Ahmet Hakan'ı eski patronuna bir sorduk bin işittik...!
“Çok vefasız. 18 ay birlikte çalıştık, o kadar hukukumuz oldu, insan hiç aramaz sormaz mı?''
Bu sözleri söyleyen kişi Dr. Selçuk Aytaç, 1990 ve 1991 yıllarında sahibi olduğu gazetede tam 18 ay genel yayın yönetmenliği yapan şimdilerin ünlü gazetecisi, televizyoncusu, 'Tarafsız Bölge' programı yapımcısı Ahmet Hakan Coşkun için sitemlerini iletiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun konuk olduğu 'Tarafsız Bölge' programında gerek sorduğu sorulardan dolayı gerek ise yayın süresi dolmadan programı erken kesmesinden dolayı, Türkiye'de önemli bir kesimin eleştirilerine maruz kalan Ahmet Hakan Coşkun'u eski patronuna sorduk.
1992 yılında çok kısa süre benim de içinde bulunduğum yaklaşık yirmi kişilik kadro ile o zamanlar 'Hürbakış' isimli bir yerel gazete yayınlıyorduk. Ve o gazete adeta bir okul görevi yaparak misyonunu tamamladı ve birkaç yıl önce yayın hayatını noktaladı.
Bugünkü yazımda ben sordum şimdilerde inzivaya çekilen eski politikacı, gazete sahibi, doktor Selçuk Aytaç cevapladı.
Buyurun öyleyse...
***
Önce Dr. Selçuk Aytaç'ın medya işine nasıl bulaştığını kendi, ağzından dinleyelim.
''1989 yılında Büyükçekmece'de doktor muayanehanem vardı. O zaman bölgede günlük yayınlanan Hürbakış Gazetesi'nde sağlık üzerine makaleler yazmaktaydım ve siyasete de ilgiliydim.
1989 mart ayında Doğru Yol Partisi'nden Büyükçekmece belediye başkan adayı oldum. Rakiplerim ANAP Adayı Ali Çebi ve SHP Adayı İbrahim Arı daha önceden belediye başkanlığı yapmışlardı.
Ne yazık ki o zamanda yerli-yabancı tartışmaları vardı. Ben ve Ali Çebi onlara göre yabancı SHP adayı yerli idi. Benim çekilmem ile yerli adaylarının çoğunlukta oy verdiği DYP seçmeninin SHP'ye oy verebileceğini tahmin ediyorlardı.
SHP'liler benim istifa etmem halinde seçimleri kazanacaklarını söyleyerek adaylıktan çekilmem için bana 200 bin Amerikan Doları teklif ettiler. Ben çekilmeyince ölümle tehdit ettiler. Seçim bitti ANAP Adayı Ali Çebi kazandı bunlar daha çok benim üzerime geldiler.
Ben de hırslandım ve çok güçlü bir medya organım olursa ileride seçimleri kazanacağımı düşünerek Hürbakış Gazetesi'ni satın aldım.
Gazetenin imtiyaz sahibi Faruk Öztimur o zaman engelliler federasyon yönetimindeydi. Daha sonra 2007 yılında bir kazada öldüğünü duydum. Kendisine Güzelce'de bulunan iki dairemi vedim. Ancak dairelerin fiyatı yaklaşık 500 bin liraya (Şimdiki para ile) geliyor, gazete 350 bin lira ediyordu. Aradaki farka 3 adet 15 bin liralık çek aldım. Bu adam bu çekleri ödemedi. Daha sonra az daha ANAP'tan vekil olacaktı, o zaman ATV'de program yapan Bülent Orakoğlu'nun programında durumu anlatınca Mesut Yılmaz ilk sıralardan bunu geriye attı.
Gazete bana geçince şimdiki Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü olan Mehmet Köşker gazetenin başındaydı ama iki ay sonra işten ayrılınca spor muhabirimiz Ahmet Refik Bek 'Benim tanıdığım birisi var' dedi ve Ahmet Hakan Coşkun'u bana getirdi.''
Ahmet bey size gelmeden önce ne iş yapıyordu?
''Silivri'de bir haftalık gazete yapıyormuş. Ve biz Ahmet ile mecburen anlaştık. Elim sıkışıktı Çünkü ben gazetcilikten anlamıyorum, Mehmet Köşker bıraktığı için Ahmet Hakan'a gazeteyi teslim ettik. Ama Ahmet benim üzerimden ciddi bir yük almıştı...'
Peki Ahmet Hakan nasıl bir genel yayın yönetmeniydi?
''Ahmet Hakan çok sık sık 'iddia ediliyor', 'söyleniyor', 'konuşuluyor' başlıkları atardı. Adeta onun için bir mihenk taşıydı bu başlıklar. Çok sık sık okurlardan ve yakın ahbaplarımdan bana 'dedikodu yazıyorsunuz, böyle gazetecilik olmaz' eleştirileri geliyordu.
Kendisine nereden biliyorsun böyle yazıyorsun diye sorduğumda ise 'öyle değilse arasınlar söylesinler doğrusunu yazarız' diyordu. Ben gazetecilikten anlamadığım için fazla tartışmıyordum ama bu başlıklar konusunda beni çok rahatsız edenler oluyordu. Hatta bir ara o zaman buyurun başyazıyı siz yazın dedi ve ben de mahlas isimle bazı yazılar yazdım.''
Gazeteyi neden sattınız?
''Gazeteyi 1989 yılı kasım ayında satın aldım. 4 Temmuz 1991 tarihinde sattım. Hem de öyle böyle değil. Her ay zarar ediyorduk. Eşim Eczacıydı ve ikimizin kazandığını gazete yiyordu yine yetmiyordu. En son eşim bana 'Ya gazete ya ben dedi' de gazeteyi satmak zorunda kaldım.
Tekneyi bir alırken bir satarken sevinirsiniz, ben alınca sevindim ama gazeteyi satınca daha çok sevindim.
O kadar ev-para verdiğim gazeteyi bedavaya Haluk Taner diye beton işi yapan birisine sattım. Ahmet Hakan sanırım ben gazeteyi sattıktan kısa süre sonra gazeteden ayrıldı.
Ve bildiğim kadarı ile o zaman Sultanbeyli belediye başkanı olan halasının kocası sayesinde önce TGRT'de 'yankı' programı yaptı, ardından 1994'de Nurettin Sözen'in kaybetmesi ile İBB'nin yayın organı olup Yimpaş Holdin'e geçen Kanal 7'ye geçti. Ve sonrasını zaten (Yenişafak, Sabah ve Hürriyet hikayesini) tüm Türkiye biliyor. ''
Gazeteyi satmak yerine atılımlar yapmayı denemediniz mi?
''Gazetecilik çok zor bir iş. Tam bir bela. Bilmediğimiz işti. Bu arada Ahmet Hakan'ın kardeşi Abdullah vardı. O da bizimle çalışıyordu nedense bir ara onu işten çıkardı Ahmet. Ben personel alımına çıkarımına karışmıyordum. Gazetenin her şeyi ile Ahmet ilgileniyordu. Ama gazeteyi sattıktan sonra çok arkadaşım bana gelip 'Sen zarar ettin gazeteyi sattın ama Ahmet kendisine çalıştı' gibi laflar etse de elimde bir kanıt yok. Bu söyleyenlerin ifadesiydi. İşin özü Ahmet beni kullamış...''
Ahmet Hakan ile görüşüyor musunuz?
''Ne görüşmesi. Ahmet çok vefasız çıktı. O kadar hukukumuz vardı. 18 ay birlikte çalıştık. Adam aramaz sormaz mı hiç. Ahmet dışında şimdi milletvekili olan Tülay Kaynarca, Mehmet Köşker benimle çalıştı. Ararlar, sorarlar, evime kadar gelirler...''
Gazetecilik o zaman mı zordu şimdi mi?
''Evet gazetecilik her zaman fedakarlıklar isteyen, maddi manevi sizden çok şey götüren bir meslek ama en azından o zaman bir saygınlığı vardı. Şimdi o da yok. Dördüncü kuvvet medya vardı şimdi kuvvetsiz etkisiz bir medyaya dönüştü. Ben eskiden evime (Milliyet, Hürriyet, Sabah, Cumhuriyet) dört gazete alırdım. Şimdi bir tane bile almıyorum. Hele o Hürriyet'te okunacak bir yazar yok. Artık sosyal medyadan (Habertürk, Sözcü, Karar) okuyorum gazeteleri. Hele Taha Akyol geçti diye Karar okumaya başladım.
Evinize gelince fark ettik.
Adınıza bir sokak var.
''Evet burası Büyükçekmece'ye bağlı Gürpınar semti ama o zaman Gürpınar (2006 yılında) belde belediyesiydi. Ben de evimin altına otopark yapmak için evin etrafında kendi imkanlarımla masraf ettim yol yaptım. Burası şimdilik çıkmaz sokak. O zamanki Gürpınar Belediye Başkanı Velittin Küçük geldi yaptıklarımı ve masrafı gördü ki (benim haberim yok) adımı sokağa vermiş...''
Ahmet Hakan o yıllarda da meşhurdu...
1992 yılında, Büyükçekmece ve Silivri'de Ahmet Hakan'ı konu alan dizi karikatürler yayınlanmaktaydı...
Bu sözleri söyleyen kişi Dr. Selçuk Aytaç, 1990 ve 1991 yıllarında sahibi olduğu gazetede tam 18 ay genel yayın yönetmenliği yapan şimdilerin ünlü gazetecisi, televizyoncusu, 'Tarafsız Bölge' programı yapımcısı Ahmet Hakan Coşkun için sitemlerini iletiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun konuk olduğu 'Tarafsız Bölge' programında gerek sorduğu sorulardan dolayı gerek ise yayın süresi dolmadan programı erken kesmesinden dolayı, Türkiye'de önemli bir kesimin eleştirilerine maruz kalan Ahmet Hakan Coşkun'u eski patronuna sorduk.
1992 yılında çok kısa süre benim de içinde bulunduğum yaklaşık yirmi kişilik kadro ile o zamanlar 'Hürbakış' isimli bir yerel gazete yayınlıyorduk. Ve o gazete adeta bir okul görevi yaparak misyonunu tamamladı ve birkaç yıl önce yayın hayatını noktaladı.
Bugünkü yazımda ben sordum şimdilerde inzivaya çekilen eski politikacı, gazete sahibi, doktor Selçuk Aytaç cevapladı.
Buyurun öyleyse...
***
Önce Dr. Selçuk Aytaç'ın medya işine nasıl bulaştığını kendi, ağzından dinleyelim.
''1989 yılında Büyükçekmece'de doktor muayanehanem vardı. O zaman bölgede günlük yayınlanan Hürbakış Gazetesi'nde sağlık üzerine makaleler yazmaktaydım ve siyasete de ilgiliydim.
1989 mart ayında Doğru Yol Partisi'nden Büyükçekmece belediye başkan adayı oldum. Rakiplerim ANAP Adayı Ali Çebi ve SHP Adayı İbrahim Arı daha önceden belediye başkanlığı yapmışlardı.
Ne yazık ki o zamanda yerli-yabancı tartışmaları vardı. Ben ve Ali Çebi onlara göre yabancı SHP adayı yerli idi. Benim çekilmem ile yerli adaylarının çoğunlukta oy verdiği DYP seçmeninin SHP'ye oy verebileceğini tahmin ediyorlardı.
SHP'liler benim istifa etmem halinde seçimleri kazanacaklarını söyleyerek adaylıktan çekilmem için bana 200 bin Amerikan Doları teklif ettiler. Ben çekilmeyince ölümle tehdit ettiler. Seçim bitti ANAP Adayı Ali Çebi kazandı bunlar daha çok benim üzerime geldiler.
Ben de hırslandım ve çok güçlü bir medya organım olursa ileride seçimleri kazanacağımı düşünerek Hürbakış Gazetesi'ni satın aldım.
Gazetenin imtiyaz sahibi Faruk Öztimur o zaman engelliler federasyon yönetimindeydi. Daha sonra 2007 yılında bir kazada öldüğünü duydum. Kendisine Güzelce'de bulunan iki dairemi vedim. Ancak dairelerin fiyatı yaklaşık 500 bin liraya (Şimdiki para ile) geliyor, gazete 350 bin lira ediyordu. Aradaki farka 3 adet 15 bin liralık çek aldım. Bu adam bu çekleri ödemedi. Daha sonra az daha ANAP'tan vekil olacaktı, o zaman ATV'de program yapan Bülent Orakoğlu'nun programında durumu anlatınca Mesut Yılmaz ilk sıralardan bunu geriye attı.
Gazete bana geçince şimdiki Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü olan Mehmet Köşker gazetenin başındaydı ama iki ay sonra işten ayrılınca spor muhabirimiz Ahmet Refik Bek 'Benim tanıdığım birisi var' dedi ve Ahmet Hakan Coşkun'u bana getirdi.''
Ahmet bey size gelmeden önce ne iş yapıyordu?
''Silivri'de bir haftalık gazete yapıyormuş. Ve biz Ahmet ile mecburen anlaştık. Elim sıkışıktı Çünkü ben gazetcilikten anlamıyorum, Mehmet Köşker bıraktığı için Ahmet Hakan'a gazeteyi teslim ettik. Ama Ahmet benim üzerimden ciddi bir yük almıştı...'
Peki Ahmet Hakan nasıl bir genel yayın yönetmeniydi?
''Ahmet Hakan çok sık sık 'iddia ediliyor', 'söyleniyor', 'konuşuluyor' başlıkları atardı. Adeta onun için bir mihenk taşıydı bu başlıklar. Çok sık sık okurlardan ve yakın ahbaplarımdan bana 'dedikodu yazıyorsunuz, böyle gazetecilik olmaz' eleştirileri geliyordu.
Kendisine nereden biliyorsun böyle yazıyorsun diye sorduğumda ise 'öyle değilse arasınlar söylesinler doğrusunu yazarız' diyordu. Ben gazetecilikten anlamadığım için fazla tartışmıyordum ama bu başlıklar konusunda beni çok rahatsız edenler oluyordu. Hatta bir ara o zaman buyurun başyazıyı siz yazın dedi ve ben de mahlas isimle bazı yazılar yazdım.''
Gazeteyi neden sattınız?
''Gazeteyi 1989 yılı kasım ayında satın aldım. 4 Temmuz 1991 tarihinde sattım. Hem de öyle böyle değil. Her ay zarar ediyorduk. Eşim Eczacıydı ve ikimizin kazandığını gazete yiyordu yine yetmiyordu. En son eşim bana 'Ya gazete ya ben dedi' de gazeteyi satmak zorunda kaldım.
Tekneyi bir alırken bir satarken sevinirsiniz, ben alınca sevindim ama gazeteyi satınca daha çok sevindim.
O kadar ev-para verdiğim gazeteyi bedavaya Haluk Taner diye beton işi yapan birisine sattım. Ahmet Hakan sanırım ben gazeteyi sattıktan kısa süre sonra gazeteden ayrıldı.
Ve bildiğim kadarı ile o zaman Sultanbeyli belediye başkanı olan halasının kocası sayesinde önce TGRT'de 'yankı' programı yaptı, ardından 1994'de Nurettin Sözen'in kaybetmesi ile İBB'nin yayın organı olup Yimpaş Holdin'e geçen Kanal 7'ye geçti. Ve sonrasını zaten (Yenişafak, Sabah ve Hürriyet hikayesini) tüm Türkiye biliyor. ''
Gazeteyi satmak yerine atılımlar yapmayı denemediniz mi?
''Gazetecilik çok zor bir iş. Tam bir bela. Bilmediğimiz işti. Bu arada Ahmet Hakan'ın kardeşi Abdullah vardı. O da bizimle çalışıyordu nedense bir ara onu işten çıkardı Ahmet. Ben personel alımına çıkarımına karışmıyordum. Gazetenin her şeyi ile Ahmet ilgileniyordu. Ama gazeteyi sattıktan sonra çok arkadaşım bana gelip 'Sen zarar ettin gazeteyi sattın ama Ahmet kendisine çalıştı' gibi laflar etse de elimde bir kanıt yok. Bu söyleyenlerin ifadesiydi. İşin özü Ahmet beni kullamış...''
Ahmet Hakan ile görüşüyor musunuz?
''Ne görüşmesi. Ahmet çok vefasız çıktı. O kadar hukukumuz vardı. 18 ay birlikte çalıştık. Adam aramaz sormaz mı hiç. Ahmet dışında şimdi milletvekili olan Tülay Kaynarca, Mehmet Köşker benimle çalıştı. Ararlar, sorarlar, evime kadar gelirler...''
Gazetecilik o zaman mı zordu şimdi mi?
''Evet gazetecilik her zaman fedakarlıklar isteyen, maddi manevi sizden çok şey götüren bir meslek ama en azından o zaman bir saygınlığı vardı. Şimdi o da yok. Dördüncü kuvvet medya vardı şimdi kuvvetsiz etkisiz bir medyaya dönüştü. Ben eskiden evime (Milliyet, Hürriyet, Sabah, Cumhuriyet) dört gazete alırdım. Şimdi bir tane bile almıyorum. Hele o Hürriyet'te okunacak bir yazar yok. Artık sosyal medyadan (Habertürk, Sözcü, Karar) okuyorum gazeteleri. Hele Taha Akyol geçti diye Karar okumaya başladım.
Evinize gelince fark ettik.
Adınıza bir sokak var.
''Evet burası Büyükçekmece'ye bağlı Gürpınar semti ama o zaman Gürpınar (2006 yılında) belde belediyesiydi. Ben de evimin altına otopark yapmak için evin etrafında kendi imkanlarımla masraf ettim yol yaptım. Burası şimdilik çıkmaz sokak. O zamanki Gürpınar Belediye Başkanı Velittin Küçük geldi yaptıklarımı ve masrafı gördü ki (benim haberim yok) adımı sokağa vermiş...''
Ahmet Hakan o yıllarda da meşhurdu...
1992 yılında, Büyükçekmece ve Silivri'de Ahmet Hakan'ı konu alan dizi karikatürler yayınlanmaktaydı...