllar önce Kandil'e gidip PKK ile dağda yaşayan ilk Türk gazetecisisiniz. Hem Türkiye'yi hem de PKK'yı gözlemleyen biri olarak gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Gelinen noktanın ön koşullarını teşrih masasına yatırmakta fayda görüyorum öncelikle. Türkiye 21. yüzyıla yeni bir vizyon ve küresel aktif (kanaatimce proaktif) aktör olarak girmek istiyor. Bölgesel ve küresel düzeyde yaşanan olaylar Türkiye'nin eline bu kozu verdi. Ve büyük bir şans eseri olarak Küresel aktör olmayı hedefleyen, bunu çok arzulan siyasi kadro Türkiye'de iktidarda.
2001 Afganistan'daki Taliban rejimine yönelik operasyondan bu yana gelişen olaylar, Türkiye'yi Ön Asya, Orta Doğu ve hatta Kuzey Afrika'da hem bölgesel rejim ve halklar hem de Batı ittifakı için inanılmaz güvenilir bir partner yaptı.
Çıkarların örtüşmesi ile birlikte, Türkiye'deki lider Triosu (Sayın Gül, Erdoğan ve Davutoğlu) çok iyi bir manipülasyon ve kriz yönetimi ortaya koyarak kendine engel olabilecek problemlerin de ortadan kaldırılması gerektiğine Batılı müttefiklerini inandırdı.
Bütün dünyada vazgeçilmez kural şudur: Çıkarlar her şeyin üstündedir. Hiç bir Batılı devlet için hiç bir örgüt önemli değildir.
Örneğin, PKK adlı Silahlı Holding, yıllarca finans ve örgüte militan temini için Hem NATO'daki müttefiklerimiz, hem de Gümrük Birliği'nde ticari ortağımız olan AB üyesi ülkelerden büyük bir şefkât ve koruma görmüştür.
Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Almanya bunun en somut örnekleridir. Ancak, 2001 Afganistan operasyonu ve yaşanan küresel ekonomik krizin fotoğrafını çok iyi okumayı başaran Türkiye'nin Lider Triosu, menfaat ortaklığı üzerinden resmi müttefiklerini yanına çekmeyi başardı.
Almanlar için VW Company veya GM fabrikalarına kesintisiz enerji sağlamak, PKK ve hatta bütün Kürtlerin kanından, canından, malından daha da değerlidir. Çıkarların örtüşmesi ile PKK açığa düştü.
-Türkiye'nin terörle mücadele yöntemi aynı olduğu görünmesine rağmen bu son hava harekatlarında daha kesin sonuçlara ulaşıldığı iddia ediliyor. Siz bu iddiaya katılıyor musunuz?
-Türkiye, 1936'dan beri tamamen askeri vesayet rejimine dönüşmüştür. Bunu sağlayanlar da toprakları bol olsun, İsmet İnönü, Şükrü Kaya, Recep Peker gibi dönemin en sert faşist fikirlere inanan ve savunan devlet adamları olmuştur.
Işık Koşaner'in yenilgiyi kabul edip kılıcını teslim ettiği güne kadar Cumhuriyet Türkiyesi, totaliter Askeri vesayet ile sivil iradenin cılız kıpırdanmaları arasında gidip gelmiştir. Asker, değişen üretim ve ekonomik modeli okuyamadı. Düşünce ve mantalite olarak dünyaya entegre olmayı başaramadı. Dolayısı ile geride kaldı; irticacı ve mürteci oldu.
Doğa kanunu gereği değişen koşullara uymayanlar nasıl seleksiyona uğrayıp eleniyorlarsa, Türk generalleri de mürtecilikte ısrar ettiler ve yapılan güç savaşında yenildiler. Işık Koşaner'in istifası bu yenilginin itirafı ve kılıcını mağlup şövalye ruhu ile sivil iradeye teslim anlamına gelmektedir.
Bu süreç ile birlikte PKK'de hep şüphe ile baktığım ve birçok kararlarının ardında başka izlere rastladığım Mustafa Karasu ve ekibi, Diyarbakır'daki o meş'um ve meşkûk saldırıyı yaptı. Aynı günün akşamı, saldırının Şam merkezli olduğuna dair kesin bilgiye ulaştım. Çünkü Karasu'nun hem Esed'in MUHABERAT'ı ve hem de İran Sivil İstihbaratı ile yakın temaslarının bulunduğuna dair yıllardır birçok bilgi ve bulguya ulaşmıştım.
Akabinde, Öcalan'ı her fırsatta ofsayta düşüren Bahoz'un emirleri çıktı ortaya... Ki Bahoz (Fehman Hüseyin) ile ilgili Abdullah Öcalan'ın da birçok çekincesi vardır. Avukat görüşmelerinde bunu açıkça deklare ediyor.
Böylesine karmaşık istihbarat savaşlarının ortasında ilk kez ama ilk kez Türkiye'nin Kandil'e yaptığı operasyon yüzde 100 sonuç getirdi.
Türkiye, özellikle Hakan Fidan'ın MİT'in başına getirilmesinden sonra bölgesel istihbaratta CIA, Muhaberat, MOSSAD ve MI6'yı hayretler içerisinde bırakacak atılımları gerçekleştirdi. Saha elemanları hızlı bir şekilde de organize edildi, Teşkilat-ı Mahsusa'dan kalma veriler yeniden güncellendi. Aileler, şirketler, kontrespiyonaj... hepsi tek havuzda toplandı ve çok hızlı analizler ilgili makamlara tevdi edildi.
Özetle Türkiye, dünyada ilk kez Yeni Terörle Mücadele Konsepti'ni uygulamaya koydu. Düzenli ordu savaşı yerine Düzenli Ordu'nun en hareketli kolu olan Hava Kuvvetleri'nden gerilla taktiği ile  faydalanırken, polisi müdahalenin merkezine çekti. Çünkü terörle mücadelede polis inanılmaz istihbari bilgilere sahip. Size garip gelecektir belki ama, şu anda Türk Emniyet İstihbaratı'nın elinde sahadaki yetkili teröristlerin haftalık giydikleri iç çamaşırlarının rengi bile mevcuttur. Ancak bu bilgilerin maksimum düzeyde değerlendirilmesi hep sorun oldu.
Koşaner'in askeri vesayetin kesin yenilgisinin itirafı olan istifasının hemen ardından, hükûmet ipleri eline alarak anlık istihbarat ile hedefleri tek tek vurdu.
Şu anda Kandil, PKK için bir Pülümür kırsalı, Ağrı kırsalı veya Tendürek yaylalarından daha da tehlikelidir. Heronlardan gelen istihbaratla anında hava kuvvetleri akın yapıyor. ABD'den alınan Buster Banker (Deprem Bombası) Kandil'de kullanılarak PKK'nin lojistik merkezleri yüzde 80 civarında imha edildi.
Aynı süreçte Danimarka'daki Roj Tv adlı terör örgütü yapılanması ile ilgili davanın nasıl bir anda 180 derece Türkiye'nin tezleri lehinde değiştiğini de göz önüne getirin.
Kandil'de kullanılan Deprem Bombaları ile ilgili hiç bir Batılı ülkenin ses çıkarmamasını da eklediğinizde benim isimlendirdiğim, Yeni Terörle Mücadele Konsepti'nin varlığını çok rahat görürsünüz. İstihbarat, operasyon, iç güvenlikte profesyonelleşen Polis Özel Harekat ve Diplomasi... Türkiye 33 yıldır terörle mücadelesinde ilk kez sac ayağının tamamını eksiksiz kullanmaya başladı. Ve bu yeni mücadele konsepti ile çok net sonuçlar elde etti: Kandil, artık PKK için bir mezarlık alanıdır.
-Ama Genelkurmay'ın yaptığı açıklamalarla sizin tezleriniz örtüşmüyor. Mesela 100 civarında PKK'lının etkisiz hale getirildiği söyleniyor. Sizin anlatımlarınızdan çıkarsadığım bu rakamın çok üstünde...
- Bu da Yeni Terörle Mücadele Konsepti'nin bir parçasıdır. Bugüne kadar PKK'ye karşı hep mağlup olan Genelkurmay başkanları ile bölge komutanları, öldürülen PKK'li sayısı vererek kendi başarısızlıklarını örtbas ediyorlardı. Hatta Koşaner'den önce bir Genel Kurmay Başkanı vardı, Balyozla ilintili, gemiye çıkıp sağa sola höykürmüştü, Ergenekon karşıtı olan bizleri tehdit etmişti... İsmini hatırlayamadım. Bu general, kendisine çanak tutan bir televizyon programında bugüne kadar 30 bin civarında PKK'linin öldürüldüğünü, mevcut PKK'li sayısının 4-5 bin arasında olduğuna göre bu örgütü tam dört defa yendiklerini öne sürmüştü.
Peki birader, madem dört kere yendin, neden PKK'ye karşı hep kayıp verdin ve PKK hala diri?
Gemiye çıkıp sağa sola höyküren bu generalin o programda söyledikleri hükûmetin başını o kadar ağrıttı ki... Batılı merkezler Türkiye'ye kapı arkalarında resmen jenoside uyguluyorsunuz ithamında bulundular.
Şunu herkes iyi biliyor ki, 100-200 kişilik silahlı grup teröristtir ama rakam binlerle ifade edilince, bunun adı halk isyanıdır. 30 bin terörist en az 20 milyon insan arasından çıkar. Siz o rakamı telaffuz ettiğinizde PKK'nin tezlerini zımnen kabul etmiş olursunuz ve Batılılar da Kürtlere jenosid uyguluyorsunuz iddiasında bulunur. Bu yüzden, son yapılan Kesin Temizlik Harekâtı'nda rakamlar çok ama çok düşük gösterildi.
Iran, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Parestin ve PKK'den ayrılan ama örgütte hala saygınlığı olanlar ile bizzat PKK'de tanıdıklarımdan aldığım bilgilere göre bu son operasyonda etkisiz hale getirilen PKK'li sayısı Genel Kurmay'ın telaffuz ettiği rakamın çok ama çok üstündedir.
- Hükûmetin açılım politikaları bu süreçte tökezledi mi?
-Aksine, Derin PKK, JİTEM ile içli dışlı olan KCK ve bu yapıların silahlı uzantıları tasfiye edildikçe açılımın önündeki engeller bir bir kalkacaktır. Kandil ve İmralı'dan emir alan BDP milletvekilleri, Meclise girip yemin etmeyeceklerini günde en az üçer kere söylüyorlardı geçtiğimiz haftaya kadar. Geçtiğimiz hafta BDP Meclise girip yemin etme kararı aldı. Bana göre bu, PKK ve KCK'ye vurulan darbe ile örgütün BDP üzerindeki etkisini azalttığının göstergesidir.
- Peki size göre PKK'nin yeni yol haritası ne olabilir?
- Az önce de söylediğim gibi Kandil, PKK için artık bir ölüm yatağı, bir mezarlıktır. PKK, bir yandan şehir gerillacılığına ağırlık verirken diğer yandan da farklı müttefikler arayışına gidecektir.
Şehir gerillacılığı konusunda PKK çok büyük bir zafiyet gösterdi. En büyük şehir gerillacılığı eğitimi almış grup olan TAK kadrosundan 36 kişi 2007'de Türkiye'ye gönderildi ve uykuda bekletildi. Ama Bodrum'da bir tanesi polise yakalandı. Ve çorap söküğü gibi arkası geldi. TAK'ın giriştiği eylemlerin tümü ama tümü etkisiz hale getirildi. Uykuda bekletilen teröristler tek tek polis tarafından deşifre edildi. Enteresandır bu sırada JİTEM devreye girdi ve polis 11 TAK'çıya ulaşamadı. Bunların, bir şekilde İran üzerinden çıkışları sağlandığı iddiaları var. Bunu PKK'ye onaylattıramadım. Ama kuşkular İran üzerinden dağılmadı.
PKK'nin müttefik adaylarından biri İran'dır diyebiliriz. Hatta PEJAK'ı etkisiz hale getirmek için PKK ile kaç aydır yaptığı tüm görüşmelerin varılan anlaşmaların hepsinden MİT ve diğer istihbarat birimlerimizin haberi var.
Hatta, Murat Karayılan'ın İran kirli ve derin devleti olan PASDARAN tarafından Kehlori bölgesinden ismi bende mahfuz bir şehre getirilip yarı göz hapsi yarı koruma altına alındığına dair ciddi bulgular mevcut.
PKK'nin ikinci müttefik adayı El Kaide'dir. El kaide'nin doğuş yerinin Peştunlar olmasından dolayı çok önemlidir.
2007 yılında Afganistan'ın Celâlâbad eyaletinin Sohrut kasabasında görüştüğüm üst düzey bir El Kaide yetkilisi bana "PKK'li kardeşlerimiz ne yapıyor" sorusunu sormuştu Farsça. Bu şahıs Peştundu. ABD tarafından başına 2.5 milyon dolar konan bir El Kaide komutanıydı. Peştunlar, Aryan ırkındandır. Kürtler de Aryani'dir ve kendilerine kardeş olarak görmektedirler.
Bu El Kaide generali, sakalı göbeğinde, beş vakit namazında ve Selefi inancında olan bir Müslüman'dı. PKK ise biliyorsunuz hala kendini Marksist-Leninist olarak görür. Amblemi bile ünlü Kızılyıldız'dır.
El Kaide'ye karşı başarılı operasyon yürüten tek ülke Türkiye'dir. Ve Türkiye hep El Kaide'nin ana hedefinde olan ülkedir. Kaide'nin uyuşturucusunu İran'dan Avrupa ortalarına kadar koruyan, taşıyan ise PKK'nin olduğunu herkes biliyor. Bu ticari ilişki neden eylem kardeşliğine dönüşmesin?
Türkiye, Son 11 ayda, Irak Pasaportu taşıyan kaç Kürdün Afganistan'a uçtuğunu tesbit ederse, PKK'nin El Kaide ile müttefiklik anlaşmasında hangi safhaya geldiğine de ulaşacaktır.
Hatta Türkiye, Kabil'in Şehr-i New semtinde Kaç Iraklı'nın milyon dolarlık villa aldığını ya da kiraladığını bulabilirse PKK-El Kaide ilişkisini gün yüzüne çıkartacaktır.
Eğer Türkiye eline çabuk tutmazsa, 2012, PKK ile El Kaide'nin kardeşlik yılı olacaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum