Üç nokta...

 Sırdaştır martılar, deniz gibi, hatta Tanrı gibi. Çünkü; Ne anlatırsan anlat, tanrı sessizdir, sadece dinler. Deniz gibi, martılar gibi. Onlar sessiz olunca da kendi kendinle yüzleşmiş olursun. Sorduğun ne kadar soru varsa, içinde ne kadar isyan varsa, cevabı sadece sendedir.

Eyvah!  Duygusala bağlıyorum ben yine...

Aslında bu eğlenceli bir yazı. Bakın şimdi, martılar aslında etçil hayvanlarmış. Maalesef, biz onları simit ve ekmeğe alıştırmışız. Bunlara bakarken daha neler var diye bir düşündüm. 

Keşfettiğim komik şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Nede olsa paylaşımcı ruhluyum. Bakın şimdi, biz nasıl da eğlenceli  bir milletiz;

-Arabanın tekerleklerinin havasını, ayağı ile tekmeleyip kontrol eden,

-Deniz kenarına hava almaya gelip, sırtını denize dönen,

-Denize, su dizlerinin üzerine çıkana kadar girmiş olduğu halde, suyun ısısını eliyle kontrol etmek için denize illa  elini sokan,

-Karpuzu tokatlayarak, iyi olup olmadığını anlayan,

-Etçil olan martıları, simitle besleyen,  öyle ki simit yiyen martılar sadece bizim ülkede yaşıyor,

-Güneş kremini denize gelince sürüp, yüzünde  maske gibi  yedirmeden bırakan,

-Kitapçıda, kitapları vitrin gibi seyredip geçen, dokunmadan, okumadan rengine, kapağına göre alan,

-Toplu taşıma araçlarında, ön koltukta oturan adamın elindeki gazeteyi, okumaya çalışan,

-Dizilerde ölen kahramanlara mevlüt okutan,

Bütün bunlara eyvallah ama çorap ile terlik giymeyin bari! 

***
Kelimeleri ve cümleleri sevdiğim kadar, noktalama işaretlerini de seviyorum.

Bazen yazılarımı okurken, yanlış yerlerde kullandığımı veya kullanmadığımı görüyorum. “Tüh, nasıl kıydım ben size”” diyorum, kendi kendime.

Mesela; Soru işaretini seviyorum, meraklıyım ya... 

Gerçi, adamın başına ne gelirse, ya meraktan, ya meraktan diyorlar ama yapacak bir şey yok. Soru sormayı seviyorum çünkü. Sorunun cevabı olursa, daha da çok seviyorum.

Ünlem işaretine ise bayılıyorum. O ne kibar, ne asil bir duruştur öyle, değil mi? 

Zaten kendisi de söylüyor durduğu yerde”bana dikkat et” diye. 

Benim en sevdiğim noktalama işareti ise, “üç nokta”... Sonsuzluk gibi. Biten şeyleri sevmiyorum çünkü. Bazı şeylerin sonunu görmek istemiyorum, o yüzden üç noktayı seviyorum. Bu sebeple de, sadece “tek nokta”dan özür dileyeceğim.

Noktalama işaretleri sadece yazılarda değil artık. Neler neler yapılabiliyor onlardan.

İki nokta üst üste koy, bir parantez işareti ile kapat, al sana gülücük. Ya da, noktalı virgülü getir üst üste, al sana göz kırpma. İki noktanın ardına, ters parantez yap, üzgün olduğunu belli et. Veya iki nokta üstüste koy, önüne de bir “P” harhi, dil çıkar.  Mesajlaşırken sesli harfleri attık ya, noktalar çoğalıverdi.
Gülücükleriniz bol olsun.
***
Sevgiyle kalın 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi