Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

10 Kasım’da Atatürk, Bugün De Türkiye’nin Bağımsızlığı Öldü!..



BUGÜN her zamankinden daha önemli ve daha düşündürücü bir gündür.
Bugün, 10 Kasım’dır. Yani Atatürk’ün ölüm yıldönümü. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu ve onu bugüne kadar yaşatanın ölüm yıldönümü.
Bugün ise bakıyoruz, Atatürk’e ağıza alınmayacak küfürler ve
sataşmalar yapılmakta. Öyle ki, dünyanın bütün ülkeleri Atatürk’e
düşman oldukları halde O’nu saygıyla ve diplomatik terbiyeyle
anarken... Bizde bunun tam tersi yaşanmaktadır.
Hatta yaşatılmaktadır.
Düşünün 7 düvelle savaşan büyük komutanın arkasında bıraktığı bu
güzelim ülke, bugün ne hale geldi.
Neden bu hale geldi?..
Sınırlarını kaldırırken...
Karakollarını yıkarken...
Askerini de kışladan çıkarmazken...
Ülke içinde yaşayan vatandaşlarını ayrı ayrı değerlendirirken, sonuçta
ülke bu hale gelir.
Siz bunları yaparak Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatacağınızı mı sanıyorsunuz?..
Cumhuriyeti, ilke ve inkılaplarını kaybedersen (değil bu hale gelmeyi)
her an ülkeni bile kaybedebilirsin. Bunu değerli emekli komutanlar da
söylüyor. Ama o komutanlar (kusura bakmasınlar) biz bu tehlikeyi
yıllardan beri söylüyor ve yazıyoruz. Geç kaldılar.
Bugün 10 Kasım ama, Atatürk’ün ölümü bize göre yaşayan bir tarih
olarak kalbimizde gömülü. O, bu tarihte öldüğü halde, Türk ulusu onun
ölüm yıldönümünde bile, bize bıraktığı dev eserlerin yaşadığına şahit
olarak daha çok Atatürkçü, daha çok milliyetçi ve daha çok halkçı
olarak kenetlendiğimizi görüyor ve seviniyoruz.
Ama...
Nedense bunu istemeyenler, O’na saldırmaktan geri kalmıyor.

FATİH SULTAN MEHMET BİR DEVİR AÇTI AMA O DEVİRİ DEVAM ETTİREN DE ATATÜRK OLDU!..

Düşünebiliyor musunuz, Fatih Sultan Mehmet Bizans’ı yenerek İstanbul’a
girdiğinde, yeni bir devrin kapısını açtığı için belirli bir kesim
bunu her zaman söyler ve gururlanır. Sanki biz gurur duymuyormuşuz
gibi...
Ama...
Nedense sıra Atatürk’e gelince, aniden 90 derece dönüş yaparak onu
yerin dibine batırmaya çalışıyorlar.
Fakat başaramazlar.
Neden?..
Modernliği Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırdığı için...
Ama onlar bunun kıymeti harbiyesini asla bilmezler. Fakat Türkiye
Cumhuriyeti’nin bağımsızlığından ve demokrasisinden yararlanmayı da
çok iyi bilirler.
 Onların kafasında Osmanlı hayaliyle kendilerini tatmin etme
sloganları vardır. İşte o zaman insan bu kişilere şunu sormadan
geçemiyor:
– “Keşke Osmanlı gibi olabilseydiniz de topraklarınıza toprak
katsaydınız. Keşke Fatih Sultan Mehmet ve diğerleri gibi
olabilseydiniz de, İslam ülkelerinin fatihi konumuna gelebilseydiniz.
İlk başta bunu düşünerek Osmanlı’yı ve Osmanlılığı kabullenmelisiniz.
Sonra ülkenizi batıran ve kalkındıranları değerlendirirsiniz.”
Hatırlayın, Hazreti Muhammed’in İstanbul ile ilgili şöyle sözü vardı:
– “İstanbul’u fetheden ne ulu bir komutan... Onun askerleri ne güzel
askerlerdir...”
Yani burada Fatih Sultan Mehmet işin içinde olunca Osmanlı
hayranlığını ön plana çıkaranlar, anında Atatürk düşmanlığını yaparak
halifelik hayalleriyle çırpınıp dururken, nedense Atatürk’ün
yaptıklarını unutur oldular.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldı, tamam.
Peki sonrakiler ne yaptı?..
Hele ki Vahdettin!..
İstanbul’un anahtarını, yaptığı olumsuz politikalarla İngilizlere vermedi mi?..
Şu Osmanlı hayranlığına soyunanlara şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz:
– “Acaba Fatih Sultan Mehmet, Vahdettin’in yerinde olsaydı, İngilizere
İstanbul’un anahtarını teslim eder miydi?..”
Hadi bakalım, bu sorunun cevabını versinler de göreyim onları. Asla
veremezler. Siz bırakın cevap vermeyi, Osmanlı tarihini bile (Sırf
Atatürk’ü eleştirmek için) emperyalistlere istemeden sevgiyle bakılır
– Ki, bugün öyle olmaktadır.
Neden öyle oluyor biliyor musunuz?..
Amerika’nın pis kokan politikası burnumuzun dibinde uygulanırken,
Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, hareket edemiyoruz.
Hiç böyle şey olur mu?..
Düşünebiliyor musunuz, Amerika binlerce kilometre uzaktayken, benim
burnumun dibindeki terörist gelişmelerden rahatsız oluyor ve ona göre
politikasını yapıyor... Ben ise Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar verecek
gelişmelerden  rahatsız olmayacağım ve olduğumda da Amerika’dan
izinsiz hareket edemeyeceğim, öyle mi?..
Böyle saçma sapan şey asla olamaz.
İşte burada Atatürk’ün sınırlarımızı nasıl çektiğini...
Bağımsızlık savaşını ne eziyetlerle kazandığını...
“Köylüm yurdun efendisidir” diyerek tarıma ve ziraate nasıl önem verdiğini...
“Yurtta barış, dünyada barış” sözüyle dünya liderlerine nasıl ders verdiğini...
Topaklarımızın işlenmesi için ne çabalar gösterdiğini...
Uçak fabrikası kurarak ağır sanayide nasıl büyük ve dev bir atılım yaptığını...
Bütün şehirlerimize fabrikalar kurmaya çalışarak “Ülkemi demir ağlarla
ördüm” sözünü gerçekleştirmek için nasıl harıl harıl çalıştığını
görmemek mümkün mü?..
Bugün ekonomide çok iyiyiz diye böbürlendiğimiz ağır sanayinin
hepsinin Atatürk’ün eserlerinin olduğunu unutmak, O’na karşı büyük bir
haksızlık olmaz mı?..

ATATÜRK’ÜN EFENDİ KÖYLÜSÜ, BUGÜN KAPILARINA KİLİT VURDU VE İÇLER ACISI
DURUMDMA!..

Türk ekonomisi kötü durumda. Bunu her zaman söylüyoruz. Ama dinleyen
kimse yok. Fakat bugün Doğan Babacan şunu söylüyor:
– “Belki hafif sarsılacağız.”
Hadi bakalım, buyrun.
Bunu söyleyen kim?
AKP’nin bakanı.
Bunu söylerken acaba ekonominin bugünkü durumunu ve halkın çıkmazını
neden tam açıklığıyla söylemez?..
Örneğin cari açık, çok tehlikeli bir haldeyken...
Nükleer santral hevesi bile köylüye ve tarıma zarar vermekteyken...
Doğalgaza, elektriğe ve haliyle yılbaşı zamlarını da katarak halkı
daha da köşeye sıkıştırırken, neden halâ ekonomiden övgüyle
bahsedebilir?..
Hatta, “Cari açıkla birlikte toplamda 220 - 230 milyar dolar arasında
bir finansmana ihtiyacımız var” diyen aynı Babacan değil miydi?..
Bu arada CHP ne yapıyor?..
CHP, sağa kaymanın sakıncasının olmayacağını savunarak 6 Ok’u şikayet
ederken, ekonominin bilançosunu Meclis kapısına dayayarak diğer
muhalefet kanadını ikna edemiyor. Hatta Türk halkını da ikna edemiyor.
Oysa;
1– Türk köylüsü yerinde rahatsız edilmeseydi...
2– Tarıma büyük önem verilseydi...
3– Betonlaştırma sevdalılığından vazgeçilseydi...
4– Sınırlarımızın toprak bütünlüğü korunarak köylümüzün evi - barkı ve
tarım arazileri güvence altına alınsaydı...
5– Fabrikalara fabrika katılsaydı...
6– Kemalist dönemindeki bağımsızlık ve ekonomi savaşı için harcanan
çabaların yüzde 1’i yapılabilseydi,
7– Ağır sanayi dalında yurt dışına olan bağımlılığımıza son verilebilseydi...
8– Yeraltı sularına hakim olunabilseydi...
9– Barajlarla enerji fazlalığımız gerçekleştirilebilseydi...
10– Kamu ve özel sektörde çalışan işçilerimizin çalışma güvenliği bir
an önce sağlanabilseydi...
Bugün ülkemiz bu hale gelmezdi.

CHP NE YAPMAK İSTİYOR?.. BİLEN VAR MI?..

İşte tam da burada CHP’nin en büyük suçunun verdiği demeçlerle kaçmak
olduğunu görmekteyiz. Düşünün, Meclis’te her salı grup toplantısında
kürsüye çıkıp, halkın bildiği her şeyi tekrar tekrar anlatarak
(aklınca) politika yaptığını sanan bugünkü CHP, ne dünün bağımsızlığı
için çaba harcayabilir... Ne de yarının güvencesini halkına verebilir.
Bilakis bugünün CHP’sinin yaptığı tek şey, Atatürk’ün gölgesinde
politika yapmak ve birkaç süslü lafla kalpleri fethederek (daha
doğrusu çevresindekileri fethederek) konuşmaları sıralamak...
Halbuki çok kıymetli vekillerinin olduğunu ve onların açıklamalarına
önem verdiğini bir söylese, yer yerinden oynar ve CHP genel seçimde
büyük fark yapar. Ama bugün durum hiç de öyle görünmüyor.
Bakın genel seçim gittikçe yaklaşıyor, ama CHP ne yapıyor?..
Süheyl Batum’la ve Emine Ülker Tarhan’la uğraşıyor.
Tarhan’la uğraşmasının nedeni, cumhurbaşkanlığına aday olmasıydı. Ama
onu, o makama aday gösterenin halk olduğunu ve ona onay vermeyenin de
kendileri olduğunu herkes bilmekte.
CHP’nin yetkili ve etkililerine şunu sormamız gerekiyor:
– “Atatürk’ün siyaseti sadece erkek ağırlıklı değildi. Bunu çok iyi
biliyorsunuz. Bilakis kadınlara özgürlüğünü veren büyük devlet
adamıydı... Türk kadınının vekilliğine imzasını atarak onları Meclis’e
kazandırmıştı. Hatta Türk kadınına, (Modern dünyada ben de varım)
dedirtmişti... Ve bugün o duyguyu bizlere yaşatan Emine Ülker Tarhan’ı
nasıl olur da CHP’de istemezsiniz?..
Buna sizin ne hakkınız var?..”
İlk önce CHP yetkilileri eğri oturup, doğru düşünsünler ve bu sorunun
cevabını vermeye çalışsınlar bakalım.
Evet bugün 10 Kasım. Büyük komutan ve büyük devlet adamının ölüm
yıldönümü. Atatürk yıllar önce bugün öldü, ama şunu unutmayalım ki,
bugün de Türkiye’nin bağımsızlığı öldü.
Neden biliyor musunuz?..
Sınırımızda tampon bölge adı altında kırmızı çizgimizi
belirleyemiyoruz da ondan. Sadece bu değil, yurt içinde de yarın -
öbürgün çok yakın bir tarihte ekonomide ve çalışma hayatında da
Türkiye’yi çok zor günler beklemekte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi